Babam, yıllar önce ben küçükken, doğumların arttığı yıllarda doğanların anne-babaları arasında yaygın olan bir sözü mantra misali düzenli olarak tekrarlardı: “Topluluk içinde iki şey hakkında asla tartışmayacaksın: Din ve politika”
Bunun sebebi, bu iki konudan birini bir konuşma içinde dile getirmenin, hararetli bir tartışma yaratması, dostlukları zedelemesi ya da en azından geceyi rezil etmesiydi.
Din ve politika artık arkadaşça bir sohbet ortamında tartışılabilen konular; ama hala bazı konular var ki, beslenme uzmanları arasında, ebevynlerimin zamanında kaçınılan tarzda tartışmaların başlamasına sebep olabiliyor. Kıran kırana bir dövüş için herkesin ilk beş listesine girecek tartışmanın konusu suni tatlandırıcılar.
Yiyecek müessesesinin üyelerine soracak olursanız, çoğunlukla alaycı bir gülüşle size suni tatlandırıcıların -özellikle de Equal ve Nutrasweet’te bulunan aspartamın- sorun doğurduğuna dair hiçbir bilimsel kanıtın olmadığını (oldukça nadir görülen PPK adlı metabolik anomalinin görüldüğü kişiler hariç) söyleyecekler. Son derece güvenli olduğunu söyleyecekler. FDA da onayladı. Normallerini içeceğinize, diyet olan içecekleri için, kahvenizi istediğiniz gibi tatlandırın. Kilo vermenize yardımcı olacak; çünkü aksini yapsaydınız şeker tüketiyor olacaktınız. Tüm o gülünç rivayetlerse, bilimsel dayanağı olmayan, kanıtlanmamış çılgın rivayetler sadece. Ben o kadar emin değilim.
Tartışma Sürüyor
Sağlık açısından kaygıları bir kenara bırakacak olursak komik olan şu: Suni tatlandırıcı kullanarak kilo veremezsiniz. Tatlı ihtiyacınızı körükleyerek daha fazla şeker istemenize sebep olurlar. Ayrıca bazı araştırmalara göre; insanlar yağı ya da kalorisi az şeyler yediklerini düşündüklerinde, gün içinde bunları tekrar yemek için kendilerine bahane yaratıp, “yanlış” besinlerden günün ilerleyen saatlerinde daha çok yiyorlar.
Tatlandırıcı kullanma alışkanlığını kırmak kolay olmayabilir. Bu nedenle yediğiniz ya da içtiğiniz bir şeyi tatlandıracaksanız, bunu sık olmayacak şekilde yapmanızı öneriyorum ve yaptığınızda da, bulabildiğiniz en kaliteli ve en yoğun olan baldan çok az kullanarak yapın. Alternatif olarak, kalitesi yüksek ve taklit olmayan gerçek akçaağaç şerbeti kullanın. Ekolojik ürünler satan mağazalardan bulabileceğiniz harika bir ot olan “stevia”yı (şeker bitkisi) da kullanabilirsiniz; ama miktarına dikkat edin. Çok az miktarda kullanmazsanız, ağızda acımtrak bir tat bırakabiliyor. Suni tatlandırıcı sıralamasına yeni giriş yapan ve umut vadeden yeni tatlandırıcı ise Splenda adıyla da tanınan sukraloz.
Ardında Yatan Teknoloji
Aspartam, iki amino asidi birbirine bağlayan bir molekül ki, bu onu kısmen protein yapıyor. Bu protein molekülü parçalanarak bilinen bir kanserojen madde olan formaldehide ve körlüğe sebep olabilen metanole (odun alkolü, metil alkol) dönüşüyor. Aspartamın parçalanmasıyla ortaya çıkan bu iki maddenin miktarları toksik seviyeye ulaşmadığından, FDA bu durumu fazla ciddiye almadı. Böylece tüketicilerin de endişelenecek bir şeyleri kalmadı. Peki günde bir düzine diyet içecek içenlere ne olacak? Ya da yağsız, şekersiz tatlıları (ki bol miktarda aspartam içerirler) yiyenlere? FDA, aspartamdan elde edilen ve miktarı az olan iki nörotoksinin “tehlikesiz” olduğu konusunda haklı olsa bile, kimsenin böyle bir tüketimin uzun vadeli sonuçlarından haberdar olduğunu sanmıyorum.
Küçük bir protein parçacığı olan aspartam, kana karıştıktan sonra, beyinde “korunmasız alan” adı verilen bir bölgeye ilerler. Doğa, o sonsuz bilgeliğiyle, hassas beyin dokusunu, kanda dolaşabilecek istenmeyen zararlı maddelerden korumak için, kan-beyin bariyeri adı verilen koruyucu bir kalkanla sarmış. Ancak korunmasız alanda bir çatlak olduğundan, istenmeyen maddeler buradan girip yaramazlık yapabilirler. Beyne bir kere girdiler mi, ekzitotoksisite (glutamat ve benzeri maddelerin sinir hücrelerine zarar verip öldürmesi) adı verilen bir etki yaratıp beyni istenmeyen bir şekilde uyarabilirler. Aspartam ve MSG (monosodyum glutamat -konserve, hazır çorba, bulyon, salam vs gibi gıdalarda görülen zararlı bir katkı maddesi-) gibi diğer moleküller işte bu şekilde ciddi sorunlara yol açıyorlar.
Dr. Russell L. Blaylock yazdığı “Excitotoxins: The Taste That Kills” adlı nefis kitabında, görüşlerini mükemmel bir şekilde açıklıyor ve tartışmaları açıklığa kavuşturuyor. Fazla bilinmese de, aspartam tüketicilerce FDA’ya şikayet edilen tek muhtevadır.
“Doktorlar ve Hastalar İçin Townsend Bülteni”nin Ocak 2000 nüshasında, Dr. H. J. Roberts, “aspartamlı ürünlerin birçok ciddi yan etkileri olduğunu ve sağlık açısından tehlikeli olduklarını” kendi deneyimlerine dayanarak anlatıyor (onun sözleri, benim değil). Dr. Roberts, aspartama tepki veren 12 binin üzerinde vakadan oluşan veritabanına dayanarak, aspartamın sinirsel, psikolojik, endokrin ve metabolizma problemlerine, migrene sebep olabileceğine, ya da migreni arttırabileceğine ve duyarlı kimselerde bağımlılık yaratabileceğine inanıyor. Hassas kişilerde aspartam kullanımının uyku bozukluklarına, baş ağrılarına, baş dönmesine, kısa süreki hafıza kaybına, konsantre olamamaya ve düşüncelerde bulanıklıkla duygusal hallerdeki iniş çıkışlara sebep olduğunu söylüyor.
Sonuç
Suni tatlandırıcı kullanma alışkanlığınızı bırakmanın iyi yanı, muhtemelen daha az diyet içecek içip (bir bardak da su için) daha az “kalorisiz” tatlılar (yerine meyve yiyin) yiyecek olmanız. Suni tatlandırıcı alışkanlığından vazgeçmek, başka bir avantaj sağlamasa da, bu bile çabanıza değecek.
Jonny Bowden, Doktor, Beslenme Uzmanı