Gül: Özgürlükçü Bir Anayasayla, Vatandaşlık Mukavelesini Gerçekleştirmeliyiz

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, "Özgürlükçü bir anayasayla, herkesin hak ve hürriyetlerini garanti altına alan, kimsenin kendisini...

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, "Özgürlükçü bir anayasayla, herkesin hak ve hürriyetlerini garanti altına alan, kimsenin kendisini dışlanmış hissetmeyeceği yeni bir vatandaşlık mukavelesini gerçekleştirmeliyiz. Yeni anayasa yapım sürecinde, pek çok meselenin ve alternatif anayasal sistemlerin gündeme getirilmesi, bu sistemlerin olumlu ve olumsuz yanlarının irdelenmesi sağlıklı bir tartışmadır." dedi.

TBMM Genel Kurulu, 24. Dönem 3. Yasama Yılı'nın başlaması dolayısıyla bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Gül, dış politikada son on yılda elde edilen kazanımların temelinde, artan yumuşak gücün yer aldığını ifade etti. "Tarihi birikimimiz, uzun devlet tecrübemiz, milletimize öz hasletler ve demokratik kimliğimiz nedeniyle, bir 'erdemli güç' olarak, daima haklının yanında, haksızın karşısında oluyoruz, olacağız." diyen Gül, atılacak her adımda gözetilmesi gereken temel hususun, milli menfaatler olduğununun da hep akılda tutulması gerektiğini kaydetti.

Reklam
Reklam

Dış politikadaki kazanımların en değerlilerinden biri olan komşularla ilişkilerde kaydedilen ilerlemeleri de titizlikle muhafaza etmek gerektiğini belirten Cumhurbaşkanı Gül, "Bazı komşularımızla ilişkilerde bizim dışımızdaki gelişmeler nedeniyle yaşanan gerilemeyi, geçici ve dönemsel olarak görmeli, komşularla ilişkileri dostluk ve karşılıklı menfaatler prensibi temelinde ilerletme hedefini muhafaza etmeliyiz. Bazı komşularımızın da yaşadığı Ortadoğu’daki tarihi dönüşümün, güvenlik, istikrar ve refaha tahvil edilebilmesi için bölgenin iki temel güvenlik ikileminin halledilmesi öncelik taşımalıdır. Aslında birbiriyle ilintili olan bu iki temel mesele, Arap-İsrail İhtilafı ile bölgede tırmanma istidadına giren kitle imha silahlarının yayılması tehlikesidir. Her iki sorunun da çözümü için münferit ve kökten olmayan yaklaşımlar yerine, daha bütüncül ve kapsamlı bir yaklaşımın ortaya konulması elzemdir. Bu çerçevede, İsrail’in de güvenlik endişelerine son veren Arap Barış Planı ile; bölgenin Kitle İmha Silahlarından arındırılmasına imkan sağlayacak 1991 tarih ve 687 sayılı BM Güvenlik Konseyi Kararını temel alan bir bölgesel silahsızlanma mekanizmasının; eş zamanlı olarak hayata geçirilmesinin esas referans alınması gereken noktalar olduğu kanaatindeyim. ABD Başkanı Obama’nın 2010 yılında New York’ta yapılan NPT İzleme Konferansı’nda bu fikri destekleyen beyanlarını takdirle karşılıyor ve silahsızlanma konusunda diğer büyük aktörleri de bu hususta inisiyatif almaya davet ediyorum. Böylece, Ortadoğu ve dünyanın pek çok yerinde adalet duygusunu zedeleyen, istikrarsızlık ve aşırılıklara sebep olan Filistin meselesinin adil ve kalıcı bir şekilde çözülmesi; İran’ın ve diğer bölge ülkelerinin büyük tehdit algılamalarına bağlı gerilimlerin giderilmesi mümkün olabilecektir. Avrupa Birliği ve başta ABD olmak üzere NATO müttefiklerimizle ortak değerler temelinde yürüttüğümüz ilişkiler, sadece bir dış politika ve güvenlik tercihi olarak telakki edilmemelidir. Ülkemizin siyasi, demokratik ve ekonomik vasıflarının da bir anlamda tescili olan bu ilişkiler, güvenliğimizin pekiştirilmesi ile demokratik ve ekonomik inkişafımız bakımından da son derece önem taşımaktadır." dedi.

Reklam
Reklam

Son yıllarda tüm kıtalarda yakalanan diplomatik ve ekonomik aktivizmi sürdürmesinin, Türkiye’nin dünya politikasında yükselen profilinin korunması ve milli menfaatlerin genişletilmesi açısından gerekli olduğuna inandığını vurgulayan Gül, Rusya başta olmak üzere, ilişkilerin süratle çeşitlendiği Çin, Afrika, Latin Amerika ve Pasifik ülkelerine yönelik çok boyutlu dış politikanın güçlendirmeye devam edilmesini istedi.

"REFORMLARA ÖNCELİK YENİDEN TESİS EDİLMELİ"

Ayrıca, Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ve İslam dünyasıyla ilişkilere verilen önem ile Kıbrıs davasına yönelik dikkat ve alakanın artırarak sürdürülmesi gerektiğini belirten Gül, ekonomik gelişmeleri değerlendirdi. Bugün Batı ekonomilerinin büyük bir krizle boğuştuğunu hatırlatan Gül, şöyle devam etti: "AB kendi içine kapanıp iç yapılanmasının beraberinde getirdiği bazı zafiyetleri gidermek için çaba sarf ediyor olabilir. Ancak, hiçbir kriz sonsuza dek sürmez. 1929 Buhranı’ndan bu yana çok sayıda kriz sona ermiş ve çoğu kez ülkeler “yaratıcı yıkım” kuralı gereğince krizlerden güçlenerek çıkmıştır. AB üyelik perspektifinin getirmiş olduğu ivmeyle Türkiye’nin, ekonomisini ve demokrasisini güçlendiren ve vatandaşlarımızın hayat standardını yükselten pek çok reforma öncülük ettiği bir gerçektir. Çoğu kez karşı taraftan kaynaklanan nedenlerle süreç yavaşlasa da biz kendi işimize bakmalı ve AB müktesebatı çerçevesinde atılması gereken doğru adımları kararlılıkla atmalıyız. Bu nedenle, Yüce Meclis’ten beklentim, AB uyum yasalarına ve reformlarına yönelik önceliğin yeniden tesis edilmesi ve bunların bütün vatandaşlarımız adına somut kazanımlara dönüştürülmesinin sağlanmasıdır."

Reklam
Reklam

"YENİ ANAYASA MİLLETİMİZİN ÖZLEMİ VE BEKLENTİSİ"

Geçen yıl ülkemizin en önemli gündem maddesinin yeni anayasanın yapımı olduğunu dile getiren Gül, milletin özlemi ve beklentisi olan bu anayasa için vadenin, bugün başlayan yeni yasama yılı olduğuna dikkat çekti.

Anayasanın geniş kitlelerin önerilerini de içine alacak, sivil toplumun taleplerine de yer veren ön hazırlığının geçen yıl tamamlandığını ifade eden Gül, "Meclis’te temsil edilen partilerimizin eşit sayıda üyesinden oluşan komisyon çalışmalarını ben de yakından izlemekteyim. Şimdi bu çalışmaların ortak bir metne dönüştürülmesi zamanı gelmiştir. Ortaya çıkacak metin mümkün olduğu oranda üzerinde uzlaşılabilecek ortak görüşleri içermelidir. Anayasa gibi temel bir metin üzerinde yüzde yüz anlaşmanın ne denli güç olduğunun farkındayım. Özgürlükçü bir anayasayla, herkesin hak ve hürriyetlerini garanti altına alan, kimsenin kendisini dışlanmış hissetmeyeceği yeni bir vatandaşlık mukavelesini gerçekleştirmeliyiz. Yeni anayasa yapım sürecinde, pek çok meselenin ve alternatif anayasal sistemlerin gündeme getirilmesi, bu sistemlerin olumlu ve olumsuz yanlarının irdelenmesi sağlıklı bir tartışmadır. Bu sistemlerin dünyada başarıyla uygulandığı örnekler bulunduğu gibi, ciddi sıkıntılara yol açtığı örnekler de mevcuttur. Önemli olan dünyadaki mevcut örnekleri de dikkate alarak, meseleyi kendi bütünlüğü içinde, tüm veçheleriyle tartışmaktır. Netice olarak yapılması gereken; köklü anayasal tecrübemizin ışığında milletimizi layık olduğu seviyeye taşıyacak; temel hak ve özgürlükleri genişletecek; halkımızın birlik ve beraberliğini pekiştirecek; demokrasimizi kurumsallaştıracak bir anayasanın biran önce hazırlanmasıdır."

Reklam
Reklam

"ÖZGÜRLÜK ORTAMI BULUNUYOR"

Türkiye'de bugün herkesin görüşlerini rahatlıkla ifade edebileceği bir özgürlük ortamı bulunduğunu belirten Gül, bu yolda eksikler veya yanlış uygulamaların, demokrasiyi zedeleyen görüntüler sözkonusu ise de bunların hepsi hiç gecikilmeden ortadan kaldırılması gerektiğini söyledi.

Türkiye’nin demokratik bir hukuk devleti olduğu yolunda kimsenin kaygısının da, kuşkusunun da bulunmaması gerektiğini vurgulayan Gül, "İç ve dış kamuoyunda bu yoldaki kazanımlarımızın haksız bir şekilde gölgelenmesine müsaade etmemeliyiz. Dünyada demokratik hak ve özgürlüklerin en geniş biçimde kullanılmasına imkân verdiği için zarar görmüş ülkeye pek rastlanılmaz. Buna karşılık sıkıntıdan sıkıntıya düşenlerin çoğu, hak ve özgürlüklerin dar olduğu, demokrasiden nasibini almamış ülkelerdir. Türkiye, çok şükür, bugün belli bir demokratik olgunluğa kavuşmuş bir ülkedir. Bir ülkede yazarların, düşünürlerin ve fikir adamlarının görüşlerini korkusuzca paylaşabilmeleri, o ülkeye itibar kazandırır. Aynı şekilde, gazeteciler, haberciler ve bir bütün olarak medya mensuplarının halkı haberdar etme görevlerini yerine getirirken hiçbir engelle karşılaşmamaları da temel esastır. Hiçkimse fikirleri ve fikirlerini medya yoluyla açıklaması yüzünden hapse düşmemelidir. Şiddeti teşvik eden ile görüş açıklayan arasında kesin bir ayrım gözetilmelidir." şeklinde konuştu.

Reklam
Reklam

"HESAP VEREBİLİRLİK HER ÜLKEYİ GÜÇLÜ KILAR"

Hukuk devleti, şeffaflık ve hesap verebilirlik gibi temel demokratik ilkelerin her ülkeyi güçlü kılacağının altını çizen Gül, şunları söyledi: "Kritik dönemlerden geçerken bu konularda göstereceğimiz özen ve titizlik, mücadele gücümüze güç katar ve her türlü istismar ve kirli propagandaları defeder. Bu sebeple, kurumlarımızın da itibarını yüceltmek ve zedeletmemek için, tüm şüphe ve kuşkuları yok edecek cesaretle davranmalıyız. Hepimizi derinden üzen olayları ve talihsizlikleri asla iç polemik kısır döngüsüne sokmadan, sorgulama-hesap verebilirlik dengesinde tutmalıyız. Bu davranış tarzı asla bir zafiyet olmadığı gibi, tam tersine ülkemizin ve kurumlarımızın gücüne güç katacaktır.

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

Anahtar Kelimeler: