Gebelik diyabeti, gebelikten önce kan şekeri seviyesi olağan aralıklarda seyreden kadınlarda gelişen kan şekeri yüksekliğidir. Bu nedenle anne adaylarının gebelik sırasında kan şekeri seviyelerini sıklıkla kontrol ettirmeleri büyük önem taşımaktadır. Peki hamilelikte diyabet nedir? İşte detaylar...
Gestasyonel diyabet ismi de verilen gebelik diyabeti, daha önceden kan şekeri yüksekliğine dair bir emare rastlanmamış kadınlarda, hamilelik esnasında ortaya çıkacak kan şekeri yüksekliğidir. Gebelik diyabeti rahatsızlığında hamilelik öncesinde diyabete dair bir belirti yoktur. Gebelik sırasında bebeğin gelişimini sağlamak amacıyla vücut, bazı hormonların salınımını olağandan fazla bir biçimde gerçekleştirebilmektedir. Zaman zaman bu durum, gebelik diyabetine sebep olabilir.
Gebelik diyabeti genellikle hamileliğin 24. haftasından sonra karşılaşılan bir komplikasyondur. Görülme olasılığı yüzde 2 ile 4 arasında değişkenlik gösteren rahatsızlığa dair kontrollerin, bu nedenle 24 ve 28. haftalar arasında gerçekleştirilmesi son derece önem arz eder. Özellikle riskli bir gebelik sürecinde olan annelerin bu tarama testini hem kendi vücutlarının sağlığı hem de bebeğin gelişimi açısından gerçekleştirmesi gerekmektedir. Ayrıca gebelik diyabetine dair alınacak olan önlemler doğum sırasında ortaya çıkabilecek komplikasyonları da önleyebilecek bir mahiyet taşır.
Anne karnında bulunan bebek, plasenta aracılığı ile annesinden temin ettiği kaynaklarla beslenir. Bu durum göz önüne alındığında annenin kan şekerinde gerçekleşecek olağan dışı bir yükselmenin bebeğin kan şekerini de yükselteceği göz önüne alınmalıdır. Nitekim anne karnındaki bebek de buna insülin hormonu salgılayarak cevap verir. İnsülin hormonu aynı zamanda büyüme açısından önemli bir hormondur. Dolayısıyla annedeki gebelik diyabetine bağlı olarak bebeğin insülin hormonu salgılaması, olağandan daha hızlı büyümesine sebep olacaktır. Bu doğrultuda bebek, doğum sırasında 4 kilogramın üzerinde bir ağırlığa ulaşabilir. Bu ebatlarda bir bebek ise doğum sırasında meydana gelebilecek pek çok riskle karşı karşıya kalmaktadır.
Tüm bunlar dolayısıyla gerek annenin sağlığı gerekse de bebeğin sağlıklı bir biçimde büyüyebilmesi için gebelik diyabeti teşhisi konulan anneler, doktor kontrolünde olmalıdır. Gebelik diyabetinde beslenme önemli bir konudur. Gebelik diyabeti olan annelerin bu doğrultuda özel bir beslenme programına uygun olacak şekilde beslenmesi gerekmektedir. Bu süreçte de annenin kan değerleri sıklıkla takip edilir. Nitekim kimi durumlarda doktorun insülin tedavisine karar vermesi söz konusu olabilmektedir.
Gebelik diyabeti, pek çok kadında belirgin hiçbir semptom ortaya çıkarmadan da gelişebilir. Bu nedenle hamilelik sırasında yapılan rutin gebelik tarama testlerinin önemi son derece büyüktür. Ancak bazı zamanlarda, bilhassa kan şekerinin çok fazla yükseldiği durumlarda gebelikte diyabet belirtisi olarak ele alınabilecek çeşitli fenomenlerle karşılaşılabilmektedir. Bu diyabetin en bilinen belirtilerini şu şekilde sıralamak mümkündür:
Gebelik diyabeti, gebelik ve doğum sırasında çeşitli komplikasyonların meydana gelmesine sebep olabilmektedir. Bu nedenle hem annenin hem de bebeğin sağlığı açısından kandaki şeker oranı kontrol altına tutulmalıdır. Bu doğrultuda hamilelik süresince kan şekerinin bir doktor tarafından takip edilmesi oldukça önemlidir. Doktor, kan şekerinin aşırı yükseldiği durumlarda ilaç tedavisini de başvurabilir ancak bu diyabette genellikle uygulanan yöntem egzersiz ve özel bir beslenme programıdır. Gebelik diyabeti beslenme ve egzersizlerin yardımıyla çoğu zaman kontrol altına alınabilen bir rahatsızlıktır. Buna göre;
Bilhassa yağ ve kalori açısından düşük olan meyve ya da sebzeler, diyabet türü rahatsızlıklarda büyük önem arz eder. Benzer bir biçimde lifli gıdalar da hem kan şekerini kontrol altına alabilmek hem de kilo artışını dengelemek açısından gebelikte tüketilmesi faydalı besinlerdir.
Orta yoğunlukta ve düzenli bir biçimde gerçekleştirilen egzersizler, kan şekerinin azalmasında aktif rol oynamasının yanı sıra hamile kadınların sıklıkla şikayetçi olduğu bel ve eklem ağrıları ya da uykusuzluk, kabızlık ve şişme gibi problemlere de iyi gelecektir.
Diyet ve egzersizin yetersiz kaldığı durumlarda ilaç tedavisini de başvurulabilmektedir. İstatistiki olarak hastaların yüzde 20’si bu gruptandır.