Bir kadının yumurtlamasına en yakın günlerde ve yumurtlama gününde hamile kalma şansı fazladır. Yumurtlama gününü tespit edebilmek için takvim yöntemi uygulandığında, adetin birinci gününden bir sonraki adetin birinci gününe kadar olan gün sayısından 14 gün çıkararak ortalama olarak yumurtlama günü bulunabilir. Yumurtlama gününden önceki 3-4 günlük süreç de, gebe kalabilirlik açısından kaçırılmaması gereken günlerdir. Dolayısıyla böyle bir hastada 12-16. günler arasında daha sık ilişkide bulunulması tavsiye edilir.
28 günde bir adet gören hastada ortalama olarak yumurtlama günü 14.gündür. Böyle bir durumda 10 ve 14. günler arasında daha sık ilişkide bulunulması tavsiye edilir.
Bir kadın, üreme potansiyelinin dorukta olduğu 20-30 yaş arasındaki süreçte çok daha rahat hamile kalabilir. Özellikle yirmili yaşların ikinci yarısında gebe kalabilirlik en yüksek safhadadır. 30-34 yaş arasında biraz azalmaya başlar. 35 yaşından sonra ise üreme hücrelerinin kalitesinin düşmesi yüzünden hızla azalmaya başlar. Kadınlarda biyolojik saat maalesef ters yönde çalışır. Bu nedenle gebelik yaşının mümkün olduğu kadar 35'den yukarı sarkıtılmaması tavsiye edilir.
Kadınların özellikle endokrin sistem denilen hormonal hastalıkları, hamile kalmayı zorlaştırmada en sık karşımıza çıkan hastalık grubudur. Özellikle polikistik over sendromu adı verilen geç yumurtlama problemiyle giden, 100 kadının 3-4'ünde karşılaşılan, aşırı kilo artışıyla, diyabete eğilimle ve tüylenme ile seyreden bir polikistik over sendromu vardır. Bu da en sık rastlanan gruptur.
Üreme kanalının anatomisini bozan yumurtalık kistleri, rahimde görülebilecek miyom tarzı urların varlığı, bir takım anatomik engeller, kanalların yapışık olması gebe kalamamaya sebep olabilir.
Bizim toplumumuzda çok sık görülen tiroid hastalıkları, tiroid bezinin az çalışmasına bağlı hipotiroidi ya da çok çalışmasına bağlı hipertiroidi gibi durumlarda hastanın gebe kalması gecikebilir. Beyinden salgılanan bir hormon olan prolaktin hormonunun aşırı salgılanması durumunda yumurta baskılanacağı için gebe kalabilirlik zor olabilir.
Kadında çikolata kistleri ya da diğer yumurtalık kistleri bulunması, bunların geçirilmiş cerrahileri de gebe kalma ihtimalini azaltabilir. Ayrıca kadının genel sağlığını etkileyen kronik böbrek hastalığı, kronik kalp hastalığı gibi genel sağlıkta düşmeye yol açan diğer hastalıklar da bu konuda bir engel olarak ortaya çıkabilir.
Sperm vajinaya boşaldıkça, cinsel ilişkide bulunduğunuz pozisyon gebe kalmada bir fark yaratmaz. Bu gerçekleştiğinde sperm rahim ağzından yukarı yüzerek rahim ve fallop tüplerine girebilir ve varsa bir yumurtayı karşılayabilir.
Pek çok insan ayrıca, kadının cinsel ilişkiden sonra bacaklarını yukarı kaldırması spermin rahme gitmesine yardımcı olduğunu söylüyor. Bunun doğru olduğunu söyleyecek hiçbir kanıt yok. Vajinadan rahme giden yol düz bir çizgi değildir, bu nedenle ayağa kalktığınızda tüm spermlerin geri gelmesi konusunda endişelenmenize gerek yoktur.
Düzensiz adet gören hastalarımızın yumurtlama gününü tespit etmede takvim yöntemini kullanması çok zordur ve güvenilir olmayacaktır. Bazal vücut ısısı ölçümü denilen bir yöntem vardır.
Bu yöntemde, sabah yataktan kalkmadan önce ölçülen vücut sıcaklığının tespitidir. Hassas bir termometre kullanılarak yapılır. Çalışmalarla saptanmıştır ki, yumurtlama olduğunda vücut ısısı ortalama 1 derece kadar artmaktadır. Ayrıca vücutta görülen kasık ağrısı, vajinal akıntı kıvamının artışı da yumurtlamanın diğer belirtileridir.
Deneyimsiz bir kadının bunu belirlemesi ve takip edebilmesi oldukça zordur. Kolaylaştırmak için, kanda artan LH hormonunun değerini ölçen, idrarda bakılabilecek ve değerlendirmesi son derece kolay olan bir takım testler vardır. Bu testler eczacılardan temin edilebilir, yumurtlamanın olduğu gün cinsel ilişkiye girilmesi gebe kalma şansını mutlaka arttıracaktır.
Kolay hamile kalmayı sağlayan herhangi bir besin grubu yoktur. Ama gebe kalmayı planlayan bir anne adayının sağlıklı ve dengeli beslenmeye özen göstermesi gerekir. Özellikle protein ağırlıklı bir diyet benimsenmelidir.
Sıklıkla karşımıza çıkan demir eksikliği anemisi kansızlığıyla karşılaşmamak adına, kırmızı etten zengin beslenilmesi tavsiye edilir. Kırmızı et, tavuk, balık, ceviz, fındık gibi besinler, antioksidan içeren yağlı tohumlar, baklagiller, taze mevsim sebzeleri ve meyveleri, süt ve süt ürünlerinin sıklıkla tüketilmesi gerekir. Ayrıca bir anne adayının, gebelikten iki ay öncesinde, folik asit adı verilen bir vitaminin takviyesine başlamasıyla da, olası sakatlıkların oranını düşürdüğünden çok önemlidir. Yaklaşık olarak 400 mg. folik asit takviyesi günlük diyete ilave edilmelidir. Bunun yanı sıra da öğün atlamadan, sağlıklı ve dengeli bir diyet tavsiye edilir.
Bir çift ortalama olarak haftada 2 kez cinsel ilişki sıklığı tutturabilirse, yumurtlamayı tutturabilme ihtimalini de arttıracaktır. Ama özellikle adetin birinci gününden bir sonraki adetin birinci gününe kadar hesaplanan takvimden 14 çıkarıldığında ortalama olarak yumurtlama günü tespit edilebilir. O günlere yaklaşıldığında, 3-4 gün öncesinden düzenli cinsel ilişkilere başlanması gebelik ihtimalini arttırır. Böyle durumlarda çok sık cinsel ilişki veya aynı gün içerisinde birkaç kez cinsel ilişki önermeyiz. İdeali 2-3 günlük aralıklarla girmektir.
Bir kadının doğum kontrol hapını bırakmasından sonra yaklaşık olarak üçüncü haftada yumurtlaması geri döner. Ama bu bazı kadınlarda ikinci ayı bulabilir. Dolayısıyla işi şansa bırakmamak adına, gebelik planlayan bir anne adayına doğum kontrol hapını yaklaşık 2 ay öncesinde bırakmasını ve prezervatif yöntemiyle korunmasını tavsiye ediyoruz.
Alkol, sigara, kafein ve diğer uyuşturucu maddeler, zararlı ve toksik maddelerdir. Kadındaki yumurta hücresine, erkekteki sperm hücresine olumsuz etkileri vardır. Erkekte sperm sayısının azalmasına yol açarken, kadında da yumurtlama sürecine olumsuz etkisi vardır. Özellikle sigaranın, yumurtlama olduktan sonra, tüplerin içerisinde yumurta ve spermin karşılaşması aşamasında, hareketliliği sağlayan organların çalışmasına olumsuz etkisi vardır. Ayrıca alkolün, gelişecek olan bebekte bir takım sakatlıklarla karşımıza çıkma ihtimali vardır. O yüzden gebe kalmadan önce bütün bu toksik maddelerin kesilmesi, gelişecek olan bebeğin çok daha sağlıklı olmasını sağlayacaktır. Zaten gebelik sırasında da alkol ve sigaranın tüketilmesini kesinlikle istemeyiz. Gelişmekte olan bebekte, özellikle alkolün ciddi sakatlıklara yol açma ihtimali vardır. Sigaranın da düşük, erken doğumla karşımıza çıkma ihtimali vardır.
Kafein, diğer maddelere göre bir miktar tüketimine izin verilen bir üründür. Ama onun da çok fazla tüketilmesi, hastada taşikardi denilen çarpının oluşmasına ve anemiye sebep olabileceğinden, çok kullanımını tavsiye etmeyiz.