Mısır ve soyadan üretilen yağlar, unlar, nişastalar, bisküviler, krakerler, pudingler, çikolatalar, gofretler ve bebek mamaları… Dünyada genetik yapısı değiştirilmiş canlıların ve bunlardan üretilen gıdaların dağılımı hızla artıyor
Peki bu ürünler insan sağlığına zararlı mı? MEĞ Eczacılık Fakültesi öğretim üyesi Yardımcı Doçent Doktor Ebru Derici Eker, GDO’lu ürünlerin insan sağlığı üzerinde kısa ve uzun dönemde oluşturacağı etkilerin henüz tam olarak bilinmediğini belirtti ve bu ürünlerin tüketiminin yasal çerçevede sürekli kontrol edilmesi gerektiği konusunda uyarıda bulundu.Mersin Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmasötik Biyoteknoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Yardımcı Doçent Doktor Ebru Derici Eker, İl Halk Sağlığı Müdürlüğü’nce düzenlenen panelde, Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) konusunda sunum gerçekleştirdi.
Gen teknolojisi kullanılarak, doğal süreçlerde elde edilmesi mümkün olmayan yeni özellikler kazandırılmış organizmalara Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) denildiğini kaydeden Eker, GDO’lu ürünlerin küresel ticaretinin hızla arttığını söyledi. Eker, 1996 yılında 1,7 milyon hektar alanda GDO’lu bitki üretimi yapılırken 2008 yılında 125 milyon hektarlık alanda üretim yapıldığı bilgisini verdi.
Eker, bitkilerde genetik mühendisliği çalışmaları kapsamında provitamin A üreten pirinç, kutup soğuklarına direnli domates ve çilek, zararlı böceklere karşı kendi zehrini üreten mısır ve pamuk, zararlı bitkilerle savaşta kullanılan ilaçlara karşı dayanıklı ve yağ asidi bakımından zenginleştirilmiş soya fasulyesi, amino asit içeriği yükseltilmiş patates ve tahıl ürünleri elde edildiğini kaydetti.GDO’lu ürünlerin insan sağlığı üzerindeki etkilerinin henüz kesin olarak bilinmediğini belirten Eker, “Bu ürünler yeterli bilimsel araştırmalar yapıldıktan sonra tüketime sunulmalı ve kullanımları yasal çerçeve içinde sürekli kontrol edilmelidir” dedi.
Kısır tohum ve tekelleşme
GDO’ların insan sağlığı üzerindeki etkileri kadar ekosistemde oluşturacağı risklerin de tartışıldığını kaydeden Eker, GDO’lu bitkilerin, doğal bitkilerle rekabet ederek onların ortadan kalkmasına neden olabileceği kaygısının yaygınlığına dikkat çekti. Böcek öldürücü toksin üretmek üzere bitkilere aktarılan genlerin çapraz tozlaşma ile yabani türlere geçmesi durumunda çok zor ortadan kaldırılabilecek ‘süper yabani türler’ oluşabileceğini kaydeden Eker, bir diğer risk unsurunun da ‘terminatör’ teknolojisi olduğunu söyledi. Eker, “Terminatör teknolojisi, biyoteknoloji şirketlerinin patentleri kendilerine ait olan genetiği değiştirilmiş tarım ürünlerinin tohumlarını toplayarak bir sonraki yıl yeniden üretilmelerine engel olmak için geliştirdikleri kısır bitki üretme teknolojisidir. Bu teknoloji çiftçilerin her yıl tohum almasına, bu şirketlere bağlı olmasına ve şirketlerin tekelleşmesine neden olacaktır” dedi.
Fotoğraf : Çiğdem YURDAGEL
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz