Gül: AK Parti'nin esas kurucusu benim

Katar'da yayınlanan eş-Şark gazetesine konuşan 11'inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, "Enerjinin sadece siyasette harcanmadığını, enerjisini başka hizmetlerde de harcayabileceğini" belirterek, "Şimdilik böyle düşündüğünü" söyledi.

"Yeni bir parti kurma düşüncesi olup olmadığı" sorusuna Gül, "AK Parti'nin esas kurucusu benim. AK Parti'nin hem ilk çıkardığı başbakan benim, ilk cumhurbaşkanı da benim. Cumhurbaşkanlığı'ndan sonra da başka bir makam yok ne yapalım ki. Arkadaşlarımız da şimdi devraldılar. Onların başarılı olmasını istemekten başka bir arzum yok" cevabını verdi.

Reklam
Reklam

"Sadece Ermeni oldukları için bu karar alınmadı"

1915 olaylarını da değerlendiren Gül şunları söyledi:

"O zamanki büyük topraklarda Osmanlı Devleti içerisinde Müslümanların dışında, Türkiye'nin Ermeni vatandaşları da vardı tabii. Bu sıkıntılı dönemlerde Dünya Harbi'nin, özellikle Ruslar tarafından çok tahrik edildi. Onların Anadolu'da ayaklanmaları karşısında devlet bazı tedbirler almak durumunda kaldı ve onları yeniden başka yerlere yerleştirme kararı aldı. Bu karar sadece Ermeni oldukları için bir nüfusa karşı alınmadı. Çünkü İstanbul'daki Ermeni nüfusa bir şey yapılmadı, hatta birçok Ermeni vatandaş devletin çok önemli kademelerinde büyükelçiler, bakanlar kurulunda, adalet mahkemelerinde, görevlerine devam ettiler. Ermeni kiliseleri de açık oldu."

"Herkesin ortak acıları"

"Maalesef ki o gün o savaş şartları altında alınan o kararda yüz binlerce Osmanlı Ermeni vatandaşlarının yer değiştirmesine sebep olduğu için tabii ki çok acılar çekildi. Kim olursa olsun tabii bunlar, acılar herkesin ortak acılarıdır. Müslüman Türkler de çok acılar çekti. Müslüman Türkler de Balkanlar'dan, yüzyıllardır yaşadıkları topraklardan göçlerle terk edip geldiler. Yeni Türkiye Cumhuriyeti kurulunca o zamanki liderler yeni nesillere düşmanlık aşılamamak için tarihin bu sıkıntılı acılı dönemlerini aktarmadılar. Ama daha sonraları, özellikle Batı dünyasındaki Ermeni diasporası bu acıları düşmanlık noktasına ve intikam noktasına getirici faaliyetler içinde oldular. Bu bir nevi de dışarıda kendi aralarında dayanışma için büyük bir motivasyon oldu onlara. Bazı ülkeler özellikle Batı dünyasında, Müslümanlara da çok sempatisi olmayan ülkelerde parlamentolar bunu soykırım olarak anmaya başladılar. Bu kararı alanlara bu konuyla ilgili biraz tarihi bilginizi anlatır mısınız deseniz, hiçbir şey bilmeden bu kararları aldılar."

Reklam
Reklam

"Maalesef razı olmadılar"

"Biz hükümet olarak benim de dışişleri bakanı olduğum dönemde inisiyatif aldık. 'Türkiye ile Ermenistan ortak bir tarih komisyonu kursun, bunlara isterse ABD, Ruslar da katılabilir. Netice ne ise, bunu hep beraber kabul edelim' dedik ama böyle bir tarih komisyonuna, bilim adamlarından oluşacak bir tarih komisyonuna da maalesef hiç razı olmadılar. Bütün teklifimiz, hatta bütün New York Times, Washington Post gibi dünyanın önde gelen gazetelerinde tam sayfa bu çağrıyı yapmıştık biz."

"Yanlış bir laiklik anlayışından kaynaklanıyordu"

Abdullah Gül, Cumhurbaşkanlığı'nın ardından eşi Hayrunnisa Gül'ün Çankaya Köşkü'ne yerleşen ve Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki ilk başörtülü 'first lady' olmasıyla ilgili soru üzerine de şöyle konuştu:

"Öncelikle çağdaşlıkla Müslümanların herhangi bir çatışması mümkün değil. Maalesef bir zamanlar bizim büyük bir sıkıntımız vardı. Yanlış bir laiklik anlayışından kaynaklanıyordu. Başörtüsü veya dindarlık bunlar şahsi şeylerdir. Bunlar insanların kendi tercihleri. Bunları yasaklı hale getirmiş olmak maalesef bizim büyük bir hatamızdı. Bunların çok demokratik mücadeleleri, hukuk mücadeleleri verildi. Neticede halk da zaten bunu hiçbir zaman kabul etmediği için şimdi bu yasakların hepsi kalktı, tarih olmuş oldu. Şimdi herkes özgür. İsteyen başörtüsü kullanır, isteyen kullanmaz herkes üniversiteye gider. Herkes devlet hizmetinde de olabilir kılığına kıyafetine değil kafasının içine bakılıyor. Çağdaş olmak kafanın içine bakmak, dışına değil. Bu bakımdan da bazı ilkleri biz yaşamış olduk. Bazı şeyleri de eşim yaşamış oldu."

Reklam
Reklam

Gül ayrıca, İslâm ülkelerinin ve her bağımsız ülkenin, "iyi bir yönetim tarzı, hak-hukuk, adalet, kurallar, şeffaflık, hesap verebilirlik, hizmetlerin en etkin şekilde sağlanması"nı hayata geçirmesi gerektiğini söyledi.

Kaynak: Anadolu Ajansı

'Tahliye' krizinde yeni karar

'Sinemada inanılmaz bir an'

358 kilo eroin ele geçirildi