Prof. Dr. İsmail Balık, Türkiye'de önümüzdeki günlerde uygulanmaya başlanması planlanan inaktif aşıların güvenilirliği ve gönüllüler üzerindeki aşı çalışmalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Sinovac firması tarafından üretilen CoronaVac aşısı ile ve Pfizer BioNTech firmalarının geliştirdiği mRNA aşısının Faz-3 klinik çalışmalarının sürdüğünü ifade eden Balık, her iki çalışmanın gönüllülerinin takibini de yaptıklarını söyledi.
Türkiye'de Sinovac aşısının Faz-3 çalışmalarının sonuçlarının henüz açıklanmadığını belirten Balık, "Dünya Sağlık Örgütü de yaz aylarında açıkladı. Toplu olarak uygulanacak kitlesel aşılamalarda elinizdeki aşı yüzde 60-70 civarında bile etkili olsa bu aşı kullanılmaya değer bir aşı olarak kabul edilir bilim dünyası tarafından." diye konuştu.
Türkiye'de inaktif aşı çalışmalarına gönüllü olarak katılanlardan bir kısmında koronavirüs görüldüğü yönündeki iddialara ilişkin Balık, şunları kaydetti:
"Türkiye'deki gönüllülerin sayısı 4 bine yaklaştı. Resmi olarak önümüzdeki günlerde Türkiye'nin Faz-3 çalışmalarının verileri açıklanacak. Ne kadar vakanın plasebo (boş aşı) tarafında ne kadar vakanın aşı tarafında görüldüğüyle ilgili net veriler aşı Türkiye'ye gelmeden kısa bir süre önce, testler yapılmadan ya da testler bitene kadar Sağlık Bakanlığına ön rapor olarak bildirilmiş olacak. O zaman bu rakamı daha net olarak söyleyebileceğiz. Ama her halükarda 12 vaka görülmüş olsa bile o kadar gönüllüye uygulanması göz önüne alındığında bunun oldukça düşük bir sayı olduğunu söyleyebiliriz. Bunların da plasebodan mı kaynaklandığını yoksa aşı yapılan taraftan mı kaynaklandığını henüz bilmiyoruz. Tüm bunları kesin olarak öğrenebilmek için birkaç gün daha beklememiz gerekiyor. Yaklaşık olarak aşının uygulanması bu ayın 24-25'ini bulacak. Bu süreye kadar da Türkiye'deki Faz-3 çalışmalarının ön raporuyla ilgili ön bilgiler Bakanlığa ulaşmış olacak. Tüm bu bilgilere vakıf olduktan ve analiz sonuçları çıktıktan, aşının güvenliği ve etkinliği konusunda sağlık otoritemiz kesin bilgiye sahip olduktan sonra toplumsal aşılanmaya başlanacak."
Pozitif olan bazı gönüllülerin boş aşıya denk gelenler olabileceğini belirten Balık, "İkincisi, aşı olduktan sonra vücudun bağışıklık yanıtı oluşturacağı yeterince süre geçmemiştir. Çünkü ikinci aşıdan 10 gün sonra aşı korumaya başlıyor. Bu süreden daha önce virüsle karşılaşmışsa bu kişiler ondan dolayı enfeksiyon almış olabilirler. Kaldı ki biz aşıyı olanlara da hastalığı geçirenlere de maske ve mesafe tedbirlerine uymayı öneriyoruz. Bunun nedeni şu, aşı olanlarda enfeksiyondan korunma, hastalığın ağır geçirilmesini önleme kesin olarak bilinen bir şey. Hastalığı ne oranda önlüyor veya enfeksiyonu aldıktan sonra başkalarına bulaşmayı ne kadar engelliyor, bununla ilgili bilgiler daha sonra ortaya çıkacak. Ön planda ağır hastalık geçirilmesini kesin önlüyor aşı, enfeksiyonun yayılma hızını kesinlikle yavaşlatacak, salgın hızını yavaşlatacak. Aşı tüm dünyada yaygın şekilde uygulanırsa bahar aylarında, yaza yaklaşırken enfeksiyonun hızında önemli ölçüde yavaşlama, sayılarda azalmayı göreceğiz." değerlendirmesinde bulundu.
Koronavirüs geçirenlerin de aşı olup olmayacağı konusunda soru işaretleri yaşandığına işaret eden Balık, şu değerlendirmeleri yaptı:
"Faz-1, Faz-2 çalışmalarının sonuçları ve Faz-3'lerin ön raporlarına baktığımızda hastalığı geçirenlerin de aşılananların da bir süre sonra tekrar aşılanması gerektiğiyle ilgili bilgiler görülüyor. Hastalananların bir kısmında özellikle 3 aydan sonra ikinci kere hastalanma oranı var, çok fazla olmasa da. Aşının da koruyuculuk süresinin yaklaşık 6 ay ila 1 yıl olduğu öngörülüyor. Koronavirüs enfeksiyonlarının kalıcı bir bağışıklık oluşturmadığını biliyoruz. Grip aşısındakine benzer bir tablo bizi bekleyecek. Bundan 6 ay sonra mı 1 yıl sonra mı aşı yapılanlara tekrar aşı yapılacağıyla ilgili bilgiler daha da netleşmiş olacak. Aynı şekilde ikinci kere uygulamada tek doz yeterli olacak mı yoksa baştaki gibi iki doz arka arkaya yapılmak zorunda mı kalınacak bununla ilgili bilgiler Faz-3 çalışmalarının takibinden sonra ortaya çıkacak."
Gönüllüleri 1-2 yıllık sürelerle takip etmeyi sürdüreceklerini, aşının etkinliğiyle ilgili net verilerin 1-2 yıl sonra oluşacağını anlatan Balık, aşının acil bir durum söz konusu olduğu için yapıldığını belirtti.
Pandeminin tüm hızıyla devam ettiğini, ölümlerin olduğunu ifade eden Balık, bu hızla devam ederse ciddi anlamda hastalık yüküyle karşı karşıya kalınacağını, çok sayıda insanın hayatını kaybedeceğini söyledi.
Bilim dünyasının bu duruma çare üretmek zorunda olduğunu aktaran Balık, "Elimizdeki en önemli silah aşı. Bir an önce aşıyı insanlara kullanmaya başlamak salgının hızını yavaşlatmak açısından tek silah. Bundan dolayı ister istemez Faz-3 çalışmaları tümüyle yayınlanmasa bile uzun dönem sonuçlarını göremesek bile elimizdeki bilgilerle aşının güvenli ve etkili olduğunu görmek yeterli olacaktır." diye konuştu.
Yüzyılın felaketi denilebilecek bu salgının aşılarla sonlandırılabileceğini vurgulayan Balık, insanların hastalığı doğal yoldan geçirmesiyle bu salgının yakın vadede bitmesinin mümkün olmadığını kaydetti.
Sinovac aşısının klinik çalışmasına katıldığını, önemli bir yan etkiyle karşılaşmadığını belirten Balık, "Her iki grup aşıda da gönüllülerimiz ciddi bir yan etkiyle karşılaşmadı. Hem Türkiye genelinde hem de dünya genelinde aşılarla ilgili önemli bir yan etki görülmedi. Görülen yan etkiler tüm aşılarda geçmişten bugüne kadar gördüğümüz klasik yan etkilerden farklı değil." dedi.
Balık, Sinovac aşısı ve mRNA aşısının çok sayıda kişide denendiğini hatırlatarak, "Güvenliğiyle ilgili sorun görülmediği, etkinliği de bariz şekilde görüldüğü için salgının hızını kesmek adına tüm dünya bir an önce aşıları toplumsal uygulamaya geçmeye başladı." diye konuştu.
İnaktif aşılara Çin aşısı demenin terminolojik olarak yanlış olduğunu vurgulayan Balık, şunları kaydetti:
"Çünkü bu aşıyı bulan Çinliler değil. İnaktif aşı teknolojisi çok eskiden beri uygulanan, birçok ülke tarafından yapılabilecek bir aşı türü. Bizde üretilecek, çalışmaları devam eden aşı da inaktif aşı. Çin aşısı terminolojisi yanlış bir algıya sebebiyet verdi. Burada önemli olan aşının nerede üretildiği, menşei, ülkesi değil, aşının çalışmalarının fazlarını yerine getirip getirmemesi. Çin menşeli Sinovac aşısı da bu aşamaları yerine getirdi. Kendi ülkemizde de bunun çalışmaları yapıldı. Toplumumuz güvenle Sağlık Bakanlığının onayladığı, kullanımına izin verdiği aşıları kullanabilirler, ister mRNA ister Sinovac olsun. Hangi aşıya erken erişebilirsek o aşıyı yaptırmalarını tüm halkımıza tavsiye ediyorum."
(AA)