Rengin Arslan
BBC Türkçe, İstanbul
Gül, komisyonun sorularına yönelik tepkisini de dile getirdi
Abdullah Gül, 9 sayfalık yanıtında, Gülen Cemaati'nin "çok karmaşık örgüt yapısının" kendisinin dahil pek çok kimsenin öngöremediği bir durum olduğunu kaydetti.
"12 Eylül 2010 Anayasa referandumunda bu yapıya bağlı olduğu bilinen bazı yayın organlarının aşırı ve saldırgan propagandaları beni ilk rahatsız eden hususların başında geldi" diyen Gül, bunun muhtemel olumsuz sonuçları hakkında uyarılarda bulunduğunu aktardı.
'2004'te Sezer ve Özkök bu yapıya dikkat çekti'Gül ayrıca Refah Partisi ve Fazilet Partisi ile ilgili irtica suçlamaları, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hakkındaki kapatma davası, 2007 Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) tarafından yayımlanan bildiri nedeniyle "irtica konusundaki çıkışların da inandırıcılığı hep kuşkuyla karşılanmıştır" dedi ve ekledi:
"Bu bağlamda Gülen Cemaati olarak adlandırılan yapı ve faaliyetleri, söz konusu suçlamaların ana hedefinde hiçbir zaman bulunmamıştır."
"2004 yılında Milli Güvenlik Kurulu'nda yapılan genel irtica sunumları içerisinde 10. Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet Sezer'in ve dönemin genelkurmay başkanı Hilmi Özkök'ün bizzat bu yapı üzerine dikkat çektiklerini hatırlıyorum" diyen Gül bunun dışında bir uyarının söz konusu olmadığını belirtti.
Balyoz ve Ergenekon süreçlerine bağlı olarak askerlerin yargılanması ve tutuklanmasıyla ilgili gelişmelerde kendisini rahatsız eden uygulamalarla ilgili açıklamalar yaptığını söyleyen Gül,"Genelkurmay Başkanı, millitvekilleri ve gazetecilerin tutukluluklarıyla ilgili açık beyanlarımla ikazlarda bulundum" dedi.
'Komisyonun soruları kasıtlı bir kanaat oluşturma gayretinde' Komisyonun yönelttiği 27 soruya, birebir yanıtlarla cevap vermek yerine olayları birbiriyle bağlantılı olarak aktaran Gül, komisyonun sorularına yönelik tepkisini de dile getirdi.
Gül, "Komisyonunuzca hazırlanan bazı soruların kaleme alınış şeklinden, çeşitli vesilelerle tekzip ettiğim yanlış ve çarpıtılmış haberlerden yola çıkıldığı üzülerek görüyorum" dedi.
Bunun ardından 7 Şubat 2012'de Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müsteşarı Hakan Fidan'ın savcılık tarafından ifade vermeye çağrılması ile ilgili süreci aktaran Gül, "O gün kendisine tek sahip çıkan bendim" ifadelerini kullandı.
O gün yaşananları özetleyen Gül, "Kesinlikle savcılığa gitmemesi gerektiğini tembihledim ve kendisini bu şekilde talimatlandırdım. Bu konuda yapılan tüm açıklamalar ve tekzipler arşivde olmasına rağmen keyfiyetin tekrar gündeme getirilmesinden, bu hususla ilgili kasıtlı bir kanaat oluşturma gayreti içerisine girildiğini üzülerek görüyorum" dedi.
15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili oluşturulan Meclis Araştırma Komisyonu çalışmalarını tamamladı.
'Müttefiklerimizin darbe girişiminden habersiz olması imkansız' Aynı olay sırasında Gülen Cemaati'nin devlet içerisinde birlikte hareket ettiklerini tespit ettiğini söyleyen Gül, 15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu'na gönderdiği yanıtta şu ifadelere yer verdi:
"Ben bu grubun üyelerinin bireysel cemaat mensupları olmanın ötesinde devlet kurumları içerisinde bir dayanışla halinde bulunduklarını ve birlikte hareket ettiklerini, MİT müsteşarının sorguya çağrılması ile ilgili savcı değişikliğinin HSYK'da kilitlenmesi üzerine net olarak gördüm. 17-25 Aralık sürecinde ise bunun tamamen organize bir hareket olduğuna dair kanaatim pekişmiş oldu" dedi.
Gül ayrıca "FETÖ/PDY" bağlantısı olduğu düşünülen iş çevrelerine yönelik kayyum atamalarına dikkat çekerek, bu bağlantıların açık olduğu yerlerde el koymaların gerekli olduğunu ancak, "gelirlerini meşru temellere dayandırabilen kişi ve ailelere ait şirketlere" el konulmasını doğru bulmadığını söyledi.
"28 Şubat dönemine dayalı bilgilerim ile iç ve dış siyasetteki tecrübelerime dayanarak kanaatim, böyle bir darbe teşebbüsünden bilhassa bazı müttefiklerimizin habersiz olmasının mümkün bulunmadığı yönündedir" diyen Gül, Batılı ülkeleri de hükümete ve demokrasiye sahip çıkmakta geç kalmakla eleştirdi.