Gül: "Müzakereler kolay olmayacak "

Bakanı Abdullah Gül, AB ile 3 Ekim sürecine inişli-çıkışlı bir çizgiden gelindiğini belirterek, "Bu noktaya gelirken zaman zaman istediğimiz bazı gelişmeler ve tavırlarla karşılaşılmış olmakla birlikte, kararlı tutumumuz neticesinde engeller aşılmıştır.

Müzakereleri sürdürülebilir zeminde tutabilecek koşullar sağlanmıştır. Sonuçta, ülkemiz bundan böyle müzakere eden aday ülke konumundadır. Katılım müzakerelerinin yegane hedefi tam üyeliktir. Haksız dayatmaları kabul etmeyeceğiz" dedi.

TBMM Plan Bütçe Komisyonu'nda 2006 yılı bütçe müzakere maratonu sürüyor. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Bakanlığı'nın 2006 yılı bütçesine ilişkin komisyon sunumunda hükümetlerinin amacının halkın ve Meclis'in desteğiyle Türk dış politikasını daha ileri bir düzeye taşımak olduklarını ifade etti. 2055 yılının en önemli gelişmesinin 3 Ekim tarihinde AB ile tam üyelik müzakerelerine başlanmış olması olarak nitelendiren Gül, "Bu noktaya gelirken zaman zaman istediğimiz bazı gelişmeler ve tavırlarla karşılaşılmış olmakla birlikte, kararlı tutumumuz neticesinde engeller aşılmıştır. Müzakereleri sürdürülebilir zeminde tutabilecek koşullar sağlanmıştır.

Reklam
Reklam

Sonuçta, ülkemiz bundan böyle müzakere eden aday ülke konumundadır. Şimdi bize düşen bunun büyük bir tarihi adım olduğunun bilinciyle hareket ederek, içinde bulunduğumuz süreci büyük resmi dikkate alan bir yaklaşımla değerlendirmek ve bu yolun önümüzdeki dönemini yapıcı bir ruhla şekillendirmektir. Bu bağlamda müzakere sürecinin kolay olmayacağını hepimizin bilmesi ve buna hazırlıklı olması gerekmektedir. 40 yılı aşkın bir tarihi bulunan AB'yle ilişkilerimizin geçmişinde olduğu gibi önümüzdeki dönemde de çeşitli iniş-çıkışlar yaşanabilecektir. Bu 27 üyeli bir entegrasyon sürecinin yapısal ve kurumsal özellikleri çerçevesinde olağandır. İngiltere, İspanya ve Portekiz gibi nüfus ve yüzölçümü büyük olan ve tarihsel/kültürel özellikleri bulunan ülkelerin de benzer güçlüklerden geçmiş olduğunu unutmamalıyız" diye konuştu.

Türkiye'nin süreci başarıya ulaştıracak güç ve iradeye sahip olduğunun altını çizen Gül, "Geçmişte karılaştığı tüm zorluklara rağmen tam üyelik hedefinden sapmamıştır. İnançla, çok çalışarak yoluna devam etmiştir. Ülkemiz, önümüzdeki dönemde de aynı azim ve kararlılık içinde hedefine doğru emin adımlarla yürümeye devam edecektir. Bu inancım, objektif üyelik kriterlerinin gerektirdiği reformların halkımızın demokratik beklentileriyle uyuşmasından kaynaklanmaktadır. Hükümetimizin reformlar konusundaki kararlılığı, halkımıza karşı duyduğumuz siyasal sorumluluktan kaynaklanmaktadır. Ayrıca vizyon sahibi Avrupalı birçok devlet adamı, parlamenter, politikacı, düşünür, işadamı ve parti ve diğer kurumların Türkiye'nin Avrupa ile entegrasyonunu kuvvet ve cesaretle savunmuş olmaları bize kuvvet vermiştir" ifadelerine yer verdi.

Reklam
Reklam

MEDENİYETLER İTTİFAKI GİRİŞİMİ

AB'ye tam üyelik hedefinde sadece resmi kurumların çabalarıyla ulaşılmasının mümkün olmayacağını hatırlatan Gül, toplumun tüm kesimlerinin, başta Meclis ve diğer Anayasal kurumlarla sivil toplum örgütlerinin bu sürece olumlu katkılarının artarak sürmesinin öneminin büyük olduğunun altını çizdi.
"Katılım müzakerelerinin yegane hedefi tam üyeliktir" diyen Dışişleri Bakanı Gül, şöyle konuştu:

"Özel statü gibi AB'yle aramızdaki ilişkinin müktesebatına ve özüne uymayan seçenekleri kabul etmemizin mümkün olmadığını bir kez daha kuvvetle vurgulamak isterim. Nitekim MÇB'de de bu hususa açık vurgu yapılmaktadır. Keza süreç içinde Türkiye'ye yönelik çeşitli hesaplarını AB üzerinden sağlamayı amaçlayan çevrelerin zorlamalarıyla gündeme gelebilecek haksız dayatmaları kabul etmeyeceğiz. Şimdiye kadar olduğu gibi, objektif üyelik kriterlerinin dışında kalan talep ve olası baskılara karşı gerekli tepkileri en açık şekilde vereceğimizi de bu vesileyle ifade etmek isterim. Ancak şunu da belirtmem gerekir ki AB'yle ilişkilerimizi hiçbir zaman çatışmacı bir üslup içinde yürütmeyeceğiz.

Reklam
Reklam

İşbirliğini ve ortaklık ruhunu esas edinen bir yaklaşım ve haklılığımızdan güç alan bir olgunluk içinde olacağız. Müzakere süreci büyük oranda Türkiye'nin AB'yle uyum çalışmalarının hızına ve toplumsal dönüşümü yönetme becerisine bağlı olacaktır. Yapılacak çalışmalar sonucunda katılım aşamasına gelindiğinde gerek Türkiye, gerek AB bugünkünden çok arklı bir görünüm sergileyecektir. İnanıyoruz ki o aşamada tüm kriterleri karşılamış, Türkiye'nin cazibesi AB bakımından çok daha belirgin olacaktır. Bütün siyasi kaygılar geride bırakılmış olacaktır.

Esasen bugün dahi Türkiye'nin üyelik süreci ülkemizin küresel ölçekte birleştirici ve uzlaştırıcı rolü bakımından önem taşıyan bir çabanın sembolü haline gelmiş bulunmaktadır. Günümüzde dünyanın medeniyetler ekseninde birbirine karşı kamplara bölünmeye yönelik çabalarına şahit oluyoruz. Bu koşullarda Türkiye'nin AB üyelik sürecinde attığı her başarılı adım, gerçek bölünmenin dinler veya kültürler arasında değil, dar bir dünya bakışına sahip hoşgörüsüz çevrelerle evrensel değerler temelinde farklılıkların bir zenginlik olabileceğine inanan geniş kitleler arasında bulunduğunu kanıtlamaktadır".

Reklam
Reklam

BM Genel Sekreteri nezrinde Türkiye Başbakanı ile İspanya Başbakanı'nın eş-sunuculuğunda hayata geçirilen Medeniyetler İttifakı girişimine değinen Gül, "Bu anlamda Türkiye, günümüz tehditleriyle etkin bir biçimde mücadelede askeri imkanlar kadar 'yumuşak güç' unsurlarının da önem taşıdığının açıkça ortaya çıktığı bir ortamda, özel coğrafi konumu, kendine özgü tarihi-kültürel ve farklı geleneklerin sentezini oluşturan kimliğiyle, medeniyetlerarası diyalog konusunda kritik bir rol oynayabilecektir. Bu bağlamda, demokrasinin evrensel kriterlerini uygulayan tek Müsldklanmaktadır. Ayrıca vizyon sahibi Avrupalı birçok deüman ülke olması ve AB ile müzakerelere başlaması dünya barışına en büyük katkı ve hediye olmuştur" açıklamasında bulundu.