"Gerilimin faturası ekonomiye çıkıyor"

ARTVİN/HOPA(ANKA)- Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Oğuz Satıcı, siyasette son günlerde yaşanan gelişmelerin, Türkiye'yi tüm kurumları ve kuralları ile eksiksiz işlemesi gereken hukuk devleti anlayışından uzaklaştırdığını savunarak, "Ve ne yazık ki, içeride ve dışarıda yönünü kaybetmiş bir Türkiye algısı yaratıyor. Bunun faturası, hiç şüphesiz sadece siyasete değil, ekonomiye de çıkıyor. Yani hepimize çıkıyor" dedi.

-"TÜRKİYE DEMOKRATİK VE ZENGİN BİR ÜLKE OLMAK ZORUNDA"-
Oğuz Satıcı, TİM'in Mart ayı ihracat verilerine açıklamak için Hopa Limanında düzenlediği basın toplantısında, saygınlığın en önemli koşullarından birinin demokrasi ve demokratik haklar, insanca yaşama özgürlüğü olduğunu söyledi. Satıcı, demokrasinin zenginlik ve iyi eğitim ile yaşam kalitesi ve uzunluğu arasında çok doğrudan bağlantıları olduğuna işaret etti. Zengin olmayan ve iyi eğitilmemiş hiçbir ülkede demokrasinin de yerleşemediğini ifade eden Satıcı, "Bizim amacımız, yalnızca zenginliği hedefleyerek, bu amaç uğrunda özgürlüklerin kısıtlandığı, insanca yaşama değerlerinin hiçe sayıldığı zengin bir ülke yaratmak değil. Zengin ve tüm özgürlükleri sağlayan bir ülke. Bir yeryüzü cenneti. Bu nedenle bizim amaçladığımız zenginlik yolunda; demokrasi ve kalkınma arasında bir ikilem görmek artık çok eskilerde kalan, modası geçmiş bir görüş" diye konuştu.

Reklam
Reklam

Artık "demokrasi mi, istikrar mı?" değil, "hızlı kalkınma için gerekli istikrar demokratik ortamda nasıl sağlanabilir?" sorusu yöneltilmesi gerektiğini ifade eden Satıcı, hedefin "demokrasi ve istikrar" olması gerektiğini söyledi. Satıcı, Türkiye'nin hedefinin kuru kuruya bir toplam ülke zenginliği artışı olmadığını belirtirken, "Türkiye'nin hedefi Atatürk'ün de çok önemli bir şekilde ortaya koyduğu üzere, çağdaş medeniyeti yakalamaktır, yani Türkiye ‘kalkınmanın', ‘gelişmişliğin' peşindedir. Dolayısıyla Türkiye demokratik ve zengin bir ülke olmak zorundadır" diye konuştu.

-"KAYGILIYIZ"-
Son dönemde yaşanan gelişmeleri "demokrasi" adına kaygıyla izlediklerini söyleyen Oğuz Satıcı, siyasi mecrada yaşanan sorunların, çözüme doğru gitmek yerine, her geçen gün yenileri eklenerek arttığına dikkat çekti. Satıcı, tüm bu gelişmelere dünyada yaşanan finansal kriz de eklendiğinde nasıl bir açmaz içerisinde bulunulduğunun net bir şekilde ortaya çıktığını dile getirerek, "Çok uzun süredir cari açık tehlikesinin Türkiye'nin üzerinde nasıl Demokles'in kılıcı gibi sallandığını anlatıyoruz. Şimdi görüyoruz ki, dünyada yaşanan fırtına, Türkiye'nin siyasi çekişmeler ile birleşerek ekonomimizi son derece büyük bir sarsıntının eşiğine getirmiştir" dedi.

Reklam
Reklam

-GERİLİMİN FATURASI EKONOMİYE ÇIKIYOR-
Satıcı, bütün bu gelişmelerin, Türkiye'yi tüm kurumları ve kuralları ile eksiksiz işlemesi gereken hukuk devleti anlayışından uzaklaştırdığını kaydederek, şöyle konuştu:
"Ve ne yazık ki, içeride ve dışarıda yönünü kaybetmiş bir Türkiye algısı yaratıyor. Bunun faturası, hiç şüphesiz sadece siyasete değil, ekonomiye de çıkıyor. Yani hepimize çıkıyor. Siyasi partileri kapatarak, kişilere siyasi yasak getirerek Türkiye'ye hiçbir fayda sağlanmadı tecrübelerle sabittir. İşte tam bu noktada toplumun tüm kesimleri demokrasi adına ileri adımlar atarak çözümü demokratik reflekslerle, demokrasinin kendisinde bulmalıdır."

-AB ÜYELİK SÜRECİ HALA BİR ÇIPA-
TİM Başkanı Satıcı, iç gündemin böylesine yüklü oluşunun, Türkiye'nin AB ile müzakere sürecinde olduğunu unutturduğuna dikkat çekerek, uzun bir süredir Brüksel'den gelen tek mesajın "süreç her şeye rağmen işliyor" olduğunu vurguladı. Bunun anlamının ilk bakışta "olumlu" gibi görünse de aslında olmadığını ifade eden Satıcı, bunun gerçek anlamının ise "işler iyi gitmiyor ama her şeye rağmen ilişkiler kopmadı" olduğunu savundu.
Gelinen noktanın Türkiye'ye karşı olan AB ülkelerinin ellerini güçlendirdiğine işaret eden Satıcı, Türkiye'yi destekleyen ülkelerin ellerindeki malzemenin ise giderek azaldığını söyledi. Satıcı, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"İçinde bulunduğumuz durum kaçınılmaz değil. Çok farklı bir noktada olabilirdik. AB sürecine dört elle sarılmış olsaydık, demokrasimiz ve ekonomimiz adına bugün duyduğumuz kaygıları duymayabilirdik. AB üyelik süreci ise tüm bu unsurları güvence altına alacak çok önemli bir çıpadır. Daha fazla vakit kaybetmeden, bu çıpaya tutunduğumuzu kanıtlayalım. Siyasi reformları gündemimize alalım. Açılış kriteri getirilen müzakere başlıklarında yükümlülüklerimizi yerine getirelim. 2008 yılını söylemde değil, eylemde AB yılı yapalım. Türkiye'nin de bu sorumlulukla davranması gerek. her şeye rağmen müzakere süreci devam ediyor. Umudumuzu kaybetme lüksümüz olmadığını bilelim. Türkiye bugünkü sıkıntılarını mutlaka aşacaktır."

Reklam
Reklam