Fatih Altaylı, dün bir gazetede yer alan “Zarrab konuştukça rezil oluyoruz” ifadesine de sert çıktı. Fatih Altaylı, Türkiye'nin bu işten rezil olmadan nasıl kurtulacağının formülünü paylaştı: "Zarrab konuştukça rezil falan olmuyoruz. İran’la gizli gizli ticaret yapmayanı mı var? Fransa’sı, İngiltere’si, Almanya’sı, İtalya’sı, İsviçre’si, hatta Amerika’sı İran’la ticaret yapmıyor mu? Hepsi yapıyor. Kimi yakalanıyor, cezasını ödüyor, kimi yakalanmıyor, yakalanması istenmiyor sıyırıyor. Bizi rezil eden, İran’la iş yapılması değil. Bizi rezil eden, kimi bürokrat ya da siyasetçilerin rüşvet alması da değil. Bizi rezil edebilecek olan bundan sonrası. Rüşvet aldığı iddia edilen banka genel müdürüne soruşturma açar, adam gibi yargılarsan... Rüşvet aldığı iddia edilen bakanı soruşturup yargılarsan... Bunları yapabilmek için gereken bilgileri, varsa belgeleri Amerikan adaletinden istersen.. Ve “Biz İran’la ticaret yaptık ve bunun legal olduğunu düşünüyorduk. Buraya illegalite sokan varsa hesabını sizden önce biz sorarız”dersen... Rezil falan olmayız."
Habertürk gazetesi yazarı Fatih Altaylı'nın 'Hiç değilse bir soruşturun' başlıklı bugünkü yazısının ilgili kısmı şöyle:
Tamam hemfikiriz, Reza Zarrab şerefsiz. Biz bunu baştan beri söyledik, şimdi siz de bizimle aynı düşünceye geldiniz. Tamam Reza Zarrab davası Türkiye’ye, belki Rusya’ya, hatta İran’a karşı kullanılan bir dava, orada da hemfikiriz. Ama hâlâ hemfikir olamadığımız, hâlâ aynı hizaya gelemediğimiz bir “tutum” var. O da “rüşvet” meselesi.
Hadi Zarrab “şerefsiz” olduğu için sözlerini ciddiye almayalım, baskıya boyun eğdi diyelim. Ama bakın Zarrab davasının başsanığı haline gelen Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla ne diyor: “Rüşveti ben almadım. Ayakkabı kutuları içinde eski Genel Müdür Süleyman Aslan aldı.”
Ne yani, “Bu da mı gol değil?”. En azından yardımcısının iddiasıyla ilgili Aslan hakkında bir soruşturma, yeni deliller ve itiraflar ışığında yeni bir dava açılmayacak mı? Bu rezalet soruşturulmayacak mı? Ya da Zarrab’ın eski Bakan Zafer Çağlayan hakkındaki iddiaları. “Kazancın yarısını istedi. 40 milyon Euro nakit verdim. Hesabına para transfer ettim. Kıymetli hediyeler verdim” dediği Zafer Çağlayan’a tek bir soru sorulmayacak mı?
ZARRAB KONUŞTUKÇA REZİL FALAN OLMUYORUZ
Dün Hürriyet Gazetesi’nin internet sitesi, “Zarrab konuştukça rezil oluyoruz” diye bir başlık atmış. Katılmıyorum. Ama hiç katılmıyorum. Zarrab konuştukça rezil falan olmuyoruz. İran’la gizli gizli ticaret yapmayanı mı var? Fransa’sı, İngiltere’si, Almanya’sı, İtalya’sı, İsviçre’si, hatta Amerika’sı İran’la ticaret yapmıyor mu? Hepsi yapıyor. Kimi yakalanıyor, cezasını ödüyor, kimi yakalanmıyor, yakalanması istenmiyor sıyırıyor. Bizi rezil eden, İran’la iş yapılması değil.
ASIL REZİLLİK BU İDDİALAR KARŞISINDA SUSPUS OTURMAKTIR
Bizi rezil eden, kimi bürokrat ya da siyasetçilerin rüşvet alması da değil. Bizi rezil edebilecek olan bundan sonrası. Rüşvet aldığı iddia edilen banka genel müdürüne soruşturma açar, adam gibi yargılarsan... Rüşvet aldığı iddia edilen bakanı soruşturup yargılarsan... Bunları yapabilmek için gereken bilgileri, varsa belgeleri Amerikan adaletinden istersen.. Ve “Biz İran’la ticaret yaptık ve bunun legal olduğunu düşünüyorduk. Buraya illegalite sokan varsa hesabını sizden önce biz sorarız”dersen... Rezil falan olmayız. Asıl rezillik bu iddialar karşısında suspus oturmaktır. Çünkü o zaman herkes, “Sükut ikrardan gelir” diyecektir!