Göbeklitepe, dünyanın en eski dini tapınağı unvanına sahip bir yerleşim alanı olarak UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alır. Göbeklitepe bir ibadet merkezi olmasının yanı sıra, yerleşik hayatın da başlangıcını temsil eder. İnsanlık tarihinin derinliklerine dair bulgular sunan Göbeklitepe, oldukça merak edilir. ''Göbeklitepe nerede, nasıl gidilir, nerede kalınır?'' gibi sorularınızın cevaplarıyla birlikte buranın tarihçesi ve özellikleri hakkında ayrıntılı bilgileri yazımızda bulabilirsiniz.
Göbeklitepe, Şanlıurfa şehir merkezine yaklaşık 20 km uzaklıkta bulunur. Şanlıurfa merkezdeki, Balıklıgöl ile arasında da 22 km mesafe bulunur. Urfa Kalesi'ne de yine 22 km, Harran Ovasına 65 km uzaklıkta bulunan Göbeklitepe; Şanlıurfa'da gezilecek pek çok turistik yere, ulaşımı kolay bir noktada yer alır.
Göbeklitepe, Şanlıurfa iline bağlı Haliliye ilçesinin Örencik Köyü civarında bulunur.
Şanlıurfa merkezden Göbeklitepe'ye, özel araçla, toplu taşıma araçlarıyla veya turlarla gidilebilir. Şehir merkezinde bulunan Abide durağından 100 numaralı otobüsler kalkar. 10:00 ve 16:00 saatlerinde Göbeklitepe'ye gitmek üzere kalkan otobüsler, 12:00 ve 18:00 saatleri arasında Göbeklitepe'den şehir merkezine döner.
Göbeklitepe, Şanlıurfa merkeze yakın olduğundan şehir merkezinde bulunan otellerde konaklayabilirsiniz.
Göbeklitepe'ye, çalışma dönemlerine uygun olarak belli saatler arasında ziyaret kabul edilir. Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi 10:00-17:00 saatleri arasında, Göbeklitepe ören yerleri ise, 10:00-19:00 saatleri arasında ziyaret edilebilir.
Dünyanın en eski tapınağı olan Göbeklitepe ören yerleri; refakatsiz ziyaret edilir ve giriş ücretinin 36 TL olduğu belirtilir. Sinevizyon gösterisiyle birlikte, bu ücret 42 TL olur
Göbeklitepe ilk olarak, 1963 yılında, İstanbul Üniversitesi ve Chicago Üniversitesinin ortak projesi olan ''Güneydoğu Anadolu Tarih Öncesi Araştırmaları Projesi'' kapsamında çalışan ekip tarafından keşfedilir. Bölgedeki tepelerde, çok sayıda kırık dökük çakmak taşı bulgularına rastlanır. Ancak konuyla ilgili bir çalışma yapılmaz. Yıllar sonra; Göbeklitepe'deki tarlaların sahibi, bölgede kireç taşından yapılmış iki adet heykel bulur. Bulduğu heykelleri müzeye götürür. Örnekleri olmadığı için ne olduğu tespit edilemeyen heykeller uzun süre bekletilir. Tesadüfen başka bir eser teslimi için müzeye gelen iki arkeolog tarafından fark edilen heykeller dikkat çeker. Araştırmalar bu sayede başlar.
1986 yılında Göbeklitepe'de bulunan kireç taşı örneklerinden yola çıkarak, Arkeolog Prof. Dr. Klaus Schmidt ve ekibi tarafından, 1995 yılında kazı çalışmaları başlatılır. Uzun süren kazılar sonucunda, taştan bir yapıya rastlanır. Önceki kazılardan bu tip taş yapılara hakim olan Klaus Schmidt, bunun bir T yapısı olduğunu anlayarak Göbeklitepe'yi bulur.
Araştırmacılar, Göbeklitepe'nin MÖ 10 bin yıllarına ait olan yaklaşık 12 bin yıllık bir yapı olduğunu belirtir.
Göbeklitepe kazılarına; 1995 yılında, Şanlıurfa Müze Müdürlüğünün başkanlığında, Alman Arkeoloji Enstitüsünden Prof. Dr. Klaus Schmidt'in de içinde bulunduğu bir arkeoloji ekibi tarafından başlanır. Yapılan kazılar sonucunda, 6 tane tabaka gün yüzüne çıkarılır. Araştırmacılar, yaptıkları çalışmalar neticesinde 20 adet daha tabaka olduğunu saptarlar. Gün yüzüne çıkarılan 10-15 tonluk devasa taşların, buraya nasıl taşındığı konusu araştırma konusu olarak, merak uyandırır. Kazılar devam ettikçe bulunan neolitik döneme ait kesici aletler, taşların nasıl yapıldığı veya taşındığı konusuna açıklık getirirmiş olur. Hayvancılık ve avcılıkla yaşamlarını sürdürdüğü bilinen dönem insanlarının, T şeklinde olan sütunlarının üzerine; domuz, aslan, boğa, tilki gibi hayvanların tasvirlerini yaptıkları görülür. Bazı sütunların üzerinde ise insan tasvirlerine rastlanır. Kazılar esnasında; kap, boncuk gibi çakmak taşından yapıldığı tespit edilen pek çok alet bulunur. Göbeklitepe hikayesi, yeni bulgular ortaya çıktıkça araştırmacıları şaşırtmaya devam eder.
Göbeklitepe önemini yıllar boyunca yitirmeyecek bir yapı olarak, bizi tarihi bilgilerle aydınlatır. Mısır Piramitlerinden 7500 yıl önce yapılmış bir tapınak olarak yerleşik hayatın izlerini taşır. Bölgede bulunan yabani buğday gibi bitkiler, yerleşik hayata geçişin en önemli göstergesi olarak kabul edilir. Yerleşik hayata geçişin diğer bir göstergesi olarak, Göbeklitepe'nin Neolitik dönemde inşa edilmiş, bilinen ilk ibadet merkezi olmasının görüldüğü belirtilir. Dönem insanlarının, ibadet merkezlerine yakın bir yerde yerleşim kurmak istediği düşünülür. Göbeklitepe sırları keşfedildikçe İlkçağ'da yaşamış insanlara dair önemli ipuçları elde edilir.