TRABZON (İHA) - Yakın tarihinde birçok defa göçlere maruz kalan Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) Irak'a müdahalesi sonrasında bir büyük göç dalgası ile karşı karşıya kalma tehlikesi yaşıyor. Her defasında bu göçlerden büyük zarar gören Türkiye, bir dördüncü göçü ensesinde hissediyor.
İHA muhabirinin derlediği bilgilere göre, yakın tarihinde birçok defa göç alan Türkiye, özellikle 1988-1991 döneminde kapılarını 3 defa Irak'tan gelen sığınmacılara açtı. Birinci göç, 28 Ağustos 1988'de meydana geldi. İran-Irak Savaşı'nın bitmesinin hemen ardından Irak ordusundan kaçan sığınmacılar, Türkiye'ye giriş yaptı. İkinci dalga, Irak'ın 2 Ağustos 1990'da Kuveyt'i işgal etmesinden sonra yaşandı. Üçüncü dalga ikincisi ile bağlantılı olarak 17 Ocak 1991'de başlayan Körfez Savaşı ile beraber ve devamında 2 Nisan 1991'de gerçekleşti. İkinci ve üçüncü dalgada 1 milyon sığınmacı İran'a, 460 bin sığınmacı Türkiye'ye gitti. Bu rakamlar aynı zamanda İkinci Dünya Savaşı'ndan sonraki en büyük göç hareketi olarak tarihe geçti. Üçüncü göç dalgasından sonra da sistematik bir şekilde yasadışı göç yaşandı.
TÜRKİYE ELİNİ ÇABUK TUTTU 1923-1960 aralığında da toplam 1 milyon 203 bin 936 göçmen, mübadil ve sığınmacı kabul eden Türkiye, göç konusunda elini çabuk tuttu. MGK 2 Nisan 1991 tarihindeki toplantısında konuyu ele aldı ve bazı değerlendirmeler yaptı. Bu değerlendirmelerden hareketle Ağustos 1988'e benzeyen bir durumda hükümetin gösterdiği insani yaklaşımdan hareketle, bu kez daha büyük boyutlarda ortaya çıkan insanlık dramının aynı düşünceler doğrultusunda gereken önlemlerin alınmasını karara bağladı. Bunun için BM Güvenlik Konseyi'nin derhal toplantıya çağrılmasına ve savaş sınırlarını aşan sivil halka yönelik saldırı karşısında gereken önlemlerin alınması talebine karar verildi. BM Güvenlik Konseyi ülkelerinin Ankara'daki büyükelçileri, Dışişleri Bakanlığı'na davet edildi ve durum hakkında bilgilendirildi. Konseyin etkinlik göstermesi istendi.
Irak'ın Ankara Büyükelçisi de Dışişleri Bakanlığı'na çağrıldı ve saldırının durdurulması talep edildi. Daha sonra BM Güvenlik Konseyi 688 sayılı kararı aldı. Ancak Konsey kararına rağmen, Türkiye'ye verilen sözler tutulmadı ve yük Türkiye'nin sırtına kaldı.
Türkiye, 1988 yılındaki göç ile baş edebilmek için bir organizasyon şeması kurmuştu. Bu şemanın başında Olağanüstü Hal Bölge Valiliği'nin Yardım Malzemelerini Teslim Alma ve Sevk komisyonu bulunuyordu. Onun altında ise Diyarbakır, Şırnak, Hakkari ve Mardin valiliklerinin kurduğu komisyonlar vardı.1991 yılındaki göç dalgasında ise biraz daha farklı bir şema kullanıldı. Bu şemanın başında, yukarıdan aşağıya doğru Başbakanlık, Devlet Bakanlığı ve Yönetim Merkezi vardı. Onun altında merkez ve taşra teşkilatları yer alıyordu. Taşra teşkilatında Olağanüstü Hal Bölge Valiliği'nin yanı sıra Diyarbakır, Batman, Şırnak, Hakkari, Van, Adana, Hatay ve İçel koordinasyon ve destek merkezleri bulunuyordu.
GEÇİCİ BARINMA MERKEZİ OLUŞTURULDU Türkiye'ye Hamamboğazı, Kayadibi, Tarlabaşı, Yıldız, Yekmal, Andaç, Ortaköy, Yeşilova, Çayırlı, Karasu, Üzümlü, 49. sınır taşı, Asmaköprü, Işıkveren, Çığlı, Narlı, Kandil, Işıklı, Pirinçeken, Dibecik, Genişdere, Dağlıca ve Derecik'ten giren sığınmacılar, Diyarbakır, Mardin, Muş, Sivas, Tatvan, Kayseri, Silopi ve Yüksekova'daki geçici barınma merkezlerine misafir edildi. Gelen sığınmacılar ağırlıkla Sindi, Koçer, Gülli, Dostiki ve Bervari aşiretlerindendi. Geçici barınma merkezlerinde 76 doktor sürekli görevlendirildi. Tüm bu göçlerde 963 sığınmacı hayatını kaybetti, 3 bin 718 bebek dünyaya geldi. Göç neticesinde Şırnak ve Hakkari'de ekili alanlar ağır tahribat yaşadı. Bu zarar 328 bin 500 ABD Doları olarak tespit edildi. Ayrıca bölgedeki hayvan varlığı göçle birlikte sığınmacıların hayvanlarının getirdiği bulaşıcı hastalıklar nedeniyle yüzde 53 azaldı. Bu zarar 6 milyon 50 bin doları bulurken, meraların zararı da 2 milyon 375 bin dolar olarak tespit edildi. Ayrıca sığınmacıların ağaçlık alanlara verdiği zararın ekonomik boyutu ise 5 milyon 892 bin 550 dolar olarak belirlendi. Göç nedeniyle su şebekeleri, yollar, iş makineleri, ormanlık alanlarda büyük tahribat yaşandı.
Türkiye göç sırasında ABD, İngiltere, Almanya, Belçika, Fransa, Kanada ve Japonya'dan toplam 415 milyon 153 bin 508 dolar yardım aldı. Ancak Türkiye'nin tek başına yaptığı harcama 298 milyon 233 bin 980 doları buldu. Türkiye'nin harcaması, uğradığı zarar ile beraber ise 398 milyon 172 bin 530 dolar olarak gerçekleşti.
Tüm bu yaşananlardan sonra Türkiye, yine Körfez Savaşı sırasında olduğu gibi bir dördüncü göç tehlikesi ile karşı karşıya bulunuyor. ABD'nin Irak'a müdahalesi sonrası bir büyük göç tehlikesi yaşaması muhtemel olan Türkiye'nin bu kez ABD'ye karşı kartlarını doğru oynaması gerekiyor.