Halk arasında ‘göz nezlesi’ olarak bilinen ‘adenoviral konjonktivit’, göz enfeksiyonlarının başlıca sebebini oluşturuyor. Gözün ön yüzeyinin ve göz kapaklarının içini örten şeffaf zar dokusunun iltihaplanması nedeniyle; gözlerde kızarıklık, yanma, batma, çapaklanma, şişlik, ağrı ve bulanık görme gibi sorunlar gelişiyor. Tedavide gecikilirse görmede azalmaya ve uzayan göz şikayetlerine bağlı olarak yaşam kalitesinin bozulmasına yol açabiliyor. Havaların soğumasıyla birlikte kapalı ortamlarda bulunma sıklığının ve temasın artması nedeniyle virüsün daha kolay bulaşmasının yanı sıra hava koşullarının virüsün çoğalmasına uygun ortam sağlaması sonucu kış mevsiminde adenoviral konjonktivitin görülme sıklığı artırıyor. Acıbadem Altunizade Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Yeşim Tasalı, çevresel etkenlere dirençli olan bu virüsün oda asısında uzun süre canlı kalabildiği için bulaşma riskinin de çok yüksek olduğu uyarısında bulunarak, “Enfeksiyon tedavi edilmezse aylarca sürebiliyor, gözde kırma kusuru veya kalıcı görme azalması gibi geri dönüşümü olmayan hasarlar oluşturabiliyor. Ayrıca salgınlara neden olarak ciddi bir iş gücü kaybına da yol açabiliyor” diyor.
Adenoviridae ailesinden bir DNA virüsü olan adenovirüslerin gözlerde sebep oldukları adenoviral konjonktivit; gözün ön yüzeyinin ve göz kapaklarının içini örten şeffaf zar dokusunun iltihaplanması nedeniyle oluşan bir hastalık. Virüsün faklı alt tiplerine bağlı olarak enfeksiyonun şekli de değişebiliyor. Örneğin; ateş, farenjite bağlı boğaz ağrısı, rinit ve kulak önü bezinde şişlikle birlikte oluşabildiği gibi, sadece konjunktivit ile genellikle tek taraflı başlayıp, ardından 1-3 gün içinde diğer gözü de tutabiliyor. Adenovirüs enfeksiyonları; ‘enfeksiyöz’, yani bulaştırıcılığın yoğun olduğu ilk evre ve ‘enflamatuar’, bir başka deyişle hastalığın uzamasına bağlı bulguların oluştuğu evre olmak üzere iki kademeli ilerliyor. Enfeksiyöz olarak adlandırılan ilk evrede gözlerde sulanma ve batma, kapaklarda şişlik ile ışığa duyarlılık oluşuyor. Bu evrenin devamında kapak içlerinde membran denen zar oluşumu görülebiliyor, yetersiz ve geç başlayan tedavi sonucu enfeksiyon süresi çok uzayabiliyor. Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Yeşim Tasalı, enflamatuar evrede ise gözün ön kısmındaki saydam tabakada (kornea) virüse karşı geliştirilen bağışıklık yanıtı nedeniyle lekelenmeler oluştuğuna dikkat çekerek, “Bu lekeler tedaviye rağmen aylarca devam edebiliyor ve görme azalması ile astigmat benzeri görme kusuruna neden olabiliyor” diyor.
Adenovirüs genellikle el ile göz sıvılarının teması ve solunum yoluyla (damlacıklar) bulaşıyor. Bulaşma özelliği, belirtiler ortaya çıkmadan 2-10 gün öncesindeki kuluçka döneminde başlıyor ve 2-3 haftaya kadar uzayabiliyor. Adenoviral enfeksiyonunun yayılmasında en önemli etken ise hijyen kurallarına uyulmaması ve yakın temasta bulunmak. Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Yeşim Tasalı, “Hastanın şikayetleri başlar başlamaz en kısa sürede göz doktoruna başvurması ve tanı alır almaz mümkünse izole olması, bulaşma riskini önemli ölçüde azaltıyor” diyor.
Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Yeşim Tasalı, göz nezlesinin bulaşma riskini önleyen ve tedavi sürecinde dikkat edilmesi gereken kuralları şöyle anlatıyor:
Adenoviral konjonktivit, çok hafif bulgularla seyreden hastalar dışında ortalama 2 hafta sürebiliyor. “Bununla birlikte, az da olsa aylara uzanan vaka öyküleri de mevcut” diyen Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Yeşim Tasalı, tedavi sürecini şöyle anlatıyor: “Adenoviral konjonktivit için kesinleşmiş bir tedavi şeması yok. Genellikle yakınmalara yönelik destek tedavi uygulanıyor. Erken dönemde sulandırılmış povidon iyotla gözün doktor tarafından yıkanması, bunun damla formunda hazırlanarak hastanın tedavisine eklenmesi ve antibiyotikli damla ile suni gözyaşı damlalarından çok iyi yanıt alınıyor; hastalık uzamadan kısa sürede atlatılıyor. Enflamatuar fazında olan adenoviral konjonktivitlerde ise gözün ön tabakasında oluşan lekeler görme kaybına neden olmuşsa; kortizon içeren damlalar ve siklosporin içerikli damla tedavisine gerek duyuluyor. Bu tedaviyle görme kaybı giderilerek hastanın tekrar görmesi sağlanabiliyor. Bazen bu lekeler görme kaybına yol açmıyor, yapılan göz kontrollerinde doktor tarafından saptanıyor; hasta tedavi veya takibe alınıyor. Bu nedenle özellikle uzamış vakaların birden çok kez kontrolü önem taşıyor.” diyor.