Gelincik Tarlası

İnsan Kız'ın kaleminden...

Sınırlar... Sınırlarımız...

Korkularımızdan, gelenekten, aile terbiyesinden gelen sınırlar... Kendimizi, çevremizi korumak adına özene bezene çizdiğimiz sınırlar... Aslında ne çok şey kaybettirir bize...

Hayat... Hayatlar...

Bir sabun köpüğü gibi yedi iklimin yedi rengini taşıyarak salınıp bükülür ellerimizde. Hiç sönmeyeceğini sandığımız o büyülü pırıltı sizi sarıp sarmalarken etrafımızdaki avuçlardan köpükler uçar bir bir... Bizse yüzümüze şamar yemiş gibi irkilir; elimizden uçup giden hayatların arkasından bakarız alık alık...

Reklam
Reklam

Ölüm karşısında hangi değerli anı sonsuza dek tutabiliyoruz? En çok mutlu olduğumuz anlar bir su gibi avuçlarımızdan kayıp gidiyor ve biz hiçbir anı durdurma yetisine sahip değiliz. O kaçınılmaz yolculuğun ardından yapabildiğimiz en güzel şey kaybettiklerimizin ardından hüzünle bakakalmak. Tüm canlılığı ile yanı başımızda olan bir anda uçuvermiş, yoklara karışmış. Elimizde kalan ise volkan gibi bir anda parlayıveren geçmişin hafıza fotoğraflarıyla süslü anılar.

Sevdiğimiz insanları bir bir sessiz gemiyle uğurlarken hıçkırığa boğulduğumuzda alevlenerek ortaya çıkan fotoğraflar, yapmak isteyip de yapamadıklarımızı bir bir yüzünüze vurur acımasızca. Sınırlar içinde hapsolan yaşamımız, o sevdiğimiz insana doyasıya sarılmamıza engel olmuştur, elimizden uçup giden o insana bir kere "Seni ne çok seviyorum, biliyor musun?" diyememişizdir.

O, alıp başını gitmiştir, biz ise hiç kimsenin dolduramayacağı bir boşlukla orada, ayaklarımız yeri hissetmeden kalakalmışızdır. Bizim veya birilerinin çizdiği sınırlar en değerli şeyden, "andan" mahrum etmiştir, bizi ve o meçhul yolcuyu.

Reklam
Reklam

Ölümün yok edici ezikliğini yaşamadan önce, yüreğimi gömmek için gelincik tarlaları arardım. Oysa şimdi gelincik tarlaları yanar yüreğimde.

İNSAN KIZ

İnsan Kız ile irtibata geçebilmek için tıklayın...