Rize, insanı hayrete düşüren güzellikte harika bir coğrafya! Yemyeşil yüksek dağlar, dağlar arasında süzülen şelaleler, tüm heybeti ile akan dereler… Bu coğrafyanın hiç şüphesiz çok önemli bir aktörü daha var: çay. Rize'de çay her yerde, hayatın bir parçası. Birkaç yüz metre ara ile sıralanmış çay fabrikaları, ortalığı sarmış ham çay kokusu, kıyı boyunca var olan her bir boş alana dizilmiş çay bahçeleri...
Rize çevresindeki güzellikleri gezip görmek için çıkmış olduğumuz bir gezimizde Fırtına Deresi boyunca yola koyulduk. Fırtına Deresi gerçekten ismine yaraşır şekilde tüm gücüyle akıyordu. Etrafta yine yüksek yeşil tepeler ve yer yer çay bahçeleri vardı. Fırtına deresinin kıyısına kurulmuş olan Çamlıhemşin'de durduk, biraz etrafa ve Fırtına Deresi'ne bakındık, sıcakkanlı Karadeniz halkıyla sohbet ettik ve hedefimizdeki dünya harikası Zilkale’ye doğru yolumuza devam ettik.
Karadeniz'in Tarihi Mekanlarında Zamana Yolculuk
Çamlıhemşin çıkışında yol ikiye ayrılıyor, sağdan gidildiğinde Zilkale'ye, soldan gidildiğinde ise Ayder yaylasına çıkıyor. Biz önce Zilkale'ye doğru saptık. Yol boyunca sık sık durup Fırtına Deresi üzerindeki taş köprüleri, karşı tepelere nasıl kondurulduğuna hayret ettiğimiz köy evlerini fotoğrafladık; derenin akışını izledik, yeşil doğayı içimize çektik...
Dağlar arasında kıvrıla kıvrıla giden yol sonrasında Zilkale'ye ulaştık. Gelmeden yolu kötü müdür acaba diye korkmuştuk, ama korkacak bir şey yokmuş, kalenin dibine kadar arnavut kaldırımlı yol yapılmıştı.
Zilkale, yeşil dağlar arasındaki sapasağlam duruşu ile benim bu Karadeniz gezisine çıkmam için esin kaynağımdı, Rize'de gezilecek yerler listemin en başındaydı. Gerçekten de kale, yakından görünce de şahaneydi. Hatta burada çok iyi bir iş çıkarılmış, mesela Sümela'da eksik olduğunu gördüğümüz açıklayıcı tabelalar, minik kale içinde her noktaya konulmuştu.
Zilkale'den Fırtına deresine kuş bakışı manzara, arkada karlı dağlar, uçsuz bucaksız vadi, doğanın ortasında muhteşem bir konum; kulaklarda kuş sesleri, derenin akışı... Ayrılmak zor oldu o güzel yerden...
Çamlıhemşin'e geri döndük, bu sefer Ayder Yaylası'na doğru saptık. Kaçkar Dağları Milli Parkı girişinden giriş ücretini ödeyip girdik ve arabayla Ayder'e doğru devam ettik.
Tüm gezi boyunca birçoklarını gördüğümüz şelaleler burada artık zirve yapmıştı, neredeyse her taştan heybetli bir su akıyordu. Şelale dediysem bir iki metrelik bir şey düşünülmesin, buradakiler onlarca metre yükseklikteydi...
Doğa Harikası Karadeniz'den Portreler
Düzgün araba yolları ile Ayder Yaylası'na ulaştık ve arabamızı park edip etrafı keşfetmeye koyulduk. Ayder Yaylası, tatilini dağlar arasında geçirmeyi düşüneneler için güzel bir tatil merkezi. Konaklamak için birçok otel var, yemek yenilecek de birçok restoranı, hatta kaplıcaları bile var. Avrupa Alpleri'nde dağ tatil merkezleri varsa bizim de işte Ayder'imiz var diye düşündüm ben.
Düzlük alandaki çimenlerde horon çekip oynayanlar arasından geçtik, karşı tepelere tırmandık. Karşıdaki dağın ta tepesinden gelen, üstleri hala karla kaplı, altlarda coşku ile akan Gelin Tülü Şelalesi şahaneydi.
Etrafta biraz daha dolaştık, üstümüze bir iki damla düştüğünü fark ettiğimizde hızlı hızlı arabamıza döndük. Malum burası Karadeniz, yayladan aşağı inene dek önce yağmura sonra doluya tutulduk. Yol boyunca Rize’nin güzel doğası eşlik etti bize, her bir görüntüyü hafızamıza kazımaya çalıştık; bu güzel coğrafyanın doğal güzelliklerine doyamadık…
Rize’de gezilecek yerler ve cennet Türkiye’mizdeki diğer gezi tecrübelerimiz için siteme bakabilirsiniz.