1. 9.yy’dan 133.yy’a kadar Pagan imparatorluğuna başkentlik yapan kentin alameti farikası hiç kuşku yok ki günümüzde halen ayakta kalmış olan 2.200 adet tapınak. Unesco tarafında koruma altına alınan bölge geçtiğimiz seneye kadar dünya ile bağlantısı son derece kısıtlı olan Myanmar politikası sebebiyle halen turist akınına uğramıyor.
Peru’nun güney doğusunda yer alan tarihi başkenti her sene 2 milyona yakın turisti kendine çekmeyi başarıyor. Inka medeniyetine 200 yıl başkentlik etmiş olan bu tarihi kentin içinde o dönemden kalma inka yapılarının yanı sıra Ortaçağ mimarisinin en iyi örneklerinden bazılarını görmek mümkün.
Fransa’nın batısında yer alan Normandiya bölgesininde bulunan bu ada kentin en büyük &ouada kentin en büyük özelliği gel-gitler ile ana karaya bağlantısının kurulup kopması. Sade 42 kişinin yaşadığı bu tarihi ortaçağ kentinin büyüleyici güzelliğini keşfetmeye her sene 3 milyonu aşkın turist gelmekte.
Vietnam’ın tam ortasında yer alan ve Sarı denize bakan, bir balıkçı kasabası olan Hoi An kimileri için eski Vietnam’ı keşfedebilmenin yegane yolu. 2 katlı binalarla kaplı dar sokaklarında 19.yy uzakdoğu mimarisini görmek, yerel lezzetin en iyi örneklerini tatmak mümkün.
– Laos
Kuzey Laos’ta Mekong Nehri ile Nam Kham nehirlerinin birleştiği yerde kurulmuş olan Luang Prabang’ın nüfusu 50 bin. Fransız kolonyel zamanının güneydoğu asyada en iyi korunmuş örneklerinden biri olan şehirde uzakdoğu ve batı kültürlerinin muhteşem bir harmanını görmek mümkün. Şehri çevreleyen büyüleyi doğa ise cabası.
Kolombiya’nın kuzeyinde Karayip Denizi'ne açılan bir liman olan kentin tarihi 1533 yılına dayanıyor. İspanyol’lar tarafında çok kullanılan bir liman olan kentin zengin geçmişini sokaklarında hissediyorsunuz. Çevresi duvarlarla çevrili olan tarihi kent Unesco tarafında korumya alınmış olında korumya alınmış olup Güney Amerika’da kolonyel döneme ait en iyi korunmuş şehir olarak öne çıkıyor.
Fas denilince herkesin aklına öncelikle Marakeş ve Fes şehirleri gelse de, atlantik okyanusuna açılan tarihi Essaouria’nın onlardan daha az kalır yanı yoktur. Tarihi duvarın içinde yer alan eski kent, mavi ve beyaz renklerin hakim olduğu sokaklarla dolu. Halen günlük yaşamın tüm hızıyla devam ettiği kentte özellikle eski yahudi mahallesi ve balıkçılarla dolu liman görülmeye değer yerlerin başında geliyor.
%0; Küba 1 Ocak 1959’da tamamlanan Küba devrimi ile beraber Havana ve Küba’nın dünyanın geri kalanıyla olan ilişkisi neredeyse koptu. Havana’ya indiğiniz andan itibaren zamanın burada sanki durmuş olduğuna tanıklık ediyorsunuz. Metropol olmasına rağmen 1950 ve 1960’lara dair binalarla kaplı şehrin sokaklarında ise yine aynı dönemin arabalarını sık sık görmek mümkün.
12.yy’da kurulmuş olan bu ortaçağ şehri bir çoğuna göre Avrupa’da halen yaşamın sürülen en iyi korunmuş tarihi kent olma zelliğini taşıyor. Unesco tarafında dünya tarih mirasları listesinde de yer alan şehri her sene binlerce turist ziyaret ediyor. Kentin alameti farikasi ise şehir meydanında bulunan 13yy’dan kalma 64 metre yüksekliğindeki saat kulesi.
Belçika’nın batısında yer alan bu ortaçağ şehrinin kuşkusuz en büyük şansı ikinci dünya savaşı süresince herhangi bir zarar görmemesi olmuş. 11.yy’da ticaret ve zenginliğin kol gezdiği şehirde o zamanın ihtişamına her bir köşede rastlamak mümkün. Eski şehrin sokaklarını arşınlarken zamanın nasıl olup da bu güzel ortaçağ şehrine bonkör davrandığına hayranlıkla tanık olacaksınız.