"Gelecek sezon teklifleri değerlendireceğim"

Aykut Kocaman, Fenerbahçe Teknik Direktörlüğü görevinden ayrılışının ardından ilk kez sessizliğini bozdu. 'Şike' sürecine değinen Kocaman, "Fenerbahçe'nin en buhranlı dönemlerinde teknik direktörlük yaptığını söyledi.

Gündeme yönelik ve Fenerbahçe ile ilgili çarpıcı açıklamalar yapan Kocaman'dan satırbaşları;

"Çok değerli teklifler geldi. Bunlara teşekkür ederim ama ayrıldıktan sonra zihinsel bir temizlenmeye ihtiyaç vardı. Fenerbahçe’den ayrıldıktan sonra başka bir kulüpte olmak da çok uygun da değildi. Bir çok kişi için zirve Fenerbahçe’dir. Zirveye ulaştıktan sonra yoruldum diye ayrılıp sonra da çalışmak tutarsızlık olurdu. Yurt dışından gelen teklifleri nazik bir şekilde kapattım. Dükkanı kapatmıştım. Özlememek mümkün değil. Bu oyun hayatımızın tam merkezinde. Kolay bir şey değil Fenerbahçe’nin başında olmak. Bu yüzden insanlar değer veriyorlar. Her maçı kazanmak zorunluluğu ile maça başlıyorsunuz.

Reklam
Reklam

"ÇOK HATA YAPTIM"
Hata yapmayan insan olmaz. Sürekli 3 günde bir maç oynayan, sürekli hatalarla örülmüş bir oyunu oynuyoruz. Çok hata yapıyoruz. Hatalarımı düzeltmeye çalıştım. Bundan sonra da çok hata yapacağım. Bariz hataları buradan seslendirdim. İnsanların hatalarını seslendirmemeleri ayıp. Fenerbahçe’nin savaş yıllarını bir yana atalım en buhranlı döneminde çalıştım. Kulübün üzerinden silindir geçmişti…

"F.BAHÇE'YE ZARAR VERMEMEK İÇİN KONUŞMADIM"
Fenerbahçe’nin oyuncu satmak zorunda olduğu bir sezondu ilk sezon. Mesai arkadaşlarım ile birlikte sürekli durum değerlendirmesi yapmaya çalışırken bir yandan da oyun içinden kalıp ne yapıyoruza bakıyorduk. Kendimizi çok geliştirdik. Takımımızı da geliştirmeye çalıştık. Benim bugüne kadar konuşmamamın temel nedenlerinden biri de buydu. Fenerbahçe’ye zarar vermemek için sustum ve kenarda kaldım. Ağzımdan çıkan her şeyin eğilip bükülüp bana ve takıma çevrileceğini düşünüyorum. Konuşmaktan korktuğum hiçbir şey yok ama zarar verecek bir şey olsun istemiyorum.

Reklam
Reklam

"İNSANLARA GÜVENDİM"
Alex olayını anlatmaya çalışmadım. Futbolculuğumdan bu yana vitrinin tam içinde ve şeffaf bir hayat yaşadım. İnsanların sağ duyusuna inandım ve güvendim. Yapmam gereken iş yapmaktı ve insanlara sunmaktı. Anlayan anlar, anlamayan da anlamaz diye düşündüm. Oysa günümüz dünyasında tamamen PR önemli…Bunun bir saflık olduğunun farkındayım. Bileğimin gücü ne kadarsa o kadar yaparım dedim. Öyle de yapıyorum.

"İSTEDİĞİM TAKIMI YARATMAYI BAŞARDIM"
Biz Avrupa'daki 4 büyük ligin belli başlı takımlarına özeniyoruz. Bunlar nasıl yapıyor diye düşünmüyoruz. Tamamen hayatımızı çatışma üzerine kurmuşuz. Her alanda çatışma üzerine kurmuşuz. Son senemize gelmeden evvelki süreçte önce kendi içimizde sonra da Avrupa’da neler oluyor, neden bizden daha iyiler gibi sorular sormaya başladık. İnsanlar çok şükür ki şimdi kabul ettiler oraya bakıyorlar. Sprint mesafesi, takım boyu gibi pek çok kriter var. Bunları tespit ettik hadi yapalım denilince olmuyor. Bu Türk futboluna has bir durum. Webo geldikten sonra forvet arkasındaki oyuncuyu iki yanlı oyuncuya dönüştürmek vardı. Ön tarafta da 3 tane forvet oyuncusu ve kanatları ileriye sokan bir takım düşündük. Rakibe hem koşusuyla hem sprintiyle bir fiziki üstünlük sağlayan bir takım yaratmak istiyordum. Bunu başardığımı düşünüyorum.

Reklam
Reklam

"AVRUPA İLE MAKASIMIZ AÇILIYOR"
Geçen sene Bayern Münih’in iki tane kanat oyuncusu vardı. Robben ve Ribery. Türkiye’deki futbolun bakış açısıyla koşmasa da olmaz denilen oyuncular. şampiyonlar ligi finalinde Ribery kendi kalesi önünde iki kez son anda topu çıkarttı. Maç sonunda baktım. 12 bin metre koşmuşlar. 1500 metre sprint yapmışlar. Bunun 500 metresi 25 km altındaki hız…Tamam teknik güzel ama burada büyük bir acı kuvvet var. Milli takım seçilecek ve bu ligdeki takımlarla o liglerdeki takımların oyuncuları ile oynayacağız. Avrupa ile makasımız açılıyor. Onlar kadar koşsak da kollektifliği yapamıyoruz. Türkiye’deki pas sayısında, topun oyunda kalma dakikasında anlamlı düşüşler var. Şampiyonlar Ligi’nde de bunun tam tersi bir durum var. Maalesef çok net bir şekilde bu Avrupa’daki maçlarda gözükmeye başlıyor. Günlük birbirimizi yemekten başka alanlardaki sorunları halletmezsek yine aradaki makas açılacak ve bir dönem gelecek kumarhanedeki 5 topun bir araya gelmesini bekleyeceğiz.

Reklam
Reklam

Celtic Barcelona’yı yendi. Barcelona’nın topla oynama süresi yüzde 89’du. 100 tane maç oynansa 2 tanesi böyle olur. Bizim yüzde 95’lik kısmı konuşmamız gerek. Benfica’daki maçın 60. Dakikasından itibaren takımın 3 ana kolonu olan oyuncumuzu götürememiştik. Selçuk ve Kuyt sakatlandı. Kuyt bütün maçı elinde kaburgasında bitirdi. Rakibin maksimumum da olduğu seviyede bir oyuncu daha sakatlandı. Gökhan Gönül sakatlandı. Ondan sonra oyun oynama hali değil şuursuzca oynamaya başladı. Eskişehir’de kupa maçı oynayan kadro Avrupa’da yarı finaldeydik. Ana kadromuzla gitseydik var olan yüzdemiz 50 artardı.

Önümüzdeki 10 yıl içinde bu kadar yapılanma ile Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Ligi’nde en az 7-8 kez gruplarda olmalı ve çıkmalı. 16 oynar, sonra 8 oynar, bazen elenebilir. 10 yıl düşünüldüğü zaman bu bütçenin karşılığında buralarda yüzmeli bizim takımımız. Temel düşüncem de görerek, uygulayarak, yanılgıları düzelterek takımı buraya götürmeye çalıştım. Bunu yapamazsak bu bütçelerin karşılığı sorulmalı.

Reklam
Reklam

"F.BAHÇENİN HAKLARINI SAVUNDUM"
Fenerbahçeli Aykut Kocaman olmak gurur verici. Kulübün size karşı kredisi yoksa zor anlarda yanınızda kimse olmuyor. Bu zihinsel olarak ilerlememizi sağlıyor. Bu kulüpler kendilerini geliştireceğini düşünen isimlerle çalışmalı. Bu ülkenin müthiş bir potansiyeli var. Ben son 2 yılda sadece saha içinde kalmadım. Fenerbahçe teknik direktörlüğü bütünü kavraması gereken bir yerdir. Çok özel şartlar vardı. Saha dışında da Fenerbahçe’nin haklarını elimden geldiğince savunmaya çalıştım. Ben bu süreçte Fenerbahçe’nin yaşadıklarının haksızlık olduğunu düşünüyorum. Savunduklarının doğru olduğunu düşünüyorum. Zaten gelinen yaşadığımız günler itibariyle bu görülüyor. Fenerbahçe’nin saha içinde zaten haklı olduğuna yüzde 100 kanaat getirmiştim. Saha dışındaki haklılığı da yaşanan bu günlerde ortaya çıkıyor.

"F.BAHÇE BAŞKANINA DÖNEMSEL BİR SALDIRI OLDU"
Olayın ilk günlerinde muazzam bir abluka vardı. Medyanın tamamına yakını olayı bir kulübe yıktığında bu üzüntüyü hissetmedim demek yanlış olur. 2. Ve 3. Günden sonra Hasan Çetinkaya’ya dedim ki bu nedir? Fenerbahçe Başkanına karşı dönemsel bir saldırı olduğunu o gün söyledim. Yaptığım basın toplantısında söylemiştim. Ligin ikinci devresinde her maçımız zordu. Tüm rakipleri kanırta kanırta yendik. Her şey doğal bir şekilde gerçekleşti. Hala da bunu savunuyorum. Yaşanan olaylar bunu gösteriyor.

Reklam
Reklam

Karabükspor maçından sonra radar kelimesini söylemiştim. Bu olayın tamamen Fenerbahçe’ye bir kurgu yapıldığını söylemek için söylemiştim. Fenerbahçe herkes kadar temizdir. Biz şike ile yaşayacak bir camia değiliz. Bir durum varsa gereğini yapın dedim. Radar kelimesini art niyetle ve kendi işlerine geldiği gibi kullananları kınıyorum. Trabzonspor’un kendini savunurken bir cümleyi kırpmasını anlıyorum. O sezon Trabzonspor’un teknik direktörü olsaydım da şu an savunduğum şeyleri savunurdum. Trabzon avukatının yaptığı manipülasyonu anlıyorum. Ama Mehmet Ali Aydınlar’ın Trabzonspor ‘un avukatı ile aynı cümleyi kullanmasını anlayamıyorum. Eğer cümelyi anlayamadıysa çok ayıp. Eğer anlayıp da kullanmaya çalıştıysa daha da ayıp.

Zihinsel olarak yorgunluğumla birlikte ayrıldım. Dengem bozulmadı. Tam tersine doğru olduğuna düşündüğüm bir davanın Fenerbahçe adına hem saha içinde hem saha dışında savunucusuyum. Modern zamanların en buhranlı dönemi. Sahada yanıt vermeye çalışıyoruz. Rakibimiz temiz sahalarda oynarken biz sürekli mayınlı zeminlerdeydik. Bunu söylemesem hem temsil ettiğim camiaya hem de taraftara haksızlık olurdu. Aklımın yettiğince Fenerbahçe’nin çıkarlarını gözetmeye çalıştım.

Reklam
Reklam

Anahtar Kelimeler: