Kısa bir süre önce 2020 yılına giren dünyada, yeryüzünün çeşitli bölgelerinde doğal, beşeri ve ekonomik sebeplerle çeşitli güç unsurları arasında, sonuçları yerel, bölgesel ve küresel olabilecek çatışmalar devam ediyor.
Yeni yılda da birçok bölgede sıcak çatışmalar yaşanırken bazı yerlerde çatışma olasılığı her geçen gün artıyor. Güney Amerika'nın çalkantılı ülkeleri, Ukrayna, Etiyopya, Burkina Faso ve Kongo Demokratik Cumhuriyeti'ndeki gelişmeler her an çatışmaya dönüşme riskiyle insanlığı tehdit ediyor.
- ABD ile Kuzey Kore gerilimi
Haziran 2018 ve Şubat 2019'da ABD Başkanı Donald Trump ile Kuzey Kore lideri Kim Jong-un'un bir araya geldiği zirveler, ABD ile Kuzey Kore ilişkilerini, iki liderin karşılıklı tehditler savurduğu 2017'ye kıyasla görece düzeltmiş olsa da taraflar arasında gerilim sona ermedi.
İki ülke arasındaki nükleer müzakereler şubat ayından bu yana aksayarak sürüyor. Trump ile Kim, son olarak 30 Haziran'da Kuzey ve Güney Kore arasında bulunan "silahsızlandırılmış bölge"de görüştü. Ekimde İsveç'teki çalışma düzeyindeki toplantılardan ise bir sonuç çıkmadı.
İki lider arasında üçüncü bir zirve fikri zaman zaman gündeme gelse de şimdilik yakın gelecekte böyle bir plan gözükmüyor.
2020'nin ilk gününde Kuzey Kore Devlet Başkanı Kim, ABD'ye nükleer anlaşma konusunda ortaklaşa kabul edilebilecek şartlar önermesi için ülkesinin tek taraflı olarak tanıdığı sürenin dolması üzerine Washington yönetimini kendilerini oyalamakla suçlayarak, dünyanın yakın gelecekte ülkesinin geliştirdiği yeni stratejik silahlara şahitlik edeceğini belirtti.
Kuzey Kore'nin yeni füze denemeleriyle provokasyonlarını tırmandırması, ABD'yi, yaptırımları sıkılaştırma ve sonuçları tahmin edilemeyen askeri seçenekleri değerlendirme yoluna itebilir.
Uzmanlar, her iki tarafın da diplomasi başarısız olduğunda neler yaşanabileceğini göz önünde bulundurması gerektiği uyarısında bulunuyor.
- Ukrayna
Ukrayna'nın başkenti Kiev'de başlayan Meydan olayları sonrası 2014'te Rusya yanlısı yönetimin yerine Batı yanlısı yönetim geldi. Bunun üzerine ülkenin doğusundaki Rusya yanlısı ayrılıkçıların sözde bağımsızlığını ilan etmesiyle Kiev yönetimi ile Donbas'taki ayrılıkçılar arasında silahlı çatışmalar başladı.
Ukrayna'nın doğusundaki ateşkesi sağlamak için Minsk Anlaşması imzalansa da kriz devam etti, Meydan olayları sonrası iktidara gelen Petro Poroşenko döneminde de çatışmalar sona ermedi.
Ülkede 2019'da yapılan devlet başkanı seçiminden rakibi Poroşenko'yu büyük bir farkla geçerek göreve gelen komedyen Vladimir Zelenskiy, seçmene vadettiği gibi krizi çözmek için harekete geçti.
Öncelikle uzun süredir temasa geçilmeyen Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile telefon görüşmesi yapan Zelenskiy, ilk iş olarak eylülde Ukrayna ile Rusya arasında aralarında 24 Ukraynalı deniz subayının bulunduğu esir ve mahkumların değişimini sağladı.
Ardından Almanya, Fransa, Rusya ve Ukrayna'nın oluşturduğu Normandiya Formatında Liderler Zirvesi'nin toplanması için Donbas'ta bazı bölgelerde silahların geri çekilmesi gibi Üçlü Temas Grubunun oluşturduğu bazı şartları hayata geçirecek girişimlerde bulundu.
Aralıkta Fransa'nın başkenti Paris'te Zelenskiy, Putin, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Almanya Başbakanı Angela Merkel (Normandiya Dörtlüsü) bir araya geldi.
Yaklaşık beş buçuk saat süren zirvede Ukrayna, Almanya, Fransa ve Rusya, güvenlik durumunu istikrara kavuşturmak için bölgede acil tedbirler üzerinde karar aldı.
Birçok mesele çözüme kavuşamasa da ateşkesin sağlanması, taraflar arasında esir ve mahkumların değişimiyle bölgenin mayınlardan temizlenmesi yönünde anlaşmaya varıldı.
Bu kararlar doğrultusunda ilk olarak Kiev yönetimi ile Rusya yanlısı ayrılıkçılar arasında yıl başından önce yaklaşık 200 kişilik esir değişimi yapıldı. Ancak bölgede taraflar arasında çatışmalar tam olarak sona ermedi.
Minsk Anlaşması'nda yer alan bölgedeki Rusya-Ukrayna sınırının Kiev yönetiminin kontrolüne girmesi ve bölgede yapılacak seçimler konusunda sorun devam ediyor. Kiev, öncelikle sınırların kontrol alınmasını savunurken, Rusya ve ayrılıkçılar öncelikle seçimlerin yapılması görüşünde ısrar ediyor.
Uzmanlar, Minsk Anlaşması'nın uygulanması konusunda taraflar arasında devam eden anlaşmazlığın daha uzun süre krizi sürdüreceğini belirtiyor.
- Güney Amerika
Sosyal, siyasi ve ekonomik krizlerin bir türlü aşılamadığı Latin Amerika'da, protesto ve şiddet olayları Venezuela, Kolombiya, Haiti, Şili, Ekvador, Bolivya'da onlarca insanın canına mal oldu.
Kendini geçici devlet başkanı ilan eden Juan Guaido'nun Devlet Başkanı Nicolas Maduro'yu devirmek için giriştiği askeri ve sivil maceralar Venezuela'yı aylardır süren bir krizin içine soktu.
İstikrarsızlık, yaptırımlar ve yönetim hataları nedeniyle yıllardır yüzü gülmeyen ülkede bu yılki protestolar ve şiddet olaylarında 60 kişi öldü.
Bölgede güçlü bürokrasi ve zayıf toplumsal muhalefetle bilinen Kolombiya, son dönemde bitme noktasına gelse de birçok protestoya ev sahipliği yaptı.
Kırsalda bir türlü engellenemeyen toplum liderleri cinayetlerinin, barış anlaşmasının hükümet tarafından terk edildiği iddialarının uzun süredir gerdiği Kolombiyalılar, hükümetin ücretler, emeklilik ve iş hayatına ilişkin yapmak istediği düzenlemeler karşısında ilan edilen genel grevle kasım sonunda sokaklara indi, olaylarda 5 kişi hayatını kaybetti.
Uluslararası Para Fonu ile yapılan borç anlaşması gereği ekonomik paket hazırlayan ve akaryakıt sübvansiyonlarını kaldıran Ekvador Devlet Başkanı Lenin Moreno, özellikle yerlilerin agresif ve ısrarlı gösterileri sonrası pes ederek başkent Quito'ya döndü ve protestocularla masaya oturdu.
Moreno'ya tüm ekonomik paketini geri çektiren protestolar 7 kişinin canına mal oldu.
Haiti'de de yolsuzluk ve yoksulluğun sokağa döktüğü yüz binler Devlet Başkanı Jovenel Moise'yi istifaya çağırdı. Protestolarda 77 kişinin öldüğü ülkede sorunlar çözülmedi.
Bolivya'da 20 Ekim'deki tartışmalı seçimlerin ardından sokaklara dökülerek önlerine geleni yakıp yıkan muhalifler, polis ve ordunun desteğiyle Morales iktidarını devirmeyi başardı.
Ülkede 3 kişinin öldüğü muhalif protestolar karşısında pek adım atmayan güvenlik güçlerinin, geçici yönetimi protesto için sokağa dökülen ve çoğunluğu Morales'i destekleyen yerlilere müdahalesinde ise 32 kişi öldü. Evo Morales'in terk etmek zorunda kaldığı Bolivya'daki seçim şiddetinde toplam 35 kişi hayatını kaybetti.
Kıtanın ekonomik istikrarda parmakla gösterilen ülkesi Şili'de, başkent Santiago metrosuna yapılan küçük zam, uzun süredir sesleri duyulmayan ve gelir dağılımındaki adaletsizliğin vurduğu yüz binleri sokağa dökmeye yetti.
Kabine değişikliğinin yanı sıra yeni anayasa yazma teklifleriyle zor sakinleşen ülkede protesto ve şiddet olaylarında 23 kişi öldü.
Uzmanlar, ekonomik ve yönetsel sorunlarının arasında sıkışan Latin Amerika'nın derin ve ötelenen sorunlarının patlama noktasına geldiğini belirtiyor.
- Etiyopya
Nisan 2018'de göreve başlayan Başbakan Abiy Ahmed, ülkenin demokratikleşme politikasını geliştirmek için önemli adımlar attı.
Ülkesinin komşusu Eritre ile on yıllardır süren gerilimine son veren Ahmed, bunun yanı sıra siyasi tutukluları serbest bıraktı, sürgündeki isyancıların ülkeye geri dönmesini kabul etti ve önemli kurumlara yenilikçi isimleri atadı.
Ahmed, 2019 Nobel Barış Ödülü dahil olmak üzere ülke içinden ve dışından övgüler aldı.
Öte yandan, Ahmed'in liberalleşme ve devlet aygıtlarındaki mevcut yapıyı ortadan kaldırma çabaları merkezi hükümetin gücünü zayıflatırken, etnik temelli milliyetçiliğe yeni bir enerji kazandırdı.
Ülke genelinde etnik çatışmalar nedeniyle yüzlerce kişi hayatını kaybetti, milyonlarca kişi yerinden oldu. Etnik temelli 9 farklı eyaletin yanı sıra Addis Ababa ve Dire Dawa gibi özel şehir yönetimlerinden oluşan ülkede 80'den fazla farklı etnik grup yaşıyor.
Gelecek mayıs ayında yapılması beklenen seçimlerin, adayların etnik kimliklerinin ön plana çıkması sebebiyle ayrılıkçı hareketleri güçlendirebileceği belirtiliyor.
Etiyopya ile ilgili en kötü senaryo ise ülkenin etnik milliyetçilik temelinde bölünmesi ve son zamanlarda farklı dini gruplar arasında görülmeye başlanan şiddet olaylarının artması.
- Burkina Faso
Burkina Faso'nun kuzeyinde 2015 yılı sonlarında başlayan düşük yoğunluklu terör olayları 2019'a artış göstererek kuzey bölgesinin yanı sıra doğu bölgelerine de sıçradı.
Artan terörizm, silahlı saldırılar, kaçırma olayları, suikastler, yaklaşık 20 milyon nüfuslu ülkede 500 bin insanın yerinden olmasına ve 600'den fazla kişinin yaşamını yitirmesine sebep oldu.
Güvenlik durumunun zayıfladığı kuzey, doğu ve batı kısımlarını içine alan ülkenin Sahel bölgesinde bir yıldır uygulanan olağanüstü hal (OHAL) bir yıl daha uzatıldı.
Bu bölgelerde DEAŞ ve El Kaide bağlantılı örgütler dahil çok sayıda terörist grup faaliyet gösteriyor.
Ordu kasım ayından bu yana Sahel bölgesindeki terörist gruplara yönelik büyük çaplı askeri operasyon başlattı. Operasyonlarda teröristler büyük zayiat yaşasa da askeri ve sivil can kayıpları da oldu.
Öte yandan ülkede güvensizliği tetiklediği gerekçesiyle başta Fransa'nın askeri varlığı olmak üzere Batılı askeri üslere yönelik protesto gösterileri ve şiddet eylemleri gittikçe yayılmaya başladı.
Uzmanlar, Kasım 2020'de cumhurbaşkanı seçiminin düzenleneceği Burkina Faso'da artan şiddet sarmalının kurulacak hükümetin meşruiyet sorunu yaşamasına yol açabileceğine işaret ediyor.
- Kongo Demokratik Cumhuriyeti
Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nin (KDC) doğusunda Temmuz 2018'den bu yana yaşanan dünyanın en kötü ikinci Ebola salgını, son yıllarda artan ayrılıkçı saldırılar ve silahlı çatışmalar bölgenin güvenlik durumunu oldukça olumsuz etkiledi.
Salgın bölgelerinde, halk arasında Ebola'nın gerçek olmadığı yönündeki yaygın görüş ve ayrılıkçı çatışmalar nedeniyle virüsle mücadele için çalışan kişiler ile sağlık merkezleri sıklıkla hedef alınıyor.
KDC'nin Ruanda, Uganda ve Burundi ile sınırı olan doğusu, 20 yıldır bölgede çokça bulunan altın ve kobalt gibi zengin doğal kaynakların kontrolünü sağlamaya çalışan silahlı grupların saldırı ve çatışmalarına sahne oluyor.
Ordunun Aralık 2019'da bölgede başlattığı geniş çaplı askeri operasyonlardan sonra bölgedeki silahlı gruplardan 34'ü Kinşasa yönetimiyle müzakere amacıyla ateşkes ilan etmesine rağmen güvenlik durumu tam olarak normale dönmüş değil.
En büyük silahlı gruplardan Ugandalı ayrılıkçı grup Demokratik İttifak Güçleri (ADF) ateşkese imza atanlar arasında yer alıyor ancak Mai-Mai Yakutumba gibi büyük grupların ateşkes deklarasyonunu imzalamaması bir sorun olarak görülüyor.
(Bitti)