Hande Erçel bilinmeyenlerini anlattı

Güneşin Kızları" adlı dizide gösterdiği performans ile dikkatleri üzerine çekti. Şimdilerde "Aşk Laftan Anlamaz" dizisinde rol alıyor. Genç tv seyircilerinin yeni fenomeni olma yolunda emin adımlarla ilerleyen Hande Erçel, hikayesini Elele dergisine anlattı.

Röportajlarda o kişiyi analiz etmek için kısıtlı bir zaman olur; kimi kapalı bir kutudur, kimi sormadan anlatır. Hande Erçel ise bu iki tipolojiden de farklı bir çizgide başlıyor hikayesini anlatmaya. Samimi cümleleri gücünü dürüstlüğünden, kendini sakınmayışından ve ruhuyla barışık olmasından alıyor gibi...İlk olarak işinden söz ediyoruz. Şöyle hatırlatıyor kendini:"İlk kez 'Tatar Ramazan'da kamera karşısına geçtim. Tek bir sahnem vardı. Çoban Ahmet karakterinin ölen kardeşini canlandırmıştım. Bir ölüm sahnesiyle bu işe başladım. Çok sevdiğim yönetmen Cevdet Mercan çekiyordu ve ben heyecandan ne yapacağımı bilememiştim. Ama o sahne bana şans getirdi sanırım."

Daha sonra "Çılgın Dershane Üniversitede"de Meryem rolüyle karşımıza çıkan Hande Erçel için "şanslı" diyebiliriz. Günümüzde diziler bir bir tükenirken, önce "Güneşin Kızları", şimdi de "Aşk Laftan Anlamaz" ile hatırı sayılır bir yükseliş hikayesine imza atıyor.

BU SEVGİYİ KORUMAK ZORUNDAYIM

-
O sırada aklıma takılıyor, "Aşk Laftan Anlamaz"ı diğer romantik komedi dizilerinden farklı kılan neydi de bu kadar çok izleniyordu? Cevabı hiç düşünmeden veriyor:

"Aslında bütün romantik komedi dizileri birbirine benziyor. Sonuçta hepimiz aşık oluyoruz, hepimizin duyguları birbirine benziyor. Farkı yaratan doğru yönlendirmek, doğru yazmak, doğru oynamak, doğru çekmek. Ortak duygulara bakış açısında yaratılan farklılık ilgi çekiyor."

Henüz 23 yaşında biri için bu kadar çok seviliyor olmak ne ifade ediyordur merak ediyorum?

"Bu sevgiyi kazanmamda 'Güneşin Kızları'nda canlandırdığım Selin karakterinin çok büyük bir etkisi var. Oynadığım karakterin hitap ettiği kitle kendinden çok şey buldu onda. Ben dahil. O yüzden de giderek büyüdük. Bu kadar sevilmek benim için çok özel. Bunun sürmesini sağlamak zorundayım. 33 yaşına geldiğimde hayranlarım da 10 yaş büyümüş olacaklar ve hâlâ aynı şeyi hissediyor olmalarını diliyorum. Oynadığım karaktere benim bağlandığım kadar bağlansınlar istiyorum. O yüzden bu bana çok büyük bir sorumluluk yüklüyor."

Böylesine ağırbaşlı, ayakları yere basan ve ne dediğinin farkında olan birinin çocukluk hayali ne olabilir peki?

O sorunun da yanıtı hazır: "Dünyayı karış karış gezmek. Ama onun dışında oyunculuk ilk hayalimdi. Başka bir şey istediğimi hatırlamıyorum. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Geleneksel Türk Sanatları Bölümü'nde okuyorum ama İstanbul'a bu iş için geldim. Ailem de hep destek oldu."
BURAK'A SAĞLAM BİR DOSTLUK BESLiYORUM

-
"Rol arkadaşım Burak Deniz hem çok eğlenceli hem çok ağırbaşlı biri. Hiç kavga etmiyoruz. O kadar kendini geliştirmiş ve ne yaptığını, ne istediğini bilen biri ki... O yüzden de çok sağlam bir dostluk besliyorum Burak'a karşı."
HAYAT'LA ÇOK ORTAK NOKTAMIZ VAR

-
"Canlandırdığım Hayat karakteri ile çok ortak noktamız var. Ama çok da ayrıyız. O aşık olduğunda hiç tahmin etmediğim yönlerini keşfetmeye başladım. Mesela sevdiği adamı, eski sevgilisinin hamile olduğunu öğrenmesine rağmen bırakmıyor. Kendini çekemiyor. Bu benim yapabileceğim bir şey değil. Dizi ilerledikçe ilk tanıdığımdaki Hayat olmadığını görüyorum. Aşk onu değiştiriyor. Bu da bana daha cazip gelmeye başladı. Ortak noktamız ise hayata başlangıcımız. O da başka şehirden İstanbul'a geliyor ve ailesinden destek istemiyor, kendi başına bir şeyler başarmak istiyor. Oyunculuk okumasaydım nasıl bir hayatım olurdu, bunu Hayat'ta görebiliyorum."

Kaynak: Hürriyet

Anahtar Kelimeler: