Psikolog Funda Uzun, bazı kadınlar için neşe, olgunluk, kendini gerçekleştirme olarak algılanabilen hamileliğin, bazıları için ise endişe, kaygılı bekleyiş, yüklenme olarak yaşanabildiğini ve depresyona neden olabildiğini kaydetti. Hamilelikte stresin genellikle "Çocuğum sağlıklı olacak mı?" sorusuyla başladığına dikkat çeken Funda Uzun, gebenin bu stresi çevresine de yansıttığını ifade etti. Uzun, "Hatta bu gebelerin bebekleri de strese maruz kalır. Riskli gebelik yaşanması oranı artar" dedi.
Çoğu kadının doğumu; ağrılı bir olay gibi algıladığını, bu nedenle hamilelikte yaşanan sorunların doğumunda zor olacağının bir habercisi gibi kabul edildiğini ve yaşanan stresin daha da arttığını vurgulayan Uzun, "Kötü bir hamilelik dönemi geçiren kadınların doğum sonrası depresyona uğrama oranları diğerlerine göre 2 kat fazladır" diye konuştu.
Hamilelik öncesi depresyon geçiren kadınların hamilelikleri döneminde sıkı kontrolde tutulmasının önemine işaret eden Uzun, özellikle önceden geçirilmiş manik-depresif gibi ciddi psikiyatrik bozukluk döneminin önemli olduğuna değindi. Uzun, bu kadınların hamilelik döneminde oluşacak değişimlere karşı daha duyarlı olduklarını açıkladı.
Hamileliğin doğal bir stres dönemi olarak değerlendirilmesi gerektiğini dile getiren Uzun, gebelikteki her ayın kendine özgü psikolojik kaygılar ve beklentiler doğurduğu gerçeğine işaret etti. Uzun, "Hamile kadın özellikle ilk ay bir dizi psikolojik ve fizyolojik değişiklik yaşar. Yorgunluk, bulantı ve kusma ile depresif bir ruh hali ortaya çıkar. Kadının yeni duruma adapte olması gerekir." tavsiyesinde bulundu.
İstenen gebeliklerde mutluluk ve doyum duygusunun yaşandığını hatırlatan Funda Uzun, kadının ailesi ile ilişkisi ve iş durumunun da gebeliği etkilediğini anlattı. Uzun, her anne adayının kendi durumuyla ilgili olarak hamileliğinin ilk ayında duygu ve mizaç değişikliği gözlendiğini belirterek, "İkinci ve üçüncü aylarda fizyolojik belirti ve depresif ruh hali kesilir. Bu dönemde, kadının bebeğiyle ilişkisi geçmişte annesiyle yaşadığı duyguları hatırlatır. Annesiyle özdeşleşmeye başlar. Bu dönem kusma devam ederse mutlaka kadının psikolojik destek alması gerekir" uyarısını yaptı.
Hamileliğin üçüncü ayında bebeğin annenin bütün vücut sistemlerini etkilediğini, doğum korkusunun bu dönemde başladığını, anne adayının yoğun olarak bilgilendirilmesinin önemli olduğunu ve yönlendirilmesinin yararlı olacağını söyleyen Uzun, "Eşin de katılımıyla yapılan gevşeme çalışmaları, doğum ve sonrası konusunda bilgilendirme, kişinin kendi denetimini sağlayabileceği duygusunu arttırır. Korku ve kaygı böylece azalır. Unutulmamalıdır ki; hamilelikte oluşan psikolojik bozukluklar, doğum komplikasyonlarını arttırmaktadır. Bu nedenle böyle bir durum varsa, anne adayının psikolojik açıdan yakın takibe alınması zorunludur." dedi.
Hamileliğin son dönemlerinde doğum ve bebeğin sağlığına ait kaygılarla oluşacak yaşam değişiklikleri ve bunlara uyumun ön plana çıktığını vurgulayan Uzun, "Hamilelik anne rolüne ait tüm duygusal, ruhsal yaşantıları etkiler. Çatışmaları körükler. Aslında gebelik kadınlarda kendine güven, kendini gerçekleştirme, seçkinlik duygusu oluşturmalıdır. Kişilik yapısı problemli ve yetersiz, ya da çocuksu yapıdaki kadınların bu dönemi daha zor geçirdikleri görülmektedir" şeklinde konuştu.
(İHA)