Kayseri’de dananın kuyruğunun koptuğu yerdeyiz. Pöç ise dana kuyruğunun Memişçesi. Memiş ise Kayserili bir yurdum vatandaşı.
Dana kuyruğu deyince burun kıvırmayınız. İtalya’da “Coda“, Avrupa’da “Oxtail” isimleriyle birçok lokantanın menüsünde çeşitli yorumlara sahip bir mübarek bu yemek.
Sakatat grubuna giriyor. Fakat sakatatların en yakışıklısı, tüm sakatatlar içerisinde en mukavvi ve ete en yakın olanı diyebiliriz.
Lütfen işkembe ve kokoreç ile kıyaslamayınız ve fakat sadece şunu biliniz; bildiğiniz kemik haşlamaya veya tandıra göre biraz daha jölemsi kıvama sahip ve “evet ki evet” hepsinden çok ama çok daha lezzetli.
Fotoğraftaki yengecin kırmızı rengine aldanmayın. Bu kızancıklar pişince kızarıyorlar. Yoksa öncesinde mavi renkli ve oldukça da havalılar. Bir nevi deniz artisti diyebiliriz ''mavi yengeç'' için.
Caretta Kaplumbağaları ile meşhur İztuzu Plajına götüren kaptanınız, öğlen yemeği için eğer isterseniz Dalyan’da manzaralı ve uçuk fiyatlı bir restorana da götürebilir ama siz “Yok, gölün ortasında kocaman Mavi Yengeçler pişiren Hasan Usta varmış. Bizi ona götür!” derseniz de oraya götürür. (İşte bu, Harbiyiyorum’un gerçek yiyicilere sunduğu en büyük faydadır.) Normalde fiyat vermeyiz ama burada özel bir durum var. Hasan Usta’da ebatları küçümsenmeyecek yengeçlerin tanesi eğer Türkseniz 10 TL, yok eğer turistseniz 10 Euro şeklinde. - - - - - -
Ada’daki bütün restoranlar bir yana, Emine ablanın Lal Girit Mutfağı başka bir yana. Bu münevver şahsiyet kimden el almışsa, nasıl bir hünerle bildiklerini yoğurmuşsa her yediğiniz şeyde sizi şaşırtacak, gözlerini dolduracak lezzetler sunuyor. Sanki sadece yemek yemiyor da o yemeği bütün tarihiyle, bütün dönüşümüyle birlikte en üst seviyesinde, en hünerli elden yiyormuşsunuz gibi hissediyorsunuz. İşin aslı bu hissettiğiniz şey doğru! Bundan ötesi yok.
Kısacası Türkiye’de bir Michelin yıldızı verebilseydik. İşte burası onlardan biri olurdu. Olsun biz de en harbi lokanta ödülünü verdik gitti.
Yiyeceğiniz döner kesinlikle “Cağ Kebabı” değildir. Ama kılıca geçirilen hayvanların beslenmesinden olacak ki etin lezzeti, rayihası Marmara Bölgesi hayvanlarından daha bir başkadır. Ayrıca şüphesiz daha lezzetlidir.
Öğrendik ki kullanılan et daha çok koyun eti. Ancak koyun etinin çok yağlı olması sebebiyle biraz da dana eti kullanılıyor. Bu oran; %80 koyun, %20 dana eti şeklinde.
Önünüze eti et gibi kokan bu güzeller yaprak yaprak serilince, masada hemen yanınızda duran “Reyhan” ile dönerinizin üstünü süslüyorsunuz. Ben şahsen daha önce hiç denememiştim ve ilk lokmayı ağzıma atar atmaz gözlerimi kapayıp kendi kendime sordum. “Dönere reyhan bu kadar mı yakışır?” diye. - - - - - -
Çiğ Börek mi, yoksa Çi Börek mi tartışması süre dursun gelin sizi İstanbul’da 1950’den beri en meşhur Çiğ Börek yapan yerle tanıştıralım: Odabaşı Çiğ Börekçisi. Tarihi mi değil mi siz karar verin ama koca bir ailenin geçimi 2 TL’lik Çiğ Börekten sağlanıyorsa ve yarım asırdan fazla aynı bölgede duruyorsa özel bir yer olduğu şüphesiz.
Doğrusunu söylemek gerekirse biz Eskişehir’de de Çiğ Börek yedik ancak bunun gibi lezzetlisi yemedik. Hamuru incecik, un Eskişehir’den geliyor, etin kıymasını özel yaptırıyorlar, ısırdığınızda kıymanın suyu fışkırıyor, yağ ise var ile yok arasında hissediliyor. Üstelik hiç şişkinlik yapmıyor. Midenize sonrasında kıyma/soğan yanması yerleşmiyor.
Bir de yine mahallenin önde gelen bir ayrancısından şişe ayran temin ediyorlar. Yani, ayran süt ayranı değil, yoğurt ayranı. Çiğ börekleri bu ayranla beraber götürdünüz mü artık bir noktadan sonra adet saymamaya başlıyorsunuz. - - - - - -
Gaziantep Şehitkamil’deki Köşk Kebap Salonu, bizi daha önce yaşamadığımız bir yemek tecrübesi ile sınava tabi tuttu. Kepkep Sokak’a girdiğiniz andan itibaren boylu boyunca uzanan karşılıklı dükkanlar Köşk Kebap Salonu denilen mekanın dalları aslında. Yani Köşk Kebap Salonu tek bir dükkan değil dostlar. Bir tesis!
Fırını ve hemen yanındaki dükkan; ciğer kavurmacısı, yanındaki dükkan; cartlak kebabı yiyebileceğiniz ızgaracısı, karşısındaki dükkan; aile salonu. Aman Allahım! Bu konsepte Köşk deniyor işte. Burası gerçek bir yeme-içmeci için tarif edilemez bir deneyim. Bilinç kaybı bile yaşatabilir. Biz kendimizden geçtik! Benim heyecandan aklıma Annabel Lee şiiri geldi. Ne alakaysa? O derece.
Bizim Harbiyiyorum.com‘da methiyeler düzeceğimiz yiyecek ise: Köşk’ün Ciğer Kavurma’sı. - - - - - -
Başka her yazıma “Hadi canım bundan lezzetlisi de var'' diyebilirsiniz ancak “Midyeci Eşref” e bunu dedirtmem! Şimdi spesifik bilgilere gelecek olursak; Eşref bir kere Mardinli değil, İzmirli. Midyeleri ise İzmirli değil Marmaralı. Marmara’nın Küçükçekmece’sinden.
Eşref’in yeri Silivri sahilde çay bahçesinin hemen yanında. Silivri ise İstanbul’un bir ucunda. Silivri ve çevresindeki hemen hemen her yere midyeleri Eşref veriyor. Yani başka tezgahtan da yeseniz yine Eşref’in midyesinden yemiş oluyorsunuz. Midyeleri hanımı ve yardımcı ekip hazırlıyor, denizden çıkarma işini de bi fiil Eşref kendisi yapıyor. Her sabah en erken saatlerde Eşref midye avında...
Türkiye’de Harbiden Nerede Ne Yenir? Tüm Kitapçılarda…
Kitap hakkında daha detaylı bilgi almak için tıklayın!