Glokom migrenle karıştırılığında körlüğe varan sonuçlar doğurabiliyor!

Göz tansiyonu olarak bilinen glokom körlüğe neden olan hastalıklar arasında 2. sırada yer alıyor. Dünya genelinde 6 milyonu tam kör olan 70 milyon kişiyi etkileyen glokom geri dönüşümsüz görme kaybına yol açabiliyor. Bu nedenle uzmanlar, konu ile ilgili farkındalık yaratmak gerektiğinin altını çiziyor.

Türkiye’de 2,5 milyona yakın glokom hastası olduğu tahmin edilirken yalnızca her 4 hastadan biri teşhis edilerek tedaviye geçilebiliyor. Geri dönüşümsüz görme kaybına yol açan ciddi bir toplumsal sağlık sorunu olan glokomun en önemli özellikleri olarak, hastaların büyük bir bölümünde sinsi seyretmesi ve geç tanı konulması yer alıyor.

MİGREN SANILAN ATAKLAR GÖZ TANSİYONU OLABİLİR

Dünya Glokom Haftasında konuşan Türk Oftalmoloji Derneği Glokom Birimi Başkanı Prof. Dr. Özcan Ocakoğlu: “Açık açılı glokom olarak bilinen ve en sık rastlanılan glokom tipinde hastalık genellikle bir başka şikâyetten ötürü göz muayenesine gelen hastalarda tesadüfen tespit ediliyor. Birçok hasta genellikle 40 yaşından sonra yakın görme bozukluğundan dolayı göz hekimine başvurduğunda göz tansiyon hastası olduğunu öğreniyor. Dar açılı glokom olarak bilinen bir başka glokom tipinde ise hastalar glokomun belirtilerini migren ataklarıyla karıştırıyor. Migren sanılan baş ağrıları aslında sinsice ilerleyen ve zamanla körlüğe yol açabilen göz tansiyon hastalığı çıkabilir. Glokomun hangi tipi olursa olsun erken tanı ve tedaviyle hastalık kontrol altına alınarak görme yetisinin korunması sağlanabiliyor” dedi.

Reklam
Reklam

GLOKOM GENETİK YATKINLIĞI OLAN BİREYLERDE DAHA SIK GÖRÜLÜYOR

Prof.Dr.Ocakoğlu sözlerine “Glokomun en sık görülen tipi açık açılı ya da diğer bir deyişle sinsi glokomdur. Özellikle anne, baba ve kardeş gibi birinci dereceden yakın akrabaların glokomlu olması hastalığın aile üyelerinde görülme riskini 3-5 kat artırıyor. Daha nadir olan dar açılı glokom ise kadınlarda, yüksek hipermetrop kimselerde daha sık görülebiliyor. Glokom genellikle ileri yaş hastalığı olarak bilinse de gerçekte gençlerde hatta yeni doğan bebeklerde ve çocuklarda dahi ortaya çıkabiliyor. Diyabet, göze ait nedenler veya başka sebeplerden uzun süreli kortizon tedavisi glokom için diğer risk faktörlerini oluşturuyor” dedi. Dr.Ocakoğlu sözlerine “Glokom genelde yüksek göz içi basıncının bir sonucu olarak ortaya çıkmakla birlikte bazı özel koşullarda normal hatta düşük basınçlarda bile glokom oluşabiliyor. Normal tansiyonlu glokom olarak adlandırılan bu tip genellikle damarsal problemleri, düşük kan basıncı, uyku apnesi sorunları olanlarda görülebiliyor” diyerek devam etti.

Reklam
Reklam

GÖZ TANSİYONU TEDAVİ EDİLMEDİĞİNDE KÖRLÜĞE YOL AÇIYOR

Prof. Dr. Özcan Ocakoğlu; “Glokomun en önemli nedeni göz içi basıncının yüksek olmasıdır. Normal koşullarda göz içinde sürekli üretilerek bazı göz dokularımızı besleyen ve gözümüzün şeklini koruyan adına “aköz” dediğimiz göz içi sıvısı mevcuttur. Bu sıvının göz içinde yer alan özel kanallardan gözü terk ederek kan dolaşımına karışması gereklidir. Aköz sıvısının üretilmesi ve göz dışına çıkışı arasındaki denge “normal göz tansiyonu”nu oluşturur. Bu ölçülebilir bir değerdir ve 10-21 mmHg olarak kabul edilmiştir. Bu dengenin bozulması yani aközün göz dışına çıkışının azalması sonucu gözün tansiyonu yükselir. Göz içindeki yüksek basıncın uzun süreli devam etmesi sonucunda da görme sinirini zedelenir. Göz içi basıncı artışı sırasında hastanın hiçbir şikâyeti olmayabilir, ancak zamanla önce çevresel alan (perifer) görmesi daralır sonra tam körlük oluşur. Görme siniri kendini yenileyemeyen bir yapı olduğu için tedavi ile kayıplar geri getirilemez ancak hastalığın durdurulması ya da kötüleşmesi önlenebilir. Bu nedenle belirti vermeksizin seyreden bu hastalığın erken teşhisi çok önemlidir. Bu da ancak toplumda glokoma karşı duyarlılığın arttırılması ile mümkündür” dedi.

Reklam
Reklam

Prof. Dr. Özcan Ocakoğlu ayrıca oftalmolojik muayenenin ayrılmaz bir parçası olan göz tansiyonu ölçümünün glokom teşhisinde ilk adım olarak çok önemli yeri olduğunu, ancak sadece basınç ölçümü ile tanı ve tedavi planlamasının yapılmadığını, görme alanını ölçen ya da görme sinirindeki erken kayıpları dahi yakalayabilen diğer ileri yöntemlerle hastaları takip ettiklerini vurguladı. Dr.Ocakoğlu özellikle miyop ameliyatı geçirmiş kimselerde kornea dokusunun inceldiğini, bu durumun yanlış olarak göz tansiyonunun normal olarak ölçülmesine yol açabileceğini ve hastalığın atlanabileceğini belirterek bu hastaların daha dikkatli olmalarının altını çizdi.

Prof.Dr.Özcan Ocakoğlu bebeklerde de glokom olabileceğini hatırlatarak sözlerine şöyle devam etti: “Göz sıvısını dışarı taşıyan göz içi kanalların anne karnında tam gelişmemesi durumunda gebelikte fetüste göz tansiyonu artabilir ve bebek bazı belirtilerle dünyaya gelir. Doğumsal (konjenital) glokom dediğimiz bu tip erişkin glokomlarından çok farklıdır. 3 yaşına kadar bebeklerde gözün dış kabuğu çok elastik olduğu için artan basınç gözü büyütür, bebek iri gözler ile doğabilir. Bu tek taraflı olursa daha kolay fark edilebilir ancak iki taraflı olduğunda gözden kaçabilir. Aile özellikle tek taraflı büyük gözlü bebeklerde dikkatli olmalıdır. Bu bebeklerde aşırı sulanma, ışıktan rahatsızlık vardır ve göz rengi iyi seçilemez. Bu belirtiler varsa derhal bir göz hekimine başvurmalıdırlar”.

Reklam
Reklam
Anahtar Kelimeler: