Hanefi Bostan: “üniversite Hocalarının Ücret Sorunu Acilen Çözülmelidir”

Türkiye Kamu Sen ve Türk Eğitim Sen İstanbul İl Başkanı Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi...

Türkiye Kamu Sen ve Türk Eğitim Sen İstanbul İl Başkanı Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan, üniversite hocalarının ücret sorununun acilen çözülmesi gerektiğini söyledi.

Yazılı açıklama yapan Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan, bilimin üreten üniversite hocalarının emeğinin karşılığını almaları gerektiğini söyledi. Bostan, yaptığı açıklamada, “Önceki yıllarda olduğu gibi on yıldan beri de iş başına gelen hükümetler ‘Akademisyeni düşük maaşa mahkûm ederek üniversiteyi hizaya getirme’ politikasını sürdürmektedir. Bu politikalar akademik personeli parasal bakımdan çok büyük, çok derin ve çok ciddî bir bunalıma itmiş bulunmaktadır. Şu anda “maaş” adıyla ödenen paralar gerçekte ancak “burs” niteliğindedir. Bu maaşlarla geçinmek ve hele bir de bilimsel çalışma yapmak imkânsızdır. Maaş düşüklüğü, üniversitenin ve üniversite hocalığının saygınlığını çok tehlikeli bir şekilde aşındırmaktadır. Üniversite hocaları, yeni mezun olup işe başlayan talebelerinden daha az maaş alma konumuna getirilmiş bulunmaktadırlar” dedi.

Reklam
Reklam

Türkiye’de üniversite hocalarının diğer birçok ülkeye göre düşük maaş aldıklarını belirten Hanefi Bostan, “Üniversitelerimizdeki hocalar dünyadaki meslektaşlarıyla mukayese edilince; onlardan 3 kat-5 kat daha az maaş aldıkları ortaya çıkmaktadır. Nitekim Kanada’da bir öğretim elemanı aylık 5,733-9,485 dolar, Amerika Birleşik Devletleri’nde 4,950 - 9,118 dolar, Güney Afrika Cumhuriyeti’nde 9,330 dolar, Suudi Arabistan’da 8,524 dolar, İngiltere’de 8,369 dolar, Malezya’da 7,864 dolar, Avustralya’da 7,499 dolar, Hindistan’da 7,433 dolar maaş almaktadır. Ülkemizde öğretim elemanları Brezilya ve Kolombiya’daki meslektaşlarından daha az maaş alır konuma getirildi. Dört kişilik bir ailenin Yoksulluk Sınırının (Asgari Geçim Endeksi) 3 bin 400 TL’ye dayandığı günümüzde üniversite hocalarının yüzde 86’sı bu sınırın altında, yaklaşık yüzde 78’i de 2 bin 500 TL’nin altında bir maaşa mahkûm edilmiş bulunmaktadır” diye konuştu.

Türkiye Kamu Sen ve Türk Eğitim Sen İstanbul İl Başkanı Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan, üniversite hocalarının icra ettikleri mesleğinin karşılığını almaları gerektiğine vurgu yaparak, sözlerini şöyle sürdürdü; “Bu kasıtlı kötü politikanın sonucu olarak, Akademisyenlik, diğer adıyla üniversite hocalığı artık toplumsal saygınlığını çok büyük ölçüde kaybetmeye başlamıştır. Çünkü üniversite hocalığı amatörce yapılan, boş zamanlarda vakit geçirmek için uğraşılan bir “boş zamanları değerlendirme meşgalesi” değil, bir “meslek”tir. Yani, asistanından profesörüne varıncaya dek, tüm akademisyenler, amatör değil, “profesyonel”dir. Bir iş yapar, bunun karşılığında bir ücret alır ve bununla da geçimini sağlarlar. Bunlardan başka, akademisyenlerin diğer “kamu çalışanları”ndan ayrıldığı önemli bir yanları vardır. Bir akademisyen, yaptığı işi, yani mesleği için kendi cebinden para harcayan tek memurdur. Beri yandan, üniversitelerin araştırma imkânlarının yetersiz olması, hocaların bu masraflarını daha da arttırmaktadır.Üniversite Hocası, her şeye rağmen “ücret” sorununu yüksek sesle konuşmaktan, açıkça dile getirmekten utanmakta, hicap duymakta, yüzü kızarmakta, gururunun kırılacağını düşünmektedir. Bunun içindir ki üniversite hocalarına üniversitenin sorunları hakkında bir soru yöneltildiğinde, daha ziyade genel konular dile getirilmekte, ücretlerden ya hiç bahsedilmemekte ya da sıkılarak kırık-dökük bir kaç söz söylenmektedir. Bunun asıl sebebi, belirtmiş olduğumuz hususu, işaret ettiğimiz utanç duygusudur. Hocalar, parasızlıklarını açıkça dile getirmekten utanmakta, bunu bir ayıp olarak kabul etmekte, bir diğer ifadeyle, kan kusarken kızılcık şerbeti içtiklerini söylemekte, sessiz, mahcup, sıkılgan ve utangaç bir tavırla “vurdum-duymaz” siyasetçilerden medet ummaktadır.”

Reklam
Reklam

Üniversite’nin aslî fonksiyonu, görevi ve varoluş sebebi, her şeyden önce, bilimsel araştırma yapmaktır olduğunu dile getiren Bostan, “Öğretim de dâhil olmak üzere bütün faaliyetleri bundan sonra gelir. Ancak, üniversite, uzun bir zamandan beri git-gide yoğunlaşan bir biçimde, meslek adamı yetiştirmeye yönelik eğitim ve öğretim programlarına daha fazla eğilmek ve bilimsel araştırmayı ikinci plana atmak zorunda bırakılmıştır. Bu durumda, vaktinin büyük kısmını bilimsel araştırma dışındaki eğitim ve öğretim alanlarına ayırmak durumunda kalan akademisyenler aslî görevleri olan bilimsel araştırmalarını yapamaz hâle gelmeye başlamışlardır. Bunun yanında, bilimsel araştırma imkânlarının her geçen sene biraz daha daraltılması ve bu alanlara ayrılan ödeneklerin yeterli olmaması da üniversiteyi aşırı derecede zorlamış, bilim kurumu olma kimliğini ihlâl etmiş ve çökme sınırına getirmiştir. Akademik personelin hem özlük hakları ve hem de ilmî çalışmaları açısından en önemli sorunlarından birisi yabancı dil konusudur. Bilimsel açıdan yabancı dilden mahrum olmak hemen hemen her alanda bir zafiyet doğurmakta ve fakat beri yandan, akademisyenlerin kariyer yapmalarına ve statü yükselmelerine de engel teşkil etmekte ve bu da ortaya bir özlük hakkı sorunu ortaya çıkarmaktadır” şeklinde konuştu.

Reklam
Reklam

Üniversitelerde yapılan bilimin maddi ihtiyaçlarının akademisyenlere yükletilmemesi gerektiğini belirten Bostan, “Doçenti unvanını alıp bu kadroya ataması yapılmayan yardımcı doçent, öğretim görevlisi veya araştırma görevlisi kadrosunda bulunan öğretim elemanları 500 TL ile bin TL arasında maddi hak kayıplarına uğramaktadır. Yerel mahkemelerin ve Danıştay’ın verdiği kararlara göre; bu konumda bulunan öğretim elemanları, doçent unvanını aldıkları tarihten itibaren doçentlere uygulanan ek gösterge üzerinden maaşlarını almaları gerekmektedir. Ancak bazı üniversite rektörleri ve dekanları mahkemelerin vermiş olduğu kararları uygulamamakta ısrar etmektedirler. Üniversitenin esas olarak, öncelikle, bir “bilim kurumu” olduğu unutulmamalı; bunun için de üniversitelerde çağımızın ihtiyacına göre, gerekli olan bilimsel çalışma ortamları, imkânları ve mali kaynakları sağlanmalı; akademisyenler, kendi maaşlarından bilimsel çalışmaya para ayırmak mecburiyetinde kalmamalıdırlar. Tabiatıyla bu konu, Devlet bütçesinden daha fazla kaynak ayrılması anlamına gelmektedir. Ne var ki, 2012 yılı genel bütçenin yüzde 14,3’ü faizciye faiz parası olarak ödenirken, eğitim, öğretim ve ilim faaliyetlerine dünyada en az kaynak tahsis eden birkaç ülkeden birisi olmanın utancından henüz kurtulamadık. Üniversite personelini özlük haklarında yukarıda zikretmiş bulunduğumuz haksız uygulamalar ve kısıtlamalar ortadan kaldırılmalı ve benzeri hak ihlâllerine izin verilmemelidir” dedi.

Reklam
Reklam

Hükümete konuyla ilgili çağrıda bulunan Hanefi Bostan sözlerini şöyle sürdürdü; “Şu an için birinci dereceden önem kazanmış bulunan maaş meselesine gelince, şu anda akademik personelin en önemli sorunu, eline geçen maaşı ile nasıl geçineceği meselesidir. Yani, işin doğrusu şudur ki, geçim açısından sıkıntıda olan bir akademisyenden, hiç kimse tatmin edici bilimsel araştırma da beklememelidir. Herkesin bildiği gibi, bilim adamları “para için” bilim yapmazlar; hiçbir bilim adamı zengin olmak gibi bir hülya ile üniversitede kalmaz. Ama yine unutulmamalıdır ki, “para için” çalışmak ile “para ile çalışmak” aynı şey değildir. Evet, ilim “para için” yapılmaz, fakat “para ile” yapılır. Bu bakımdan, hiç kimsenin “ilim para ile/veya için yapılmaz” diyerek samimiyetsizlik yapmamasını, bunun bütün bilim adamları tarafından çok seviyesiz bir riyakârlık olarak algılandığını açıkça belirtmek mecburiyetindeyiz. 61. hükümete yönelerek diyoruz ki:

Nasıl ki mahkeme kadıya mülk olmaz ise, bu iktidar, sizden öncekilere olduğu gibi size de tapulu mülk değildir. Bir gün sizden de gidecektir. Fakat ne var ki; önemli olan, giderken memleket ve millet için iyi, doğru ve güzel olan şeyleri yapmış olarak gitmektir. Bunun için de sizden, Türk Eğitim-Sen olarak talep ediyoruz ki; Akademik personelin bilimsel çalışma şartlarını ve imkânlarını çok hızlı bir şekilde düzeltecek tedbirleri düzenleyerek hayata geçirmelisiniz. Aynı şekilde, özlük haklarının da hiç vakit kaybedilmeden ıslah edilmesi kesin şarttır. Ancak, hepsinden acil ve hemen ilk elde yapılması gereken, Üniversite personelinin ücretlerinin mutlaka ve behemehâl statülerine yaraşır bir seviyeye çıkarılması gerekmektedir. Yine bu cümleden olmak üzere, Üniversite personeline de ilk ve orta öğretimde olduğu gibi, her yarıyıl açılışında en az 1 maaş tutarında “bilimsel çalışmaya katkı payı” ödenmelidir.”

Reklam
Reklam

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

Anahtar Kelimeler: