Gürültü kirliliği

Gürültü kirliliği

İstanbul Valiliği, geçen hafta vatandaşlardan gelen yoğun şikâyet ve müracaatlar üzerine, Boğaz’ daki 11 gece kulübünü, bir hafta süreyle kapattı.

Sebep: gürültü kirliliği.

Çünkü, Kuzguncuk, Çengelköy, Beylerbeyi ve Üsküdar.. gibi bu mekânların karşı kıyısındaki semtlerde oturan insanlar artık dayanamaz olmuşlar bu işkenceye.

Bakın bunlardan biri nasıl anlatıyor yaşadıklarını:
‘’Geceleri evimizde misafir ağırlamamız söz konusu olamaz, çünkü saat 22.00'den itibaren salonda birbirimizi duymamıza imkân ve ihtimâl yok. Camlarımız zangırdıyor, sabahın dördüne kadar bu ceza devam ediyor.'

Reklam
Reklam

Kapatma öyle birden bire de olmamış üstelik. Çevreyi rahatsız eden bu yerler, önce para cezası verilip uyarılmışlar. Gürültüye karşı önlem almaları istenmiş, bunun için de süre tanınmış.

Ama, her zaman olduğu gibi ne uyarıları ne cezayı ‘takan’ olmayınca da Çevre Kanunu’nun 14. ve 15. maddelerine göre kapılarına kilit vurulmuş, sesleri kesilmiş bu kulüplerin.
Buralar öyle herkesin gittiği, sıradan yerler değil. Önlerinde paparazzilerin nöbet tuttuğu, sosyetenin… mankenlerin… artistlerin… futbolcuların… ünlülerin eğlence yeri.
Kapatılmaları da elbette büyük yankı yarattı.

Bu, aslında içki içmeye karşı çıkmak, eğlenenleri kıskanmak diyenler de oldu, buraları binlerce insanın ekmek kapısıydı, bunlar aç kalacak diyenler de. Turizmin baltalandığı da iddia edildi.

Sapla saman bakın nasıl karıştırıldı.

Kimsenin, başkasının eğlencesinde de gözü yok, kazancında da, ekmek parasında da.
Kimse de ne turisti kıskanıyor, ne de turizmi falan baltalamak istiyor.
İnsanların eğlence anlayışlarının farklı olması çok normal.
Elbette, herkes istediği gibi eğlenebilir. Gürültüden de zevk alanlar olabilir.
İsteyen içki de içebilir, başka şeyler de. Müziği çok yüksek sesle adeta gürültü gibi de sevebilir.

Reklam
Reklam

Ama, kimsenin de kimseyi rahatsız etmeye, huzursuz etmeye, sinirlerini bozmaya, uykusuz bırakmaya… hiç mi hiç hakkı yok.

Geçen sene bu kapatılan yerlerin birine ben de ‘merak saikasıyla’ gitmiştim. Burası, manzara olarak gerçekten mükemmel bir yerdi. İstanbul tüm güzelliği ile, ihtişamı ile ışıl ışıl karşınızda idi.

Ama, insanların adeta üst üste eğlendiği, yanındakini bile duymakta zorlandığı… kalabalık ve gürültülü bu yer beni hiç mi hiç sarmadı.

Sıkıldım ve bir an önce kaçmaya baktım.
Önce İstinye Körfezi’ nden Münir Nurettin’in sesi geldi kulaklarıma:
Âheste çek kürekleri, mehtâb uyanmasın,
Bir âlemi hayâle dalan âb uyanmasın.
Âğuş'u nev-bahâr'da, hâbîdedir cihân;
Sürsün sabâh-ı haşr'e kadar, hâb uyanmasın.

Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi
Göğüs Hastalıkları Bölümü Öğretim Üyesi

ahmetrasimk@mynet.com