Geceleri çığlıklar duyuluyor

‘Normal dışı’, ‘normal ötesi’ anlamına gelen ‘paranormal’ olaylar herkesi değilse bile pek çok kişiyi esiri edebiliyor. Tarih boyu dünyanın pek çok yerinde ‘tekinsiz’ olarak adlandırılan tarihi binaların, yapıların yıllarca dilden dile dolaşan hikayeleri olduğunu bilmeyenimiz yok. Üzerine filmler yapılan bu tür gaipten gelen ses ve olayları anlatan hikayelerle büyümedik mi hepimiz? “Oraya yaklaşma, perili ev o!” cümlesini duymayanımız var mı? İster cin, ister ölmüşlerin ruhu var orada denilsin, bu tür olaylarla birlikte anılan pek çok bina bulunuyor, hem Türkiye’de hem de dünyada... Bu binalar içlerine kimseyi kabul etmemeleriyle ünlüler. Onları merak edip yaklaşanların ise duydukları, gördükleri korku filmlerinde rastlanır türden. İstanbul Bakırköy’deki perili köşk, Molla Zeyrek Camii, Kapalıçarşı’daki Bedesten, Beylerbeyi’ndeki Cemil Molla Köşkü ve Rumelihisarı’ndaki perili köşk bunlardan sadece birkaçı. İşte İstanbul’un bugün bile tedirgin eden tekinsiz mekanları ve hikayeleri...

Reklam
Reklam

Zeyrek Camii, İstanbul’un fethinden sonra Pantokrator Kilisesi’nin camiye çevrilmesiyle ortaya çıkmış. Fatih Zeyrekhane bölgesinde bulunan caminin bugün park haline getirilmiş arazisine bakan sokak çok esrarengiz. Çocukluğu orada geçenler, parkın eskiden ahır olduğunu söylüyor. Ahırın içindeki kıyu ve altındaki mahzen ise herkesin korktuğu bir yermiş. Geceleri ahırdan çığlık sesleri duyulur, hayvanını bağlayanlar akşamları buraya girmeye çok çekinirmiş. Ahırın altından Ayvansaray’a bağlanan bir de tünelin varlığından söz edilirmiş. Şimdiyse ahırdan iz kalmamış. Onun yerinde manzarası güzel bir park var. Ama geceleri oradan çığlık seslerinin duyulduğunu iddia edenler hala mevcut.


Ahırın içindeki kıyu ve altındaki mahzen ise herkesin korktuğu bir yermiş. Geceleri ahırdan çığlık sesleri duyulur, hayvanını bağlayanlar akşamları buraya girmeye çok çekinirmiş. Ahırın altından Ayvansaray’a bağlanan bir de tünelin varlığından söz edilirmiş. Şimdiyse ahırdan iz kalmamış. Onun yerinde manzarası güzel bir park var. Ama geceleri oradan çığlık seslerinin duyulduğunu iddia edenler hala mevcut.

Reklam
Reklam

Onun yerinde manzarası güzel bir park var. Ama geceleri oradan çığlık seslerinin duyulduğunu iddia edenler hala mevcut.


Sahibine felaket getiriyor

Kuzguncuk’tan Beylerbeyi’ne giderken tünele girmeden sağ tarafınızda yükselen beyaz-bordo ahşap yapı şu anda büyük bir müteahhitlik şirketinin genel merkezi. Kapsamlı bir restorasyon geçiren bu kuleli tarihi köşkü Osmanlı döneminde Danıştay Başkanlığı ve Adalet Bakanlığı yapan Üryanizade Cemil Molla sadece 22 yaşındayken, 1885’te İtalyan bir mimara yaptırmış. 1940’ların sonunda Cemil Molla ölünce ailenin borçları nedeniyle köşke Emniyet Sandığı el koymuş ve ardından da satmış.


Köşkü satın alan aile bu yapının içinde mutluluğu bulamamış. Önce ailenin oğlu bir trafik kazasında ölmüş, ardından da ailenin reisi beklenmedik bir biçimde yaşamını yitirmiş. Geride kalanlar bu durumdan çok tedirgin olmuşlar ve köşkü terk edip uzun yıllar bahçedeki müştemilatta yaşamışlar. Kuzguncuk halkı tarafından ermiş, derviş olarak kabul gören Cemil Molla’nın köşkü 1950’lerin başından, 1990’ların sonuna kadar boş kalmış.

Reklam
Reklam

Bu dönemde köşke birçok alıcı çıkmış ama anlatılan hurafeleri duyanlar kuleli köşkün içini bile gezmeden kaçmışlar. Bakımsızlıktan çürümeye başlayan köşkü 2000’lerin başında bir müteahhitlik şirketi satın almış. Söylenti odur ki; köşk bu şirketin sahibi olan aileye de pek yaramamış. Aile içi sorunlar, sağlık problemleri başgöstermiş. Birlikte çalışan baba-oğul harika giden işlerini aniden ayırmışlar. Bunun üzerine aile köşkte oturmaktan vazgeçmiş. Köşk halen bu müteahhitlik şirketi tarafından büro olarak kullanılıyor. Kuzguncuk halkının gece bahçesine girmekten, yakınından geçmekten çekindiği köşkün hemen arkası mezarlık. Bu mezarlıkta Üryanizade Ailesi’nin büyükleri yatıyorlar, köşklerini sürekli gözlüyorlar.


Bakırköy’de ‘Perili Köşk’ diye bilinen yer, İncirli istikametinde ilerlerken modern binaların arasında dikkat çekiyor. Semt sakinlerinin inanışı köşkün perili olduğu yönünde. Binanın senede bir kez kaybolduğu söyleniyor. Evin içinde yaşayan aile ise söylentilerin aksine köşkte normal bir hayat sürüyor. Ailenin annesi köşkte büyümüş, babası da uzun yıllar köşkün emektarı olarak görev yapmış. Yaklaşık 200 yıllık olan bu köşkün sahibi orada yaşamıyor. Yakında köşkü restore ettirmeyi düşünüyor.

Reklam
Reklam

Rumelihisarı sahilde upuzun bir bina görünür. Yusuf Ziya Paşa, kendi adıyla anılan bu köşkün inşasına 1910’lu yıllarda başlamış. Çok zengin bir adammış ve Rumelihisarı’nda kendi ‘Hidiv Kasrı’nı yaptırmak istemiş. Parasal sıkıntı baş gösterince bina tamamlanamamış. Yıllar boyu metruk halde kalan ve ‘perili’ olduğu söylenen köşk Borusan Holding tarafından satın alınıp restore edildi.


Binada çalışmak için gelen 120 işçinin anlattığına bakılırsa, paşanın karısının hayaleti hala köşkün içindeymiş, zaman zaman kendisini onlara göstermiş! Paşadan kalma piyano ve ayna hala yapının içinde yer aldığı için, özellikle söz konusu hayalet, işçiler aynaya baktıkları sırada ortaya çıkıyormuş.


Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı ordusunda görev yapan Alman generale ait olduğuna inanılan ev, Büyükada’nın tepesinde çok ıssız bir yere inşa edilmiş. Yokuş yukarı fayton yolculuğunun ardından koruluğun içinde uzun bir yol yürüyüp tepeye vardığınızda, harabe haline gelmiş kalıntılar, garip bir bahçe kapısı ve ayakta kalan bir müştemilat çıkıyor karşınıza. Perili olduğuna inanıldığından yıllardır ada halkı mekandan uzak durmuş.

Reklam
Reklam