Eğer anakara size fazla kalabalık ve eğlenceli gelirse her an bir tekneye atlayıp Carriacou ve Petit Martinique Adaları’na geçebilirsiniz. Nüfusun 109.590 olduğu Grenada’da İngilizce konuşulduğu için insanlarla oldukça rahat iletişim kurabilirsiniz.
Rüzgarüstü Adalar zincirinde yer alan ve bunların en güneylileri olan Grenada, Carriacou ve Petit Martinique en çok 1980 yılında Amerika tarafından işgal edilmesiyle ve 2000 yılındaki Ivan Kasırgası ile biliniyor. Ancak artık kasırganın hasarları çoktan yok oldu ve işgal tarihte kaldı. Bugün adalar Karayipler’in en çekicilerinden kabul ediliyor.
Puslu yağmur ormanlarında yürüyüşler ve şelalelerde yüzmek Grenada’nın muhteşem kumsallarının keyfini çıkarmak dışında yapabileceğinz diğer etkinliklerden. Başkent Saint George marketleri, kaleleri ve adeta kartpostaldan fırlamış Carenage Limanı’yla kardeş adalara giden feribotların kalktığı oldukça dost canlısı bir şehir. Grenada’ya gelen turist gemilerinin yarattığı geçici ve kısa vadeli geliş gidişler haricinde üç adanın da oldukça sakin ve sessiz olduğunu söyleyebiliriz.
Çoğu zaman insanlar Grenada’nın üç adadan oluştuğunu bilmez. Carriacou Adası o üç adadan biri. Grenada adası bazen kalabalık ve yoğun olduğunda bu ada tam bir cennet görevi görebilir. Burada büyük turist gemileri, büyük tatil köyleri ya da hediye dükkanları bulamayabilirsiniz. Bu ada tam anlamıyla 50 yıl önceki Karayip yaşantısını devam ettiriyor. Yeşil tepelerinde unutulmaz yürüyüşler yapabileceğiniz ve altın kumsalların tadını çıkarabileceğiniz bu adayı bir kenara not etmelisiniz.
Bütün sanat galerilerinin aynı olduğunu mu düşünüyorsunuz? Beyaz duvarlar, ahşap zemin, yapmacık patronlar. O zaman Grenada’nın Sualtı Heykel Parkı’na bir göz atmanızda fayda var. Saint George’un kuzeyinde yer alan bu parkta gerçek boyutlarda bir dağ bisikletçisi, masada çalışan bir adam ve el ele tutuşmuş bir daire şeklindeki kadınların heykellerini görebilirsiniz. Toplamda 65 orijinal heykel Jason de Caires Taylor tarafından yapılmış ve 2010 yılında yerli heykeltıraş Troy Lewis 14 heykel daha eklemiş. Bu parkı görebilmek için suyun altına inmeniz gerekiyor. Yerel dalış firmaları tüplü dalış ya da şnorkel ile parkı görmenizde size yardımcı oluyorlar.
Grenada’nın bir diğer adası olan, adı gibi kendisi de küçük Petit Martinique oldukça karizmatik bir kaçış noktası. Yerden yükselen sarp bir volkanik dağın dışında adada geri kalan her şeye çok az yer kalıyor. Tek bir yol batı şeridine doğru gidiyor ancak ne kadar kullanılıyor tartışılır. Yerel halk yürümeyi tercih ediyor ve hiçbir şey uzakta değil, bu adada aceleye ne gerek var ki zaten? Yerel halkın en popüler iki mesleği balıkçılık ya da bot taksi kullanmak. Neredeyse bine yakın kişinin yaşadığı bu adada büyük çoğunluk birbiriyle akraba. Burası gerçek huzuru ve sessizliği bulacağınız yer olacak.
Lavera kumsalı arkasını tepelere dayamış vahşi ve beyaz kumların hakimiyetinde bir yer. Biraz açığında Sugar Loaf Adaları bulunuyor. Bu sahil ve yakınında bulunan gölet ve insan yapımı bataklık Grenada’nın ulusal park sistemlerine bağlı ve su tabiatı özelliklede deniz kaplumbağalarının yuva yaptığı yer olması bakımından oldukça büyük bir öneme sahip.
Yağmur ormanlarıyla ve kıvrıla kıvrıla uzayan yokuş yukarı yollarıyla Grand Etang Yolu sahilin sörf ve kumsal dolu tarzının tam zıddı. Adanın dağlık merkezi çoğu zaman bulutların arasında kalırken sanki başka bir dünyadaymışsınız hissi yaratıyor. Yağmur ormanlarında yaşayan maymunlar oldukça arkadaş canlısı olabiliyor. Koruma altındaki Grand Etang Ulusal Parkı’nda ki yürüyüş parkurları ile çevreyi rahatça dolaşabilir ve vahşi doğanın tadını çıkarabilirsiniz.
Grenada’yı ziyaretinizde Morne Rouge Koyu’nda ayaklarınızı beyaz kumlara batırıp, göz alıcı mavilikteki suyun tadını çıkarmayı unutmayın. Karayipler’in ünlü kar beyazı kumlarını ve kristal berraklığındaki sularını işte burada bulabilirsiniz. Sakin ve huzurlu bu sahilde çok az ev, otel ve restoran bulunuyor. Sahil boyunca size eşlik eden palmiyeler güneşten korunmanıza yardımcı olacak.
Saint George, küçük bir adanın başkenti olmak için bütün özelliklere sahip. Etkileyici eski binaları ve Karayipler’in en güzel limanlarından biri olan Carenage Limanı ile gözden kaçırılamayacak bir şehir. Suyun üzerinde yükselen ve şehri ortadan ikiye ayıran tepeden aşağıya doğru inen üst üste sokaklar, kasırgadan önce yapılmış renkli çatılar, büyük eski taş kiliseler limana yaklaşırken sizi selamlayan ilk görüntüler. Limanın güneyine doğru gittiğinizde büyük otelleri ve Port Luis Marinası’nda mega yatları göreceksiniz.
Ülkenin mutfak alışkanlıkları genellikle bir ada olmasından ötürü deniz mahsulleri üzerine yoğunlaşıyor. Örneğin “Lambi” ve “Saltfish and Bake” bunların başlında geliyor. Eğer deniz ürünü istemiyorsanız et ve sebzelerden yapılan “Roti” ya da “Oil Down” sizin kurtarıcınız olabilir. İçki olarak “Carib Beer” ya da “Jack Iron Rum” yöreye özgü olanları.
Ocak ve nisan ayları arası en kuru dönem ve ziyaret etmek için en uygun zaman. Haziran ve ekim ayları arası başkentte ayda nerdeyse 22 gün yağmur görülüyor. Ağustos ayı Grenada’nın karnaval zamanına denk geliyor ve oldukça keyifli bir zaman olduğunu söyleyebiliriz.