Görme engelli avukat 33 yıldır davaları aydınlatıyor

Avukat olmak için hukuk fakültesini bitiren görme engelli Bekir Punar, tüm engellere rağmen mesleğini severek icra ediyor - "Braille" adı verilen kabartmalı harflerden oluşan alfabeyi kullanarak, 45 yıllık emektar daktilosuyla oluşturduğu dosyalarla davalara hazırlanan Punar, azmiyle diğer engellilere örnek oluyor - Görme engelli avukat Bekir Punar: - "Bütün kitaplarımı arkadaşlarıma okutturarak, teybe alırdım. Eskiden makaralı teypler vardı. Sonra onlardan dinleyip, daktiloyla not tutardım. Onlar olmazsa yapamazdım. Sınavlarda öğrenci işlerindeki memur yanıma gelir soruları okurdu, ben cevaplardım, o yazardı" - "Bir davayla uğraşırken karşı taraftan 'Allah seni bilmiş de kör etmiş, boşuna kör olmamışsın.' gibi sözler işitiyorum. Kendi meslektaşlarım da 'Ne yapabilecek, bunun yeteneği nedir?' gibi küçük görücü şeyler söylüyorlar. Beni görüp, 'Bu kendi işini yapamıyor, benim işimi nasıl yapacak' diye düşünüyorlar. Bunlarla da mücadele ediyorum. Neticede bu olayı büyük ölçüde kırdım" - "Engelli arkadaşlarım yapabileceklerine inansınlar. Her alanda çalışmaları gerekiyor. Üniversite yıllarımda sosyal olaylarla, yabancı dille, müzikle, kitapla ilgilenirdim. Bunların hepsi bana ayrı bir çevre kazandırdı. Beni ileri götüren bu çevre oldu"

İSTANBUL (AA) - ZEYNEP RAKİPOĞLU - Çok sevdiği avukatlık mesleğini yapmak için hukuk fakültesini bitiren görme engelli avukat Bekir Punar, 33 yıldır müvekkillerinin davalarını aydınlatıyor.

"Braille" adı verilen kabartmalı harflerden oluşan alfabeyi kullanarak, 45 yıllık emektar daktilosuyla oluşturduğu dosyalarla davalara hazırlanan Punar, tüm engelli bireylere örnek teşkil ediyor.

1961'de Denizli'de dünyaya gelen ve 6 aylıkken gözündeki bozukluk ailesi tarafından fark edilen Punar, tedavi için Denizli, İzmir ve Ankara'da çeşitli doktorlara götürüldü. 4 yaşına kadar az da olsa görebilen Punar, 1965'te geçirdiği ameliyatla görme yetisini tamamen kaybetti.

Reklam
Reklam

Köye gelen milletvekilinin desteğiyle Gaziantep'teki Körler Okulu'na başlayan Punar, ilkokulu ve ortaokul burada yatılı olarak okudu.

"Bu okulda okuyamaz, görme engelliler için özel bölüm yok" gibi sebeplerle normal bir liseye kaydolmakta zorluk çeken Punar, önüne çıkan engellere rağmen İzmir Bornova'da Suphi Koyuncuoğlu Lisesi'ni bitirdi.

- "Kitaplarımı arkadaşlarıma okutturarak, teybe alırdım"

Başarı ve zorluklarla dolu hayat hikayesini AA muhabirine anlatan Punar, lise dönemindeyken bilgisayar ve internet gibi hayatını kolaylaştıracak araç gereçlere sahip olmadığını söyledi.

Sınıfta tek görme engelli olduğunu aktaran Punar, "Not alabilmem için bütün ders kitaplarımı bana başkasının okuması lazımdı. O zamanlar büyük teypler vardı. Kitaplarımı arkadaşlarıma okutup, ses kaydı alıyordum. Daha sonra bu ses kayıtlarını dinleyip 45 yıldır kullandığım daktiloma Braille alfabesiyle ders notu yazıyordum. Liseyi 3 yılda bu şekilde bitirdim." diye konuştu.

Üniversite sınavında okutman yardımıyla soruları cevapladığını belirten Punar, sınavı kazanarak İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni tercih ettiğini aktardı.

Reklam
Reklam

Avukat Punar, hukuk bölümünü okumanın zorluklarına değinerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Hukuk Fakültesinde kitapları okutmak mesele. Türkiye'de insanlarda kitap okuma alışkanlığı yok. Alışkanlığı olmadığı için okutacak kişi bulmak da sıkıntı. Bütün kitaplarımı arkadaşlarıma okutturarak, teybe alırdım. Eskiden makaralı teypler vardı. Sonra onlardan dinleyip, daktiloyla not tutardım. Normal bir kitap sayfası bizim alfabemizle yazılınca 4 sayfaya denk geliyor hem büyük hem de kabarık olduğu için. Kitaplarımın tamamını arkadaşlarım okudu. Onlar olmazsa yapamazdım. Sınavlarda öğrenci işlerindeki memur yanıma gelirdi, soruları okurdu, ben cevaplardım o yazardı. Sınavlar sözlü değil yazılı oluyordu. 1982'de üniversiteden mezun oldum."

Avukatlık stajının ilk 6 ayını Denizli'de yaptıktan sonra İstanbul'a geldiğini ifade eden Punar, stajını bitirdikten sonra avukatlık bürosu açmaya karar verdiğini anlattı.

- "Görme engelli avukat olur mu?" algısını kırdı

Bütün öğretim hayatına ailesinden uzakta yatılı şekilde devam ettiğini belirten Punar, "Yatılı okulun hem zorlu hem de avantajlı yanları oldu. Kendi işimi hiç kimseye ihtiyaç duymadan kendim yapmayı öğrendim. Kendimi hayata hazırladım. Oralarda çok acımasızlık vardı. Engelimi aşmak için çaba sarf ettim." dedi.

Reklam
Reklam

Görme engelli olduğu için insanların kendine güvenip güvenme konusunda yaşadığı tedirginliği dile getiren Punar, "Buradaki esas problem insanların güvenmesi. Bize kimse gelip direk 'al şu davamı' demiyor. Mutlaka birinin tavsiyesi olacak. Birinin bir iki işini yapmışsam o güven öyle oluşuyor. Bir davayla uğraşırken karşı taraftan 'Allah seni bilmiş de kör etmiş, boşuna kör olmamışsın.' gibi sözler işitiyorum. Kendi meslektaşlarım da 'Ne yapabilecek, bunun yeteneği nedir?' gibi küçük görücü şeyler söylüyorlar. Beni görüp, 'Bu kendi işini yapamıyor, benim işimi nasıl yapacak' diye düşünüyorlar. Kendilerini avantajlı sayıyorlar. Bunlarla da mücadele ediyorum. Neticede bu olayı büyük ölçüde kırdım. Çevrem geliştikçe işim bu şekilde devam etti. Yanımda çalışan bir yardımcım var. Kabartmalı harflerden oluşturduğum dava dosyalarını bilgisayar ortamına aktararak, normal yazıya çeviriyor." ifadelerini kullandı.

Sadece İstanbul'da değil farklı şehirlerdeki davaları da takip ettiğini belirten Punar, işi dolayısıyla çok fazla gezdiği için başına çeşitli kazaların geldiğini söyledi.

Reklam
Reklam

- "Engelliler, yapabileceklerine inansınlar"

Eskiden teknolojik aletler olmadığını için okurken zorluklar çektiğini ve her zaman başkalarının yardımına muhtaç olduğunu vurgulayan Punar, şunları kaydetti:

"Engellilerin şu an daha fazla hakları ve erişilebilirlikleri var. Engelliler yapabileceklerine inansınlar. Onlara tavsiyem sivil toplum örgütlerine gitmeleri. Buralarda birçok insan gelip deneyimlerini, tecrübelerini anlatıyor. Oralar bir öğrenme yeridir. Her ne kadar internetten her şeye ulaşılabiliyor olsa da bana göre yeterli değil. Mutlaka sivil toplum örgütlerinde yer almaları ve faaliyetlerine katılmaları gerekiyor. Haklarını elde edebilecekleri yerler de oralardır. Ben 1978 yılından beri bu tür derneklerle bağlantımı sürdürüyorum. Onların bir çok faydasını gördüm. Benim başarım yeterli çevreyi oluşturmam ve o çevrenin beni itmesiyle oldu. O çevre olmasaydı, büro açsam da bu bir işe yaramazdı. Her alanda çalışmaları gerekiyor. Üniversite yıllarımda sosyal olaylarla, yabancı dille, müzikle, kitapla ilgilenirdim. Bunların hepsi bana ayrı bir çevre kazandırdı. Beni ileri götüren bu çevre oldu. Ben eğer o şekilde olmasaydım yerimde sayacaktım."

Reklam
Reklam
Anahtar Kelimeler: