Kürt açılımı olarak adlandırılan hükümetin demokratik açılım paketi tartışılmaya devam edilirken en fazla tepkiyi gösteren MHP ve CHP geri adım atmadı. Ancak Başbakan Erdoğan'la kavgaya varan polemiğe giren MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin geçmişte bugünkünden farklı düşündüğü belirtildi.
Gazeteci Emin Pazarcı bugünkü Takvim Gazetesi'nde yer alan köşesinde Bahçeli'nin bu değişim sürecini yazdı. Bahçeli'nin Kürt sorunuyla ilgili söyledikleri Mynet sayfalarında da gündeme taşınmıştı.
[
****](http://blog.mynet.com/emin.pazarci1?p=151772)
İşte Emin Pazarcı'nın Bahçeli'deki fikir değişimini anlatan yazısı:
"Hükümet’in başlattığı “açılım” sürecine en sert muhalefet Devlet Bahçeli’den geldi. MHP Lideri, eleştirilerini “ülkeye ihanet” noktasına kadar götürdü. Şimdi de CD’lere kaydedilen bu eleştirilerin Türkiye çapında dağıtılmasına hazırlanılıyor.
Bu görüntüye bakıp, “Devlet Bahçeli net bir tutum sergiliyor” denilebilir. Hatta, kendisini ortaya koyduğu tavır sebebiyle takdir edenler de olabilir.
Ancak, aynı Bahçeli bundan 8 ay önce çok farklı konuşuyordu. O günlerde bugün takındığı tutumun sergilenmesi halinde “ülkeye yazık olacağını” söylüyordu.
Şimdi sıkı durun…
Garip gelecek, son derece şaşıracaksınız. Teypten aynen çözdüğüm ifadeleri okuyunca, hayretler içinde kalıp, siz de “Hangisi gerçek Bahçeli?” diye soracaksınız.
2008 yılının Aralık ayıydı. MHP Lideri Devlet Bahçeli, Sheraton Otel’de medya mensuplarının karşısında son bir yılın değerlendirmesini yapıyordu. Sıra soru-cevap bölümüne gelmişti. Kendisine aynen şu soru soruldu:
“Başbakan’ın 2005 yılında “Kürt Açılımı” diye nitelendirdiği, CHP Kurultayı’nda “pusula” olarak ifade edilen Doğu ve Güneydoğu’ya dönük bir açılımdan söz ediliyor. Siz, yakın geçmişte “terör açılımı” yaptınız. Ne şekilde ifade edilirse edilsin, ister “Kürt Açılımı”, ister “Doğu ve Güneydoğu açılımı” isterse “sorun” denilsin. Sizin de buna dönük bir planınız ve projeniz olacak mı?”
Bahçeli cevap vermeye başladı:
-Türkiye’nin bazı sorunları köklü çözümlere ulaştırılmadığı taktirde, sürekli tartışılır, öteleştirilir, dışlanır ise, bu sorunların birikimi Türk Devleti ve milletinin beka sorunu haline dönüşür.
Ve devam etti:
- Şu an Türkiye’nin bana göre temel sorunu beka sorunudur. Onun için toplumun kesimlerinden gelen talepleri, Türkiye’nin bekasını tehdit eder boyuta getirmeden çözebilecek bir uzlaşıyı sağlamakta ve açılımları da bu hedef doğrultusunda samimi yapmakta yarar vardır.
Söyledikleri açık ve net. Başlatılan açılımı bugün “ihanet olarak” gören Bahçeli, 8 ay önce açılımın gerekliliğinden söz ediyordu. Hatta, açılım yapılmaması halinde Türkiye’nin bekasının sıkıntıya gireceğini savunuyordu!
“Bunlardan biri bölücü terör meselesidir” diyordu:
- Güneydoğu sorunu sosyo ekonomik meseleler olarak ele alınmalıdır ve Türkiye’nin değişik konularına da bu anlaşış çerçevesinde yaklaşılmalıdır.
Aynı Bahçeli, bugün soruna bu anlayışla yaklaşan MGK Bildirisi’ni yerden yere vuruyor!
Bahçeli, etnik tartışmalarla beraber yürütülmek istenen mezhep tartışmalarına da Türkiye’de beka sorunu yaratmadan bir çözüm bulunması gerektiğini söylüyordu. “Bunun yeri neresi olmalıdır?” diye soruyordu:
-Bunun yeri sokaklar olmamalıdır. Bunun yeri parti binalarını taşlama olmamalıdır. Bu, birtakım insanlara daha fazla sıkıntılar yaratmadan yapılmalı. Bütün bunların, her şeyin konuşulacağı yer neresidir? TBMM’dir.
Bahçeli, bugün görüşmüyor, konuşmuyor. Dün, sokakta çözüm aramanın yanlış olduğunu söyleyen Bahçeli, bugün “dağa çıkmaktan” söz ediyor!
Bitmedi, dahası var. İşte Bahçeli’nin çarpıcı cümlelerinden biri daha:
- Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında bunlar tartışılmalı, konuşulmalı, aydınlarımız, medya mensuplarımız da bu tartışmada düşünceleri ile katkı sağlamalıdır.
Dün bunları söyleyen Bahçeli, bugün görüş açıklayan medya mensuplarına “kötü adam” damgasını vuruyor!
Devam ediyoruz. Devlet Bahçeli, Türkiye’de etnik sorunun ve mezhep tartışmalarının giderek derinleştiği söyleyerek, “Allah muhafaza bu ileride telafisi mümkün olmayan bir programın gelişine işaret etmektedir” değerlendirmesinde bulunuyor. İktidara aynen şu çağrıyı yapıyordu:
-Bu konuda çözüm üretecek yer TBMM’dir. Çözümü başlatacak olan da siyasi iktidardır. Öyleyse siyasi iktidar yüzde 47’lik oy ve 338 Meclis çoğunluğu ile herkesi hor göreceği yerde, bu sorunları Meclis’e taşımalı, Anayasa değişikliği başta olmak üzere neler yapılması gerekiyorsa teklifini sunmalı ve diğer siyasi partiler de bu çözüme katkı sağlayacak anlayışlarını ortaya koymalıdır.
Bugün “Anayasa değiştirilemez” diyen Bahçeli, dün Anayasa değişikliğine bile açık olduklarını söylüyordu! Bahçeli’nin o gün yaptığı teklif 8 ay sonra iktidar tarafından yerine getiriliyor. Bahçeli “olmaz, görüşmem” deyip veryansın ediyor!
Üstelik, bugünkü tutumunu 8 ay önceki konuşmasında yerden yere vuruyordu. Bahçeli, o günkü konuşmasında “Efendim, teklif iktidardan geldi, ben yokum, demek doğru değildir. Meclis’te varsan, iktidardan gelen teklife de iyi veya kötü bir şeyler söyleyen konumda olmalısın. Olay budur” diyordu!
En çarpıcı bölüm ise, Bahçeli’nin sonuç cümleleriydi:
-Bunu Meclis dışına taşıdığınız vakit, Parlamento dışı bir muhalefetin gelişmesini sağladığınız taktirde intifadadan başlar, çocuklarla gelişir, ayaklanma ile devam eder, iç çatışma ile iyi veya kötü şekillenir. Bu da Türkiye için yazık olur.
Peki, Devlet Bahçeli bugün ne yapıyor? Kendi ifadesi ile Türkiye’ye yazık mı ediyor? Hangisi doğru; dün söyledikleri mi, yoksa bugün takındığı tavır mı? Merak etmemek elde değil; hangisi gerçek Devlet Bahçeli? Hangileri samimi görüşleri?