New York Times gazetesinde 1968 yılında yayımlanan bir makalede uçuş çantası veya jet motorlu sırt çantası ile seyahat edileceği geniş kitlelere duyurulmuştu. Gazete kısa zamanda insanların kilometrelerce uçacağını yazıyordu. 2000’li yıllar geldi. Ortada uçuşan insanlar görmediğimiz için bu konuda gelinen son noktayı öğrenmek istedim. Jet motorlu sırt çantası üreten iki firma var. İlki Meksika’dan, Technologia Aeroespecial Mexicana (TAM) adlı küçük bir girişim. TAM ürünlerini müşteri isteği üzerine hazırlıyor. 250 Bin dolarlık etiketi neden bunların marketlerde satılmadığını zaten anlatıyor. Ancak iyi tarafından bakalım. Bu fiyata uçuş ve bakım eğitimleri dahil edilmiş. Hidrojen peroksit ile çalışan bu roket tam depo ile 30 saniye uçuş suresi verebiliyor. TAM`in rakibi Amerikan Jetpack International. Bu firma da benzer bir teknoloji kullanarak H202 adli ürünü çıkarmış. H202, TEM’in modelinden 3 saniye daha iyi bir zamanla, 33 saniye havada kalabiliyor. Yani evden markete kadar gidebiliyorsunuz ama elinizde poşetlerle eve yürüyerek dönmek zorundasınız. Bu arada bu aletin 60 kilo olduğunu da söylemek isterim. Hakkını yemeyelim, aslında kişisel jet motorları astronotlar tarafından uzun süredir kullanılıyor.
da yere indi. Mektupların hepsi sağlamdı. Amerikan Posta Servisi basın aracılığı ile başarısını ülkeye ilan etti. Kurumun başkanı Summerfield “Roket teknolojisinin posta servisinin yeni gözdesi olacağını, aya insan gönderemediklerini ancak mektup ve kutu taşımacılığın geleceğinde bu teknolojiye çok güvendiği” söylüyordu. Ancak sanırım elektronik posta roketlerden hızlı çıktı ve bu çılgın girişim günümüzde bile uçakla taşımacılığın ötesine geçmedi. Jetler ve geleceğe dair konusunca insanın aklına eski yılların unutulmaz çizgi filmi Jetgiller (Jetsons) geliyor. Jetgiller 20 yıl önce, bugünkü sade vatandaşın yaşamının nasıl olacağı canlandırıyordu. Baba Jetgil George sabah 8 aksam 5 çalışan sıradan biriydi. Sıradan olmayan sabah kalkınca robotlar tarafından traş edilmesi, kahvaltısının bir saniyede hazırlanması, uçan arabası ile işe gitmesi ve asansör yerine vakumlu (numatik) tüpleri kullanmasıydı . Bunların hiçbiri 2000’lerin başında henüz gerçekleşmedi ancak teknoloji üretenler elinden geleni yapıyor. Özellikle George
in uçan arabasını gerçekleştirmek için sayısız denemeler yapıldı. Bunların içinde benim favorim ConvAirCardir. ConvAirCar halka Cadillac lüksünde uçmayı söz veriyordu. Thedore Hall ve Henry Dreyfuss bu girişim için yüzbinlerce dolar ve sayısız uykusuz geceler harcadılar. Dreyfuss, Bell için telefonlar, John Deere için traktör, Honeywell için termostat ve Polaroid için fotoğraf makinesi tasarlamış çok tanınan bir tasarımcıydı. Bu başarılı ve yetenekli insanlara ve dökülen onca paraya rağmen ConvAirCar fikri kendi gibi yere çakıldı. Kaşım 1947
de başlayan denemelerden birinde düşen ConvAirCar toplum gözünde güvenilirliğini kaybetti. Düşenin yerine yeni prototipler yapılmasına rağmen ticari başarı artık hayal olmuştu. Bundan sonra da uçan arabayı deneyen birçok girişimci oldu. Bu konuda onlarca patent alındı. Ancak patentlerin geçerlilik süresinin dolmasına rağmen ortada hala kabul görmüş, başarılı bir ürün yok. Bisiklet sürmesi bile sakıncalı olanların, araç ehliyeti alıp kendi kıyametlerini yarattıkları günümüzde, yol canavarlarının uçan versiyonlarını düşündükçe acele etmemekte yarar var... Yemek Haplarıe göre bu teorik olarak mümkün. Kroger
a göre vitamin ve mineral hapları bu yönde atılmış adımlar. Ancak yetişkin bir insanın günde 2000 kalori almaşı gerektiği için, tüm günün besinini karşılayacak bir hap bugünün teknoloji ile yarım kilo ağırlığında oluyor. Hiç yoktan iyidir. Amerikan ordusu 2025 yılında cephede savaşan askerlerin ihtiyacı olan tüm besinleri yanlarında hap olarak taşımaları üzerine planlarını açıkladı. Krogera göre haplarla beslenmenin başka faydaları da var. Haplar steril olduğu için mikrop ve bakteri içermiyor. Ancak bu teknolojik yeme alışkanlığının halk tarafından benimsenmesi kolay olmayacak. Buna yönelik kaygıların başında yeni gelişmelerin bazen büyük yanılgılar içermesi geliyor. Bu konuda aklıma gelen ilk örnek ülkemizde de çok konuşulan asbest olmuştu. İnsan sağlığına çok zararlı mikro fiberler içeren asbest ilk çıktığında bir teknoloji mucizesi olarak tanıtılmıştı. Asbest, iç ve dış mekanlar da kullanılabiliyordu. Zamanla aşınmıyordu. Ancak gerçek ortaya çıkınca zor olan tek şey her yere döşenmiş olan asbestin temizlenmesi oldu. Birçok insanın sağlığına mal olan bu teknoloji macerası tek örnek de değil. Radyasyonun insan üzerindeki etkisinin bilinmediği dönemde Radyum tabletleri sağlık mucizesi olarak pazarlandı. Hatta reklamlarda bu tableti alanların her bir organı ve dokusunun sağlıklı radyasyondan faydalanacağı söylendi. Aslında her organ ve doku radyasyon nedeniyle hücre bozulmasına uğruyordu. Bu örnekler ve benzeri insanları sağlık konusunda kuşkucu yapıyor. Katılmamak elde değil. Bu konuda seçeneği olmayanlar ise astronotlar. Bu meslekte her şey gibi yiyecekler de özel teknoloji ile hazırlanıyor. Yer- çekimsiz ortamda masa donatmanın zorlukları bu insanların yemek seçimlerini üstü yenilebilir jelatinle kaplı besin küpleri ve destek hapları ile sınırlıyor. Bu beslenme düzenine dayanamayan ilk astronot 1965
te uzay aracına gizlice etli sandviç sokan John W. Young oldu. Bu durum bir meclis araştırması başlattı ve Young bu konuda uyarı alan ilk astronot oldu. RobotlarRobotlardan bahsetmeyen hiçbir yazı gelecek açısından vizyoner olamazdı. 2000de robotların evde bütün işlerimizi nasıl yapacağı üzerine sayısız senaryolar yazıldı. Benim marketlerde gördüğüm tek robota benzeyen ürün Roomba adlı kendi kendine evi dolaşıp temizleyen süpürgedir. Roomba duvarlara çarpmadan merdivenden düşmeden evi süpürüyor hatta işi bittiğinde kendi kendine gidip park ediyor ve kendini şarj etmeye başlıyor. Hala televizyon seyrederken çayı getiren bir robot satılmıyor ama bu da fena sayılmaz. Gelemeyen gelecek ile ilgili bu okuduklarınızdan sonra teknolojiye olan güveni tazelemekte yarar görüyorum. Eğer cebinizdeki cep telefonu veya sosyal yaşamı tümden etkileyen internet size iyi bir örnek sunmuyorsa insanların DNA haritasının çıkarılabildiğini ve bu bilgiler ışığı altında hastalıkları olmadan belirlemenin ve önlem almanın artık yapılabildiğini düşünün. Madalyonun diğer yüzünü göstermek için, işi bilgisayar yapmak olan DEC firmasının başı Ken Olson
ın 1977`de yaptığı tahmin ile bitirmek istiyorum ‘Sıradan insanların evlerine bilgisayar almalarının geçerli hiçbir nedeni olmayacaktır.”