Hanefi Bostan: “yeni Yüksek Öğrenim Kanun Taslağı Yeniden Gözden Geçirilmeli”

Türkiye Kamu Sen ve Türk Eğitim Sen İstanbul İl Başkanı Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi...

Türkiye Kamu Sen ve Türk Eğitim Sen İstanbul İl Başkanı Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan, Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) tarafından hazırlanıp tartışmaya açılan Yeni Yükseköğretim Kanun Taslağının birçok yönüyle yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini söyledi.

Yazılı açıklama yapan Bostan, YÖK tarafından hazırlanıp tartışmaya açılan Yeni Yükseköğretim Kanun Taslağını eleştirdi. Bostan, “ Taslakta özerk ve demokratik bir üniversite yerine siyasi etkinin daha öne çıkarıldığını görüyoruz. Bunu demokratik ve kabul edilebilir bir durum olarak görmüyoruz. Üniversite çalışanlarının beklentilerini; ücret sorunu, özlük hakları, bilimsel kalitenin yükseltilmesi gibi hususlar başta olmak üzere beklentileri karşılamaktan son derece uzaktır. Tasarıda üniversitelerde görev yapan idari personel göz ardı edilmiştir. İdari personel üniversitenin eğitim hizmetinin önemli bir parçasıdır. Sendika olarak tasarıya dönük olmazsa olmaz ön koşullarımızdan bir tanesi, idari personelin hak ettiği şekilde yeni yapılanmada beklentilere cevap verecek şekilde yeni bir düzenleme yapılmalıdır” dedi.

Reklam
Reklam

Hanefi Bostan, YÖK’ün üniversitelerin üzerinde bir baskı unsuru olarak değil, bir planlama ve koordinasyon kurulu olarak yapılandırılması gerektiğini ifade etti. Bostan, “Üniversitelerin idari yapılanmasına eklenecek üniversite konseyleri hiçbir şekilde kabul edilemez. Üniversite konseyleri, akademik personel ve üniversite üzerinde yeni bir baskı mekanizması oluşturmaktan başka bir anlam taşımamaktadır. Ayrıca üniversiteleri kurumsallaşmış ve kurumsallaşmamış şeklinde nitelik olarak ayrıştırmanın da doğru olmadığını ifade etmek istiyoruz. Eğitimdeki en büyük sivil toplum kuruluşu olan sendikaları yok saymanın kabul edilebilir bir yönü bulunmamaktadır. Katılımcılıktan ve demokratik temayüllerden korkulmaması gerekir. Üniversitede birimlerinde en çok üyesi bulunan sendikanın bütün kurul ve komisyonlarda bulunması kazanılmış demokratik bir haktır” diye konuştu.

Türkiye Kamu Sen ve Türk Eğitim Sen İstanbul İl Başkanı Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan, “

Akademik yükseltilme ölçütleri belirlenirken, akademik liyakatin değil bürokratik engellerin hâkim olduğu bir anlayışla hazırlanan bir taslak endişelerimizi artırmaktadır. Rektör, Dekan vb. önemli kadroların belirlenmesinde, seçim usulünü ortadan kaldırarak, tek taraflı atamaların önünü açan anti-demokratik uygulamaları kabul etmek mümkün değildir. Statüsü ne olursa olsun rektör ve dekanların mutlaka seçimle işbaşına gelmesi gerekir. Üniversitelerimiz demokrasinin mihenk noktası olmalıdır. Demokrasinin gereklerinden üniversiteleri mahrum bırakmamak ve bundan korkmamak lazımdır. Üniversite rektörünü, bizatihi üniversitenin çalışanlarının iradesi tayin etmelidir. Üniversitede görev alan tüm akademik ve idari personelin oylarıyla en çok oyu alan aday atanabilmelidir. Bunun dışında herhangi bir kurula rektörü tayin yetkisinin verilmesi demokratik bir tutum olmayacaktır. Buna kesinlikle müsaade edilmemelidir” dedi.

Reklam
Reklam

Yabancı üniversitelere vize verilmesinin başka sakıncalar doğurabileceğine dikkat çeken Bostan şunları söyledi;

“ Devlet üniversitelerini neredeyse cezalandıran hükümleri içeriyorken, özel üniversiteleri ve yabancı yükseköğretim kurumlarını baş tacı olarak gören bir anlayışı görüyoruz. Tasarıda özel üniversite açmaları ve yabancı üniversitelerin ülkemizde kurum açmasına imkân sağlanmaktadır. Ülkemizi bir eğitim üssü yapmak ve yabancı öğrencileri ülkemize çekmek amacını anlıyor ve yanlış bulmuyoruz. Ancak bunu kendi üniversitelerimizi yükselterek de yapabiliriz. Bu amaç için yabancı üniversitelere vize verilmesinin başka sakıncalar doğurabileceğini düşünüyoruz. Yükseköğretim sisteminin kalitesinin yükseltilmesi, rekabet gücünün artırılması, gelecek nesillerin yetiştirilmesine yönelik öngörüler ve felsefi yaklaşımları göremedik. Akademik faaliyet puan uygulaması “Üniversiteler arası rekabete ve dolayısıyla eğitim kalitesinin yükseltilmesine olumlu katkı sunabileceğini fakat bu konunun tereddütlere meydan vermeyecek ve iltimas, adam kayırma ve başka ilişkilere zemin oluşturmayacak şekilde; net, açık ve anlaşılır objektif kriterlerle ortaya konulması gerekmektedir.”

Reklam
Reklam

Hanefi Bostan, öğretim elemanlarının yetiştirilmesi, araştırma faaliyetlerinin desteklenmesi, üniversitelerde bilimsel altyapının zenginleştirilmesi ile beraber fiziki koşulların hazırlanması gibi konularda hukuki ve idari önermelerde eksiklikler gördüklerini söyledi.

Bostan, “Mesleki ve Teknik eğitimin geliştirilmesi ile beraber üniversite-sanayi işbirliğine katkı sağlayabilecek, bir vizyon oluşturulması gerekir. Bunu çok önemli bir eksiklik olarak görüyoruz. 50/D’ye göre görevlendirilen Araştırma Görevlilerinin iş güvencelerinin sağlanması gerekir. İstihdam kaygısı yaşayan bir insanın sağlıklı bir akademik çalışma yapması mümkün görülmemektedir. Yardımcı Doçentlerin yaşadığı yabancı dil şartının da akademik çalışmalara bir engel teşkil etmektedir. Biz sendika olarak yabancı dilin iyi derecede öğretilmesini kesinlikle savunuyoruz. Ancak Doçentlik bilim sınavı önünde dil şartı bir engel olmamalıdır. Akademisyenlerimizi dil öğrenmeye ve kullanmaya teşvik edici tedbirler geliştirilmelidir; ancak yabancı dilin kişinin akademik hayatını akamete uğratmasına neden olmamalıdır. Dil sınavındaki 65 olan baraj 55’e düşürülmeli, Doktora yeterlilik için alınmış yabancı dil puanı bütün akademik yükseltmelerde geçerli olmalıdır” şeklinde konuştu.

Reklam
Reklam

Yeni YÖK kanununda Türkçenin bir bilim dili olduğu mutlaka açık bir şekilde vurgulanmalı ve Türkçe yayınlanan ilmi çalışmalara yabancı dille yapılan ilmi yayınlardan daha fazla puan verilmesi gerektiğini ifade eden Bostan, “Kamuoyunda YÖK yasa tasarısının olması gereken mecradan saptırılmasına ve gerektiği gibi tartışılmamasına neden olacak tutumlardan sakınılması gerekir. Mevcut kanunun amaç ve ilkeler bölümünde yer alan başta Atatürk ilke ve inkılâpları olmak üzere, milli ve manevi değerlerle ilgili hususların aynen korunması gerekir. Yasakçı bir zihniyetten uzaklaşılması en büyük isteğimizdir. Aksi bir tutumun gereksiz ideolojik tartışmalara zemin oluşturacak olup yasanın hak ettiği zeminde ele alınmasına engel olacağı gözden kaçırılmaması gerekmektedir” diye konuştu.

Hanefi Bostan, Türk Eğitim Sen olarak hazırladıkları taslağı YÖK’e gönderdiklerini söyledi. Bostan, “Katılımcılığı ve demokrasiyi esas alan bir seçim sistemini savunuyoruz. Yükseköğretimin geliştirilmesinde, akademik ve idari personelin, öğrencilerin, eğitim sendikaları ve sivil toplum örgütlerinin beraber yönettikleri bir modeli öneriyoruz. Üniversite çalışanlarının maaş, ek ödeme, mesai, özlük hakları başta olmak üzere, insanca ve huzurlu bir şekilde yaşayabilecekleri kanuni düzenlemelerin yapılacağı bir sistemi savunuyoruz” dedi.

Reklam
Reklam

Türk Eğitim-Sen olarak; Türk Kültürü ve milli değerlerin geliştirilmesinde üniversitelerin göz ardı edilemez konumunun dikkate alarak bir hazırlık yaptıklarını belirten Bostan taslakta öne çıkan belli başlı teklifleri şu şekilde anlattı.;

Türkiye Yüksek Öğretim Genel Kurulu’nun (TYÖK) her üniversite için 20.000 öğrenciye kadar bir, sonraki her 20.000 öğrenci için ilave bir temsilciden oluştuğunu belirterek, “Bu temsilciler üniversitelerde seçimle belirlenir. Bu seçimde tüm akademik, idari personel ve üniversitelerin akademik birimlerinin (Fakülte, Yüksek Okul, Meslek Yüksekokulu, Enstitü, Araştırma ve Uygulama Merkezleri) Öğrenci Temsilci Konseyi (ÖTK) için seçilmiş birer öğrenci temsilcisi oy kullanır. Bu seçimde en çok oy alan adaylar Türkiye Yüksek Öğretim Genel Kurulu üyesi olarak seçilir. Bu kurul yüksek öğretimin en üst kuruludur ve Yüksek Öğretim Kurumları’nın öğretimini planlamak, düzenlemek, yönetmek, denetlemek, Yüksek Öğretim Kurumları’ndaki eğitim, öğretim ve bilimsel araştırma faaliyetlerini yönlendirmek; akademik kadrolara yükseltilme kıstaslarını belirlemek, bu kurumların kanunda belirtilen amaç ve ilkeler doğrultusunda kurulmasını, geliştirilmesini ve üniversitelere tahsis edilen kaynakların etkili bir biçimde kullanılmasını sağlamak ve öğretim elemanlarının yetiştirilmesi için planlama yapmak maksadıyla kurulur” dedi.

Reklam
Reklam

Ayrıca Bostan, Türkiye Yüksek Öğretim Genel Kurulu (TYÖK); Yüksek Öğretim Kurulu, Yüksek Öğretim Yürütme Kurulu, Denetleme Kurulu ve Disiplin Kurulu Üyelerinin sayısını belirleyip seçtiğini ve tüm kurul üyeleri ve başkanları beş yıllığına bir defa seçildiğini de hatırlattı.

Hanefi Bostan, “Türkiye Yüksek Öğretim Genel Kurulu (TYÖK) kendi arasından seçimle Yüksek Öğretim Kurulu Başkanı’nı ve Kurul Üyelerini seçer. Yükseköğretim Kurulu yirmi bir üyeden oluşur.YÖK Başkanı:Bu seçimde ilk turda üçte iki oy alan aday;Cumhurbaşkanı tarafından Türkiye Yüksek Öğretim Kurul (TYÖK) Başkanı olarak atanır. İlk turda üçte iki oy alan aday olmazsa, ilk turda en çok oy alan iki aday arasında seçim yapılarak en çok oy alan aday Cumhurbaşkanı Tarafından Yüksek Öğretim Kurul (YÖK) Başkanı olarak atanır. YÖK Başkanı TYÜK, Yüksek Öğretim Kurumu ve Yüksek Öğretim Yürütme Kurul Başkanı’dır” şeklinde konuştu.

Devlet üniversitelerinde Rektör, profesör unvanına sahip kişiler arasından, tüm Akademik, idari personelin ve üniversitenin akademik birimlerinin (Fakülte, Yüksek Okul,Meslek Yüksekokulu, Enstitü, Araştırma ve Uygulama Merkezleri) Öğrenci Temsilci Konseyi(ÖTK) için seçilmiş birer öğrenci temsilcisinin oy kullanacağı seçimle belirlendiğini belirten Bostan, “Bu seçimde ilk turda en az üçte iki oy alan aday YÖK Başkanı tarafından Rektör olarak atanır. İlk turda en az üçte iki oy alan aday olmazsa, en çok oy alan ilk iki aday arasında aynı usulde seçim yapılarak en çok oyalan aday YÖK Başkanı tarafından Rektör olarak atanır. Ancak, YÖK Başkanı üniversite yönetiminin oluşum sürecini kamuoyunda oluşan bilgi ve bulgulara yönelik tartışmaları, basın ve medya yoluyla izler. Bu bulguları Türkiye Cumhuriyeti’nin milli birlik ve bütünlüğünü tehdit eden algılar yönüyle de değerlendirir. İlgili üniversite de yapılmış rektörlük seçim sonuçlarına YÖK’ün görüşleri doğrultusunda, YÖK Başkanı müdahil olur, rektörlük seçiminin anti-demokratik bir şekilde yapıldığına, demokratik iradenin baskı altına alındığına yönelik objektif bir kanaat oluşursa seçim sonuçlarından bağımsız bir yöntem izlenir, ilgili üniversitenin rektörü TYÖK kararıyla, YÖK Başkanı tarafından atanır. Rektörlük görevi bir defa yapılır ve süresi 5 yıldır. Rektör, Üniversite Yönetim Kurulu ve Senatosu’nun aldığı tüm kararları uygulamakla yükümlüdür” dedi.

Reklam
Reklam

Bostan senatonun ise rektörün başkanlığında, rektör yardımcıları, dekanlar, enstitü müdürleri, yüksekokul müdürleri, meslek yüksek okulu müdürlerinden, her fakülteden fakülte kurullarınca seçilecek birer öğretim üyesinden ve kurumda yetkili eğitim sendikasını temsilen bir öğretim üyesinden oluştuğuna dikkat çekti.

Hanefi Bostan, “Rektörün başkanlığında, dekanlar, enstitü ve konservatuar müdürleri ile meslek yüksekokulları müdürlerinin kendi aralarından seçeceği bir müdür, kurumda yetkili eğitim sendikası tarafından belirlenen bir üyeden oluşur. Rektör Yardımcıları ve Genel Sekreter oy hakkı olmaksızın toplantılara katılır ve Genel Sekreter raportörlük yapar. Üniversite öğrenci temsilcisi oy hakkı olmaksızın akademik yükselme, atama, akademik ve idari personelin disiplin konuları dışındaki toplantılara katılabilir” diye konuştu.

Üniversite genel sekreteri, sekreter yardımcıları ve daire başkanlarının üniversitede bulunan Genel Sekreter ve Genel Sekreter Yardımcılıklarına üniversitede görevli idari personel arasından üniversite senatosunca atamalar yapıldığını ifade eden Bostan, “Genel sekreterliğe bağlı tüm daire başkanlıkları, müşavirlikler kurumda görev yapan idari personel arasından liyakat esasına bağlı olarak Rektör tarafından atanır. Genel sekreter, genel sekreter yardımcısı, daire başkanı, fakülte sekreteri, enstitü sekreteri, konservatuar sekreteri, meslek yüksekokulu sekreteri ve müdür olarak atanabilmek için lisans diplomasına sahip idari personel olmak şarttır. 657 ye bağlı İdari personelin görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavı her yıl YÖK tarafından merkezi olarak yapılır” dedi.

Reklam
Reklam

Bostan fakülte dekanlarının ilgili fakültenin kadrosunda Profesör unvanına sahip kişiler arasından, tüm akademik ve idari personelin katılacağı seçimle belirlendiğini söyledi Bostan, “Bu seçimde ilk turda en az üçte iki oy alan aday Rektör tarafından Dekan olarak atanır. İlk turda en az üçte iki oy alan aday olmazsa, ilk turda en çok oy alan ilk iki aday arasında aynı şekilde seçim yapılarak en çok oy alan aday Rektör tarafından Dekan olarak atanır. Dekan, Fakülte Yönetim Kurulu ve Fakülte Kurulu’nun aldığı tüm kararları uygulamakla yükümlüdür. Dekanlar üç yıllığına seçilir ve en fazla iki defa atanır. Yeni açılan ve yeterli öğretim üyesi kadrosu olmayan fakültelerde dekan rektör tarafından atanır” şeklinde konuştu.

Hanefi Bostan, “Fakülte Kurulu, dekanın başkanlığında fakülteye bağlı bölümlerin başkanları ve üç yıl için fakültedeki profesörlerin kendi aralarından seçecekleri üç, doçentlerin kendi aralarından seçecekleri iki, yardımcı doçentlerin kendi aralarından seçecekleri bir öğretim üyesi, diğer öğretim elemanlarının kendi aralarından seçeceği bir, fakültede en çok üyesi olan eğitim sendikası tarafından belirlenen bir, fakültede öğrenci konseyi tarafından seçilmiş bir üyeden oluşur. Fakülte Yönetim Kurulu, dekanın başkanlığında kendi aralarından üç yıl için seçilen üç profesör,iki doçent, bir yardımcı doçent, bir öğretim görevlisi/okutman/uzman, bir araştırma görevlisi ile idari personelin kendi arasında seçeceği bir üye ile fakültede en çok üyesi olan eğitim sendikası tarafından belirlenen bir üyeden oluşur” dedi.

Enstitü müdürünün enstitü yönetim kuruluna seçilen üyelerden birisinin rektör tarafından üç yıllığına müdür olarak atandığını belirten Bostan, “Enstitü Yönetim Kurulu, kendi anabilim dalında idari görevi olmayan öğretim üyeleri arasından seçilir. Bu kurula ilave olarak, ilgili enstitüde en fazla üyesi olan eğitim sendikasının bir öğretim üyesi temsilci olarak yer alır. Bünyesinde kurulmuş olan mevcut enstitüler kuruluş amacına bağlı olarak, faaliyetlerini sürdürür, ihtiyaç halinde yeni enstitü talebi üniversite senatosunun görüşü, rektörlüğün teklifi, YÖK’ün onayıyla kurulur” diye konuştu.

Hanefi Bostan, “Meslek Yüksekokullarının yetkili organları; Meslek Yüksekokulu Kurulu ve MYO Yönetim Kuruludur. Meslek Yüksekokulu Kurulu; MYO Kurulu en az on öğretim üyesi bulunan okullarda öğretim elemanları ve idari personelden oluşur. MYO Müdürü; Okulun kadrolu profesörleri, bulunmadığı takdirde doçentleri, doçent de bulunmadığı takdirde yardımcı doçentleri arasından tüm öğretim elemanları ve idari personelin de oy kullanacağı yöntemle seçilir ve rektör tarafından üç yıl için atanır. Kadrolu öğretim üyesinin bulunmadığı ve gerekli şartların sağlanmadığı yerlerde, üniversite öğretim üyelerinden biri rektör tarafından atanır Vakıf üniversitelerinde mütevelli heyeti tarafından atanır. Bölüm başkanı, bölümün kadrolu profesörleri, bulunmadığı takdirde doçentleri, doçent de bulunmadığı takdirde yardımcı doçentleri arasından bölümün kadrolu öğretim üyeleri ile öğretim görevlisi, okutman ve uzmanlar tarafından seçilir ve dekan tarafından üç yıl için atanır. Bölümün öğretim üyesi sayısının üçten az olması durumunda bölüm başkanı doğrudan dekan tarafından atanır. Bölüm kurulu, bölüm başkanı ve anabilim dalı başkanlarından oluşur. Bu kurula ilgili bölümün seçilmiş öğrenci temsilcisi öğrencileri ilgilendiren konularla sınırlı olmak kaydıyla oy hakkı olmaksızın katılır. Bölüm kurulu, bölümde her düzeyde eğitim-öğretim, insan kaynağının planlanması ile bilimsel araştırma, yayın ve diğer faaliyetlerin planlanmasından sorumludur. Üniversitelerde Sağlık Araştırma ve Uygulama Merkezleri 2547 Sayılı Kanunla belirlenmiş statülerini devam ettirir. Ayrıca yeni üniversitelerin ve/veya mevcut üniversitelerin ilave Sağlık Araştırma Ve Uygulama Merkezleri kurma teklifini üniversite senatosu kararına dönüştürülür ve YÖK Kararı ile Sağlık Araştırma ve uygulama merkezleri açılabilir” dedi.

Bostan, yeni kurulacak olan Devlet ve Vakıf üniversiteleri, TYÖK’ün gerekçeli kararı, Bakanlar kurulu teklifi üzerine kanunla kurulduğunu devlet ve vakıf yükseköğretim kurumları kamu tüzel kişiliğine haiz olduğunu söyledi.

Hanefi Bostan, “Bir yıl süreli yabancı dil hazırlık sınıfı hariç, kayıt olduğu programa ilişkin derslerin verildiği dönemden başlamak üzere, her dönem için kayıt yaptırıp yaptırmadığına bakılmaksızın önlisans programlarını azami dört yıl, lisans programlarını azami yedi yıl, lisans ve yüksek lisans derecesini birlikte veren programları azami dokuz yıl, yüksek lisans diploma programını azami dört yıl, doktora diploma programını ise azami sekiz yıl içinde başarı ile tamamlayarak mezun olamayanların öğrenciliği devam eder. Bu durumda, ders ve sınavlara katılma ile tez hazırlama hariç, öğrencilere tanınan diğer haklardan yararlandırılmaksızın öğrencilik statüleri devam eder” diye konuştu.

Bostan “Yükseköğretim kurumları, öğretim elemanları ve idari personelin, öğrencilerinin barınma, beslenme, çalışma, dinlenme ve serbest zamanlarını değerlendirme gibi sosyal ihtiyaçlarını karşılamak ve bu amaçla bütçe imkânları nispetinde yurt, kütüphane, okuma salonları, sağlık merkezleri, öğrenci kantin ve lokantaları açmak, öğrenci kulüplerini desteklemek, toplantı, sinema ve tiyatro salonları, spor salon ve sahaları, sosyal tesisler ve lojman ihtiyaçlarını karşılamak ve benzeri faaliyetleri sağlamak ve bunlardan öğretim elemanları, idari personel ve öğrencilerin en iyi şekilde yararlanmaları için gerekli önlemleri almakla yükümlüdürler” dedi.

Doktora yeterlilik için alınmış yabancı dil puanı (55 puan) bütün akademik aşamalarda geçerli olduğuma dikkat çeken Bostan, “Doktora eğitimi ilgili alanlarda bilimsel yeterlilik standart olarak bilinmektedir. Dolayısıyla yüksek lisans, doktora öğrenimine hak kazanmış Yükseköğretim kurumunda kadrolu öğretim elemanı, eğitim döneminde yabancı dil bilgisinin geliştirilmesi, yetişmiş insan gücümüze rekabet gücü kazandırması için kurum içi kurslar veya TYÖK imkânlarına bağlı olarak en az iki yılı kapsayan dil öğrenme ve yurt dışı deneyimini kazandırma programlarına işlevsellik kazandırılması gerekir. TYÖK bu konuda gelişme sağlayacak önlemler alır. Yabancı dil öğrenme dönemi yüksek lisans ve doktora eğitim süresinden sayılmaz. Doktora yeterlilik için alınmış yabancı dil puanı (55 puan) bütün akademik aşamalarda geçerlidir” şeklinde konuştu.

Bostan, doçentlikte sözlü sınav kaldırılmış olup, adayın eser aşamasında başarılı olması halinde, adaya ilgili bilim alanında doçent unvanı verildiğini söyledi.

Bostan, yüksek lisans ve doktorasını tamamlayamayan araştırma görevlilerinin durumuna ilişkin açıklamalarda bulunarak şunları söyledi;

“Araştırma görevlilerinden, atandığı tarihten itibaren on iki yıl içinde doktora, tıpta veya diş hekimliğinde uzmanlık ya da sanatta yeterlilik eğitim-öğretimini başarı ile tamamlayamayanların yüksek öğretim kurumları ile ilişiği kesilir. Bunlardan yüksek lisans aşamasında başarısız olanlar ilişiği kesildiği tarihten itibaren bir ay içerisinde müracaat etmeleri halinde yüksek öğretim kurumunun memur unvanlı kadrolarına, doktora aşamasında başarısız olanlar ise durumlarına uygun olmak kaydıyla meslek yüksek okullarında öğretim görevlisi, okutman, uzman veya yüksek öğretim kurumunun memur unvanlı kadrolarına atanırlar.”

Hanefi Bostan, “Döner Gelir getiren görevlerde çalışan öğretim üyesi ve öğretim elemanlarına aylık (ek gösterge dâhil), yan ödeme, ödenek (geliştirme ödeneği hariç) ve her türlü tazminat (28/3/1983 tarihli ve 2809 sayılı Kanunun geçici 3 üncü maddesinin beşinci fıkrası uyarınca ödenen tazminat dâhil, makam, temsil ve görev tazminatı ile yabancı dil tazminat ı hariç) toplamından oluşan ek ödeme matrahının yüzde 800'ünü, araştırma görevlilerine ise yüzde 500'ünü; bu yerlerde görevli olmakla birlikte gelire katkısı olmayan öğretim üyesi ve öğretim görevlilerine yüzde 600'ünü, araştırma görevlilerine ise yüzde 400'ünü, Diğer öğretim elemanlarına ve 657 sayılı Kanuna tabi personel ile aynı Kanunun 4 üncü maddesinin (B) bendine göre sözleşmeli olarak çalışan personele ek ödeme matrahının; uzman tabipler için yüzde 600’ünü, hastaneler başmüdürü ve eczacılar için yüzde 350'sini, başhemşireler için yüzde 300'ünü, diğer öğretim elemanları ile diğer personel için yüzde 250'sini, işin ve hizmetin özelliği dikkate alınarak yoğun bakım, doğumhane, yeni doğan, süt çocuğu, yanık, diyaliz, ameliyathane, enfeksiyon, özel bakım gerektiren ruh sağlığı, organ ve doku nakli, acil servis ve benzeri sağlık hizmetlerinde çalışan personel için yüzde 200'ünü geçmeyecek şekilde aylık ek ödeme yapılır. Sözleşmeli personele yapılacak ek ödeme matrahı, sözleşmeli personelin çalıştığı birim ve bulunduğu pozisyon unvanı itibarıyla aynı veya benzer unvanlı memur kadrosunda çalışan, hizmet yılı ve öğrenim durumu aynı olan emsali personel dikkate alınarak belirlenir. Emsali bulunmayan sözleşmeli personelin ek ödeme matrahı ise brüt sözleşme ücretlerinin yüzde 25'ini geçemez. Bu fıkra uyarınca yapılacak ödeme sigorta prim kesintisine tabi tutulmaz” dedi.

Üniversite ödeneğinden idari personelin de yararlandığını belirten Bostan, “Üniversite ödenekleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde kurumda çalışanlara yönelik eşitlik ilkesini ihlal eden bir uygulama mevcuttur. Bu uygulamada 2914 sayılı kanunun madde 12 düzenlemesinde idari personele yer verilmemiştir. Ayrıca çalışma hayatının zorlukları göz önüne alındığında idari personelin ücret düşüklüğü böyle bir düzenlemeyi gerektirmektedir. 2914 sayılı kanunun madde 12 (Değişik : 20/3/1997 - KHK - 570/4 md.) de düzenlenen üniversite ödeneğinde yer alan akademik kadrolar içerisinde yer almayan idari personel de üniversite ödeneğinden aşağıdaki ilkeler çerçevesinde yararlanır. 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi en yüksek Devlet memuru brüt aylık (ek gösterge dâhil) tutarının; yüzde 30'u üniversitede çalışanların önceki kazanımları saklı kalmak şartıyla ilave ek ödeme olarak ödenir. İdari kadrolarda istihdam edilen ve 25 yıla kadar olan üniversitede geçen her yıl için, lisansüstü eğitim yapanlara yüzde 5, idari kadrolarda istihdam edilen ve Lisans eğitimi yapanlara yüzde 4, idari kadrolarda istihdam edilen ve önlisans eğitimi alanlar yüzde 3, idari kadrolarda istihdam edilen ve Lise ve dengi okullar için yüzde 2.5, idari kadrolarda istihdam edilen ve Temel eğitim için yüzde 2 her ay üniversite ödeneği olarak ödenir. Bu ödenek damga vergisi hariç herhangi bir vergiye tabi tutulmaz ve kısmi statüde görev yapanlara ödenmez” dedi.

HJanefi Bostan makam ve görev tazminatının bütün öğretim elemanlarına ve idari personele ödenmesi konusunda ise şunları şöyledi;

“5289 sayılı kanun, madde(1) 457 sayılı KHK ile 399 sayılı KHK’ya eklenen ek geçici madde de düzenlenen, Profesör ve doçent derece(1-4) kapsamında yer alan makam ve görev tazminatları dışında kalan tüm öğretim elemanları ve idari kadrolarda yer alan personel aynı ilke temelinden olmak üzere makam ve görev tazminatlarına hak kazanır. Doçentlik unvanını alanlar, doçentlik makam ve maaşına hak kazanır. 2547 sayılı kanun madde 24 (b) fıkrası, 2880 sayılı kanunla değişik 24.maddesi uyarınca doçentlik unvanını almaya hak kazananlar, kadro şartı aranmaksızın doçent olduğu tarihi takip eden ayda doçentlik unvanı ile paralel makam ve maaşına hak kazanır.”

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

Anahtar Kelimeler: