İfadeleri sayesinde Cumhuriyet Gazetesi bombalaması Ergenekon’a mal edilen, Danıştay saldırısı ve Ergenekon davalarının aynı anda ‘tanık, gizli tanık ve sanığı’ olarak Türk hukuk tarihinde bir ilki gerçekleştiren abla katili Osman Yıldırım’la ilgili ilginç bir rapor ortaya çıktı.
Askerliğinde komutanına saldırmaktan cezaevinde yatan Yıldırım’a, bu nedenle gönderildiği GATA’daki psikiyatrik muayenede, “İleri derecede Antisosyal Kişilik Bozukluğu” tanısı konduğu anlaşıldı.
DANIŞTAY saldırganı ve Ergenekon davasının ‘sanığı’, ‘tanığı’ ve ‘gizli tanığı’ durumundaki kilit ismi Osman Yıldırım’a, 2005 yılında GATA’da 9 uzman doktor tarafından yapılan incelemede, “İleri Derecede Anti-Sosyal Kişilik Bozukluğu” teşhisi koyulduğu ortaya çıktı.
Ergenekon davasını yürüten İstanbul 13’ncü Ağır Ceza Mahkemesi’nin 31 Mart 2009’da aldığı ara kararındaki talebi üzerine, Osman Yıldırım’ın askerlik yaptığı yıllara ait bilgiler ve sağlık raporları mahkemeye gönderildi.
Komutanlarına saldırdı
Bu belgelere göre Osman Yıldırım, 12 Ocak 2001’de Gaziantep 4’ncü Tank Tabur Komutanlığı 1’nci Tank Bölük Komutanlığı’nda ‘tank er’ olarak askerliğe başladı. 5 Ekim 2001’de, 16 gün ve 8 Şubat 2002’de 13 gün sıhhi izne çıkması uygun görülen Yıldırım’a, 1 Mart 2002’de GATA’da sağlık kurulu onayı ile 3 ay hava değişimi verildi.
Osman Yıldırım, 4 Kasım 2001’de komutanlarını tehdit ve fiili saldırı suçlamaları ile askeri cezaevine girdi. Hakkında 5’nci Zırhlı Tugay Komutanlığı Askeri Savcılığı’nca, 2001/4257 esas ve 2001/1407 karar numaraları ile iddianame hazırlandı. 9 Ağustos 2002’de terhis olan Osman Yıldırım’ın askeri mahkemede yargılandığı davalar uzun sürdü.
Mizacı sıkıntılı, huzursuz
2005 yılında hakkında açılan bu davalar hâlâ sürerken, Osman Yıldırım, 1’nci Ordu Komutanlığı Askeri Savcılığı’nın emriyle 31 Eylül 2005’te akli dengesinin yerinde olup olmadığının tespiti için GATA’ya sevk edildi. Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Yar. Doç. Dr. Kıdemli Yüzbaşı Ayhan Algül, 11 Kasım 2005’e kadar incelemeye tabi tutulan Osman Yıldırım’ın sağlık durumu ile ilgili psikyatri raporunun ruhsal muayene kısmında, şunları kaydetti:
“Ayakta, yaşında, özbakımı vasat, etrafına ilgili, mizacı sıkıntılı, huzursuz, mimik ve jestleri mizacına uygun, sosyabilitesi ilişki kurulur, fakat güven vermez nitelikte.
Anksiyöz, madde kullanıyor
Konuşma yakınmacı, ses tonu artmış, uyku normal, iştah normal. Bilinç açık, dikkat ve bellek normal, algı tabii, yönetimi tam. Zeka ve muhakeme klinik olarak yeterli. Fikir akış hızı normal, amaca varıyor. Fikir içeriğinde devam eden mahkemesi, ailesi, işlediği suçlar ve aldığı cezalar ile ilgili yoğunlaşma var. Duygulanımı anksiyöz. Davranışlarında psikomor huzursuzluk, otoriteye tahammülsüzlük, psikoaktif madde kötüye kullanım, sosyal uyum güçlüğü şeklinde değişmeler bulunmaktadır.”
Raporun sonunda, Osman Yıldırım’a “İleri Derecede Antisosyal Kişilik Bozukluğu” tanısı koyuldu. 9 uzman tarafından oy birliği ile verilen kararda ise şu ifade yer aldı, ”Suç tarihinde ve halen askerliğe elverişli değildir. Müsnet suçundan ötürü TCK’nın 32’nci maddesinin 1’nci ve 2’nci fıkralarından yararlanması uygun değildir.
Hukukçu görüşü
İSTANBUL Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Hukuk Bilimleri Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Ersan Şen, Anti-Sosyal Kişilik bozukluğuna sahip kişilerin tanık olarak dinlenmesinin hukuki olarak sorun yaratmayacağını belirtti. Prof. Şen’in görüşleri şöyle:
“Cezai müeyyidesi olan birinin tanıklık yapmasında da bir sorun yoktur. Ancak tanıklık zaten hukukta tek başına dayanak oluşturan bir durum değildir. Mahkeme iddia makamından tanıkların iddialarını ispatlayacak güçlü kanıtlar bekler. Anti-Sosyal kişilik bozukluğu tanısı doktor raporu ile sabitlenmiş bir kişinin tanıklığında bir sorun yoktur. Ancak mahkeme bu kişinin hakkındaki raporu ve eldeki diğer kanıtları da dikkate alarak bir durum değerlendirmesi yapar.”
Cumhuriyet saldırısı Yıldırım’ın ifadesiyle Ergenekon’a mal oldu
ERGENEKON davasının kilit isimlerinden Osman Yıldırım, “Tanık, gizli tanık ve sanık” sıfatları ile Türk hukuk tarihinde bir ilk olmuştu. Osman Yıldırım’ın Danıştay ve Cumhuriyet Gazetesi saldırıları ile ilgili daha önce verdiği birbiri ile örtüşmeyen çelişkili ifadeleri de, savunma avukatları tarafından gündeme getirilmişti. Danıştay saldırısı ve Cumhuriyet bombalaması olaylarının Ergenekon sanıkları tarafından gerçekleştirdiği yönünde Osman Yıldırım’ın sölü beyanlarına dayanan ifadeler üzerine soruşturmayı yürüten savcılar hazırladıkları iddianamede bu 2 saldırıyı Ergenekon’un gerçekleştirdiğini iddia etmişlerdi.
Ve işte ifadesi
Ergenekon’un 3’ncü iddianamesinde savcılar Cumhuriyet Gazetesi’nin bombalamasına yönelik olarak Osman Yıldırım’ın anlatımlarına dayalı olarak şu ifadeleri kullanmışlardı: “Osman Yıldırım alınan ifadesinde; Cumhuriyet Gazetesi’nin bombalanması eylemini Muzaffer Tekin’in talimatıyla gerçekleştirdiklerini, olayda kullanılan el bombalarını da Ataşehir’de bir evde yapılan toplantıda bizzat Muzaffer Tekin’in verdiğini, hatta bu toplantıda Oktay Yıldırım’ın da bulunduğunu, bu eylemleri para için yaptığını, bu eylemleri karşılığı Muzaffer Tekin’in kendisine 500 bin dolar vermeyi vaat ettiğini, gazetenin bombalanması eylemini bizzat arkadaşları Tekin Irşi, İsmail Sağır ve Alparslan Arslan’ın gerçekleştirdiğini beyan etmiştir.”
İşte o rapor
GATA Psikiyatri Polikliği’nde görevli Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Yar. Doç. Dr. Kıdemli Yüzbaşı Ayhan Algül ve 9 uzmanın oybirliğiyle hazırlanan psikiyatrik raporda, Osman Yıldırım’a şu teşhisler konuldu:
Mecit oğlu, 1969 Kars doğumlu. Osman Yıldırım, 1’nci Ordu Komutanlığı Askeri Savcılığı’nın 31.10.2005 tarih ve 2005/283 Tim A-4/B sayılı sevki ile adli müşahadeye alınmak için yatırılan ve sağlık kuruluna çıkartılan Tank Terhis Erdir. Önceden bilinen bir sağlık kurul işlemi bulunmamaktadır.
Küçüklükten beri asabi
Gata Ankara Anti Sosyal Kişilik Bozukluğu C/16 3 ay hava değişimi (1330/01.03.02) İddianame: 5’nci Zırhlı Tugay Komutanlığı Askeri Savcılığı’nın 2001/4257 Esas ve 2001/1402 Karar nolu iddianamede 1 - Amiri tehdit etmek (2 kez) 2 - Amire fiilen taarruz etmek suçları (04-11-2001).
Hasta kalabalık alanlarda sıkıldığını, bunaldığını, sürekli yalnız olduğunu, toplum içine çıkmadığını, çok çabuk sinirlendiğini, sinirlendiği zaman kendine hakim olamadığını, askere gelmeden önce psikoaktif madde kullanmaya başladığını, esrar, hap, gibi maddeler kullandığını, sivil hayatında ablasını öldürmek ve adam öldürmeye teşebbüs suçlarından toplam 10 sene cezaevinde kaldığını, cezaevinden çıktıktan sonra askere gittiğini, topluma ayak uydurmakta zorluk çektiğini, küçük yaşlardan itibaren asabi bir yapısı olduğunu, yanlış bir şey gördüğü zaman hemen müdahale ettiğini belirtmektedir.
Masaya attım ona geldi
Sanık suç tarihinde bir suçu olmadığı halde komutanının kendisini suçladığını, bu durumu kaldıramadığını, kendisini kaybettiğini, bardağı masaya attığını, fakat komutanına gittiğini ifade etmektedir.
Adli dosya içeriği; 1-Akhisar Ağır Ceza Mahkemesinin 1989/82 Esas ve 1989/145 sayılı karar belgesinde “Kasten Ablasını Öldürmek(21-04-1989) 20 yıl hapis cezası aldığı. 2-Eyüp Ağır Ceza Mahkemesi’nin 1995/78 Esas ve 1995/250 Karar sayılı karar belgesinde “Öldürmeye Teşebbüs(21-12-1994) suçundan 10 sene ağır hapis cezası aldığı ve bu cezanın Muş Cumhuriyet Savcılığı 2000/1064 numaralı belgesinde bu cezanın infaz edildiği 3-Kırklareli Asliye Ceza Mahkemesi’nin 1998/215 Esas ve 1998/378 karar sayılı karar belgesinde “Hüviyet cüzdanı almak amacıyla kendi ismini sahte olarak beyan etmek (15.04.1998) suçundan yargılandığı anlaşılmaktadır. Vaka kanaat raporunda, “Disiplinsiz, emir ve talimatlara uymayan erdir. En ağır şeklinde cezalandırılması gerekir” şeklinde ifadeler mevcuttur.”
‘10 dakikada 10 yalan söylerler’
PSKİYATRİ uzmanı Prof. Dr. Mehmet Kerem Doksat, ‘Anti-Sosyal Kişilik bozukluğu’nu şöyle tanımladı: “Anti Sosyal Kişilik bozukluğu bulunan kişiler her türlü insan grubundan çıkar. Alt gruplarındaki kişiler, hırsızlık, cinayet ve mafyacılık gibi suçlara meyillidirler. Üst gruplarında ise işadamları, politikacılar bile vardır. Dolandırmaktan, kandırmaktan rahatsız olmazlar.
Öldürüp, onu suçlar
Günah, ayıp, suç tanımazlar. Vicdanları yoktur. Kural tanımazlıklarını, suçlarını, kendileri ve karşılarındakilere rasyonolizm (akla uygun hale getirme) ve projeksiyon (yansıtma) şeklinde açıklarlar. Bir Anti-Sosyal Kişilik, annesini öldürür, hüngür hüngür ağlar. Sonra da annesini suçlar ve haklı gerekçeler çıkartır.”
Bu kişilerin mahkemelerde tanıklık yapmasına hazin hazin, gülerek bakarım. Bu kişiler 10 dakika içinde 10 tane yalan söylerler. Hepsinde de yemin ederler.(Hürriyet)