Doç. Dr. Enes Duman, ülkemizde diyabet hastalığıyla yaşayanların sayısının 11 milyondan fazla olduğuna dikkat çekerek, hastalığın başta damarlar olmak üzere vücuttaki hemen her organı etkilediğini belirtti. Diyabetin ayak komplikasyonları nedeniyle dünyada her 30 saniyede bir ayak kaybı yaşandığını, diyabetli hastaların yüzde 25'inde diyabetik ayak yarası geliştiğini belirten Doç. Dr. Duman, bu hastaların yaklaşık yarısının ayaklarını kaybettiğini ifade etti.
Ayakta duyu azalması veya kaybı, şekil bozuklukları, yaralar, renk değişiklikleri, ciltte kuruluklar ve çatlakların diyabetik ayak bulguları olabileceğine dikkat çeken Doç. Dr. Duman, Şeker hastalarında medikal tedaviye rağmen iyileşmeyen ayak yaraları, atardamar tıkanıklıklarına bağlı olabilir" dedi. Bu durumlarda erken müdahale edilmemesinin uzuv kaybına kadar gidecek süreci başlattığını belirten Doç. Dr. Duman, girişimsel radyoloji ünitelerinde yapılan müdahalelerle tıkalı damarların ameliyat gerekmeksizin açılarak ayağa kan akımı artırıldığını ve yara iyileşmesinin hızlandırıldığını söyledi.
Diyabetik ayak sorunundan korunmak için ilk olarak mutlaka kan şekeri seviyesinin normal sınırlar içinde tutulması gerektiğini ifade eden Doç. Dr. Duman, evde günlük kan şekeri takibinin yapılması ve düzensizlik görüldüğünde doktora başvurulmasının önemini vurguladı. Doç. Dr. Duman, hastaların günlük ayak kontrolünü yapmaları gerektiğini sözlerine ekleyerek, şunları söyledi:
Uygun ayak bakımı temel olarak ayak cildinin korunması, tırnak bakımı ve uygun ayakkabı seçimini kapsar. Her gün ayaklar ılık su ve sabunla yıkanmalı, özellikle parmak araları yumuşak bir havluyla kurulanmalı, cildin kuruyup çatlamaması için yumuşatıcı, nemlendirici bir vücut losyonu kullanılmalı, ayak tırnakları keskin bir tırnak makasıyla kısa olmamak şartıyla dikkatlice kesilmelidir.
Ayrıca ayaklar her gün bir ayna yardımıyla kontrol edilmeli, renk değişikliği, kızarıklık, kesik, su toplaması gibi değişiklikler varsa doktora başvurulmalıdır. Giyilen çorap da önemlidir. Çorap lastiksiz ve pamuklu olmalı, ayağı sıkmamalıdır. Ayakkabı seçiminde de rahat, yumuşak, yuvarlak burunlu, lastik tabanlı ayakkabılar tercih edilmelidir. Kesinlikle çorapsız ayakkabı giyilmemeli. Eğer ayaklarda şekilsel bozukluk varsa mutlaka özel yapım ayakkabı tercih edilmeli."
Diyabetik hastalarda, diyabetin uzun dönemde sinir, damar yapıları ve bağışıklık sistemi üzerine olumsuz etkileri nedeniyle ayaklarda şekil bozukluğu ve yara oluşma riskinde artışın söz konusu olduğunu ifade eden Doç. Dr. Duman, tedaviyle ilgili şöyle konuştu:
Diyabetik hastalar, en çok ayakta yara nedeniyle hastaneye yatar. Bu yaraların tedavisi haftalar, hatta aylar sürebilmektedir. Diyabetik ayak yaralarının tedavisinde hasta; endokrinoloji, ortopedi, kalp ve damar cerrahisi, plastik ve rekonstrüktif cerrahi, enfeksiyon hastalıkları ve en önemlisi girişimsel radyoloji kliniklerinden oluşan bir ekip tarafından değerlendirilmelidir. Ayakta iltihap (enfeksiyon) varlığında uygun antibiyotik tedavi başlanmalıdır. Yara bölgesindeki ölü doku olarak adlandırılan kısımların cerrahi yöntemlerle yara bölgesinden uzaklaştırılması gerekir. Yara bölgesinin düzenli pansumanı yapılmalıdır. Hastaların kan şekerlerinin normal değerlerde olması için uygun diyet ve insülin tedavisi düzenlenmelidir. Ayrıca yaranın üzerine basılması iyileşmeyi geciktireceğinden, basıyı engelleyecek ortopedik önlemler alınmalıdır."
Diyabetik hastaların yarısından çoğunda damarlarda tıkanıklık veya bozukluk oluştuğuna dikkat çeken Doç. Dr. Duman, damarlardaki tıkanıklığın uygun yöntemlerle açılması gerektiğine dikkat çekti. Doç. Dr. Duman, Girişimsel radyoloji ünitelerinde yapılan müdahalelerle tıkalı damarlar ameliyat gerekmeksizin açılarak ayağa kan akımı artırılır ve yara iyileşmesi hızlandırılır" dedi.
İşlem sırasında lokal anestezi altında iğne deliği kadar küçük bir kesi yapıldıktan sonra damara girildiğini anlatan Doç. Dr. Duman, daralma veya tıkanma olan damar bölümlerinin balonla genişletilerek ya da bu bölgelere stent yerleştirilerek tedavi edildiğini söyledi.
Bazen ayaktaki iyileşmeyen yaraların atardamarların tıkanması ya da daralmasına bağlı değil, toplardamar yetmezliği sonucu gerçekleşebileceğini aktaran Doç. Dr. Enes Duman, Toplardamar yetmezliğine bağlı gelişen ayak yaraları genellikle ayak bileğine yakın yerleşim gösterir. Sıklıkla yara çevresinde kahverengi renk değişikliği, bacak şişliği ve ağrı gibi toplardamar yetmezliğinin diğer bulguları da eşlik eder" diye konuştu.
Hastalardaki toplardamar yetmezliği uygun şekilde tedavi edildiğinde yaraların hızla iyileştiğini de vurgulayan Doç. Dr. Duman, yetmezlik olan damarın tedavisinin, lokal anestezi eşliğinde yaklaşık 45 dakikalık bir işlem olan ablasyon tedavisi ile yapılabildiğini kaydetti.