Adliye, cezaevleri, istihbarat gibi konular üzerine yoğunlaşan internet haber portalları The Appeal ve The Intercept’in ortaklaşa hazırladığı araştırma haberde, hapishane yetkililerinin birçok eyalette yüz binlerce mahkumun ses izlerini kendilerinden habersiz veya baskıyla büyük ölçekli biyometrik veritabanlarına kaydettikleri bildirildi.
Haberde söz konusu teknolojilerin, mahkumların ‘ses izlerini’ biyometrik dijital veritabanlarına kaydederek bilgisayar algoritmaları ile hapisane içi ve dışı yapılan telefon görüşmelerinde kişilerin kimliğini belirlemek için kullanıldığı kaydedildi.
Yetkililer, New York, Teksas, Florida, Arkansas, Arizona, Connecticut gibi eyaletlerde kullanıldığı ortaya çıkan ‘ses tanıma teknoloji’sinin hapisanelerde güvenliği ve sahtekarlığı önlemek için kullanıldığını savundu.
İnsan hakları ve sivil toplum savunucuları ise biyometrik veritabanının şeffaf olmadığını ve rızaya dayanmadığını vurgulayarak, toplanan verilerin hapisane dışındaki amaçlar için de kullanabileceği riskine dikkat çektiler.
New York Adli Yardımlaşma Derneği dijital inceleme avukatı Jerome Greco, söz konusu teknolojinin endişe verici olduğunu söyleyerek, “Eğer ailenizde suça karışmış biri varsa ve sizin suçla bir alakanız yoksa, niye sizin bilgileriniz hükümet soruşturmalarında kullanılsın?” diye tepki gösterdi.
Ses tanıma teknolojisi, kişilerin ses tonlarındaki ayırt edici fiziksel özellikleri inceleyerek çalışıyor. Programın algoritması, veritabanında saklanan “ses izleri”nin bir bilgisayar modelini oluşturuyor ve gelecekte kaydedilebilecek diğer ses kayıtları ile karşılaştırarak kimlik tesbiti üzerine analiz yapabiliyor.
İlk defa askeri alanda istihbarat amaçlı oluşturulan ses tanıma sisteminin, istihbarat birimlerince El Kaide gibi terrorist örgüt elemanlarının seslerini ABD içi ve dışına yapılan milyonlarca telefon konuşması arasından ayırt ve takip edebilmek için kullanıldığı ifade edilen haberde, ses tanıma sistemlerinin son yıllarda hapisane teknoloji şirketleri olan Securus ve Global Tel Link tarafından ABD yargı bölgelerine de pazarlanmaya başlandığına dikkat çekildi.
Mahkum hakları savunucuları, hapisane yetkililerinin mahkumlar, aileleri veya kamuoyu katkısı ve çoğu zaman bilgisi olmadan ses izi veritabanı oluşturduklarına vurgu yaparak, mahkumlara ses izlerini biyometrik veritabanına kaydetmeleri için de baskı yapıldığını ve toplanan ses izlerinin kalıcı olarak sistemde arşivlendiğini ifade etti.
New York’taki Sing Sing hapisanesinden 33 yaşındaki Martin Garcia, birçok mahkumun söz konusu sistemden haberi dahi olmadığını belirterek, “Mahkumlarla konuştukları için aileleri de mi suçlu oluyor? Bana göre, burada ilişkiler suçlanıyor. Bazıları veritabanına konulmamak için benimle temas etmekten çekinebilir.” dedi.
Programın gizli tutulmasından dolayı ülke çapında ses biyometrik veritabanına ne kadar kişinin kayıt olduğunun kapsamlı bir şekilde belgelenemediği belirtilen haberde, ancak en az 200 bin mahkumun ses izinin çıkarıldığının tahmin edildiği bilgisi paylaşıldı.
Ses tanıma teknolojisinin kullanıldığı kesinleşen eyaletlerdeki ilgili hapisanelerde yaklaşık 400 bin mahkumun olduğu not edilerek, New York Hapishane makamları ile çalışan Securus şirketinin verilerinden hareketle, 20 milyon telefon görüşmesinin arşivlenebileceği bilgisi kaydedildi.
Adlı Yardımlaşma Derneği'nden avukat Greco, söz konusu kayıtların hapisane dışındaki amaçlar için de kullanılabileceğine işaret ederek, “Bunun için Trump’ın Amerikası'nda gökyüzünün sınırı yok.” şeklinde konuştu. (AA)