(AA)Brüksel - Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, AB'nin ekonomik durgunluk, işsizlik, yaşlanan nüfus, yasa dışı göç, terörizm, enerji güvenliği ve iklim
değişikliği gibi en önemli sorunlara Türkiye'yi içine alarak çok daha etkili çözüm üretebileceğini söyledi.
Onur konuğu olarak katıldığı Avrupa İş Dünyası Zirvesi'nde günün kapanış konuşmasını yapan Gül, geçmişte de önemli sorunlarla karşılaşan, fakat bunları
aşmayı başaran AB'nin bugün küresel ekonomik krizle tekrar "test edildiğini" kaydederek, bu büyük sıkıntıdan daha güçlü çıkma inancının yitirilmemesini
istedi.AB'ye katılma yolundaki Türkiye'nin aynı zamanda Avrupa'nın 6'ncı büyük ekonomisi ve G-20 üyesi olarak mali piyasalarda başlayan küresel krizin
aşılmasında AB ile el ele çalışmak için benzersiz bir konumda bulunduğuna dikkat çeken Gül, üzerlerine düşen sorumluluğu üstlenmeye hazır olduklarını vurguladı.
Gül, "Ekonomik büyümeyi teşvik ederken enflasyonu kontrol altında tutmalıyız. Bu nedenle reel ekonomiyi desteklerken sosyal dayanışmayı güçlendirmek büyük önem taşımaktadır. Gözetim ve düzenlemeye dayalı yeni küresel mali mimari üzerinde çok daha fazla düşünmeliyiz. Sadece ulusal düzeyde değil,uluslar üstü düzeyde bu konuların şimdi ele alınmaya başlanmış olması olumlu bir gelişme. Bu kapsamda Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu ve diğer mali kuruluşlar, çağın ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde yeniden yapılandırılmalıdır" diye konuştu.
Küresel mali sistem reformunda, yasal altyapısı "iyi düzenlenmiş serbest piyasa ekonomisinin referans noktası olarak alınmaya devam edilmesini" isteyen Gül, özel sektörün verimliliğinin göz ardı edilmemesi ve son dönemde kamulaştırılan finans kuruluşlarının şartlar uyumlu hale geldiğinde yeniden özel sektöre devredilmesi tavsiyesinde bulundu.Gül, Türkiye'nin 2 Nisan'da Londra'da toplanacak G-20 zirvesinde bu ilkeler ışığında işbirliğine açık olduğunu ve AB'nin de kendisini dünyanın en
büyük ekonomisi haline getiren bu tür temel prensiplere sahip çıkacağını umduğunu dile getirdi.Türkiye ve AB'nin çıkarlarının birçok alan ve coğrafyada örtüştüğüne
dikkati çeken Gül, Balkanlar, Orta Doğu, Kafkasya ve Orta Asya'yı kapsayan geniş bir bölgeyle coğrafi ve tarihi bağlarının, Türkiye'ye eşsiz fırsatlar sunduğunu
söyledi.Türkiye'yi Orta Doğu, Afganistan, Pakistan ve Kafkasya gibi dünyanın birçok sorunlu bölgesinde "iyinin tarafında olan bir güç" olarak tanımlayan Gül,
"Çok açık ki Türkiye ve AB arasındaki sinerjinin artırılması her iki tarafın ortak çıkarınadır" diye konuştu.Bu sinerjiyi olumsuz etkileyen Kıbrıs sorunu gibi engellerin daha fazla vakit israfına yol açmadan kaldırılmasını isteyen Gül, Türkiye ve Kıbrıslı Türklerin barışçıl çözüm için üzerine düşen sorumluluğu bugüne dek yerine getirdiğine dikkat çekti.Gül, "Aynı tutumumuzu sürdüreceğiz. Vizyonumuz kapsamlı çözüme ulaşıldıktan sonra Doğu Akdeniz'de Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs adasıyla
birlikte Avrupa'nın yeni bir güçlü ayağını oluşturmaktır" dedi.AB yolunda yaptığı reformlarla yakaladığı dönüşüm sürecini ilerleten Türkiye'nin bu yolda ilerlemeye kararlı olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Gül, AB'nin de Türkiye'ye karşı "objektif, adil ve öngörülebilir olması, oyunu kurallarına göre oynaması gereğine" işaret etti.
Cumhurbaşkanı Gül, "Stratejik bakış artık sadece askeri ve jeo-politik değerlendirmelere hapsedilemez. Bugünün stratejik bakışları ortak değerleri, kültürler arası diyaloğu ve karşılıklı uyumu hedefliyor. Böyle bir stratejik bakış Türkiye'nin AB üyeliğini gerektirir" diye konuştu.Türkiye;nin Ortadoğu;daki rolüne ilişkin bir soruyu yanıtlayan Gül, şöyle konuştu:"Hem Suriye;ye, hem İsrail;e, (siz gerçekten bu işte var mısınız, sonuna kadar gidecek misiniz?) diye sorduk. Açıkçası, bu işe çok gönüllü olarak girmedik, çünkü daha önce birkaç kez denedik ve kendi sebeplerinden başarısız olmuştu. İki taraf da isteyince bu işe girdik ve çok iyi bir noktaya kadar
gelmişti. Şimdi İsrail;de durum değişti. Kurulmak üzere olan bir hükümet var. Bu hükümetin davranışı çok önemli. Muhalefette oldukları zaman verdikleri sözler ve
demeçler gibi hareket ederlerse Ortadoğu;da işin bugünkünden çok daha farklı, olumsuz yönde gelişme ihtimali de var. Bunu da söylemek isterim, çünkü hükümeti
kurmak için uğraşan partilerin ve başkanlarının öyle programları var ki onlar her şeyi altüst eder."
"