Karadeniz'de yer alan iki adadan biri olan ve 38 bin metrekare alanı ile Akdeniz defnesi ve yalancı akasya başta olmak üzere 71 tür doğal otsu ve odunsu bitki türü ile karabatak ve martıların doğal olarak ürediği doğal ve arkeolojik sit alanı Giresun Adası'nda kazılar yeniden başlıyor. Birleşmiş Milletler (BM) Eğitim, Bilim ve Kültür Teşkilatı UNESCO'nun Dünya Miras Geçici Listesi'ne alınması için çalışma yürütülen adada 4 yıl sonra yeniden arkeolojik kazılar yapılacak.
Giresun Valiliği’nden yapılan yazılı açıklamada, geçmişte Aretias, Nesos, Areos ve Khalkeritis gibi pek çok isimle anılan, antikçağdan beri süregelen yaşam izlerine sahip olan adanın birçok efsane ve mitolojik anlatıma konu olduğuna yer verildi. Açıklamada, “Adayı boydan boya çevreleyen sur kalıntıları, M.S. 2’nci yüzyıl ile tarihlendirilen tapınak kalıntısı, M.S. 12’nci yüzyılda yapıldığı bilinen kilise kalıntısı, şapel, su kuyusu ve çok sayıda mezar yapısının adadaki yaşamı ve tarihsel zenginliği gözler önüne seriyor. Giresun Adası’nın tarihsel süreçteki medeniyet kurgusunu ortaya çıkartmak ve ele geçen bulguların şehrin kültür ve tarihsel zenginliğine katılması amacıyla 2009-2010 yıllarında 2 yıl üst üste arkeolojik yüzey araştırması yapılarak birçok buluntu ele geçti. Bu buluntular ışığında ve Giresun Adası’nın Karadeniz tarihinde koruduğu öneme istinaden 2011 ve 2012 yılında yine Giresun Müzesi Başkanlığı'nda Selçuk Üniversitesi Arkeoloji Bölümü ile birlikte arkeolojik kazı çalışmaları devam etmiştir” denildi.
Kazılarda surlarla çevrili adada yer alan yapıların bazılarının kısmen ortaya çıkarıldığına vurgu yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: Adada Ortaçağ yerleşimine ait tapınak üzerinde inşa edilmiş kilise, kule, yönetici yapısı, şapel ve sarnıç gibi yapılarla birlikte Klasik ve Helenistik döneme ait liman sahası ve sunu çukurları tespit edilmiştir. 2015 yılında yapılan arkeolojik kazı çalışmalarında şapel kalıntısı ve şarap küpü olarak bilinen Pithosların yer aldığı alanlar ortaya çıkarılmıştır. Ayrıca kalıntılar içerisinde Bizans dönemine ait sikkeler yine Bizans dönemine ait büyük bölümü sağlam kalmış sırlı seramik kase, çatı ve mezar kiremitleri ile birlikte çok sayıda iskelet bulunmuştur. 2016 ve 2017 yıllarında yapılan arkeolojik kazı çalışmalarında ise önceki yıllarda açılmış olan kazı alanı üzerinde detaylandırılarak ilerlenmiş ve seramik, fresk ve mozaik parçalarına, cam boncuk ve mimari taş parçaları gibi buluntulara rastlanmıştır.
Giresun Adası’nda ara verilen bilimsel çalışmaların eylül ayından itibaren yeniden başlaması kararı alındığının dile getirildiği açıklamada, “Adanın yüzeyinde ve toprağın altında bir hazine gibi yatan geçmişin kalıntıları günümüze değin birçok bilimsel çalışma ile gün yüzüne çıkartılmaya çalışılmıştır. Ancak Karadeniz’in engin mavi sularında adeta büyülü görüntüsüyle daha birçok bilinmeze gebe olan ada elbette ki birçok yeni araştırmayı ve bilimsel çalışmayı beklemektedir. Giresun ili turizmine katkısı sonsuz olacak bu tabiat şaheserinin bilimsel anlamdaki arkeolojik kazı çalışmalarının yapılabilmesi için Eylül-Ekim 2021 Döneminde Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün izni ile Giresun Müze Müdürlüğü tarafından arkeolog ve sanat tarihçilerinden oluşan uzman kadrosu ve teknik ekibiyle tekrar kazılara başlanacaktır” ifadelerine yer verildi.
Karadeniz'deki iki adadan biri olan Giresun Adası kıyıdan 1,6 km açıkta olup, 38 bin metrekare alana sahiptir. Adada özellikle Akdeniz defnesi ve yalancı akasya başta olmak üzere 71 tür doğal otsu ve odunsu bitki türü bulunmaktadır. Sonradan 10 adet ağaç türü daha ilave edilmiştir. Karadeniz'de karabatak ve martıların doğal olarak ürediği ada aynı zamanda göçmen kuşların uğrak ve dinlenme yeridir. Hakkında birçok efsaneler anlatılan, Amozanların ve birçok kavmin yaşadığı adada mitolojik çağlara ait birçok kalıntı bulunmaktadır. Amazon kadınlarının burada yaşadığına ve mitolojide Kaptan Yason önderliğindeki Argonotlar'ın Herkül ile birlikte altın postu aramak için geldiklerine ve ‘Aretias, Nesos ve Khalkeritis’ isimleriyle anılan adada M.Ö. 2 bin yılından itibaren yerleşimin başladığı sanılıyor. Adada, 2011 yılında başlayan arkeolojik kazılarda kilise kalıntıları, tapınak, iskeletler, şarap fıçıları bulundu. Kazılar sonucunda adanın tarihte bir dini merkez olduğu belirlendi.
(DHA)