"Hayalet kent" olarak adlandırılan bu şehirlerin ortak özelliği ise insanda buruk bir yaşanmışlık izlenimi bırakması... İşte dünyanın dört bir yanından tükenen ekonomik kaynaklar veya savaş gibi insan kaynaklı yıkımlar nedeniyle terkedilen "Hayalet Şehirler"
Fransa’nın Oradour-sur-Glane kasabası, kolay dile getirilemeyen bir dehşete sahne olmuş.
İkinci Dünya Savaşı sırasında Silahlı SS Örgütü’ne mensup Alman askerlerinin, başkaldırdıkları için 642 kişiyi öldürdüğü kasaba, bu korkunç olayı aslında bir "hata" sonucunda yaşamış.
Yakındaki Oradour-sur-Vayres Bölgesi’ni hedefleyen fakat yanlışlıkla kasabayı işgal eden askerlerin herkesi öldürdükten sonra yakıp yıktığı ve savaştan sonra katliamın gerçekleştiği bölgeden uzakta tekrar inşa edilen Oradour-sur-Glane, bugün 2.025 nüfuslu bir yerel yönetim. Eski köy ise ölenlerin anısına olduğu gibi korunuyor.
Sahipleri bulundukları binada yanarken duran ve tam o anı gösteren kol saatleri, evler yanarken aşırı sıcaktan eriyen cam ve çeşitli malzemelerden yapılmış eşyalar ile paralar da sergilenenler arasında.
Toskana bölgesinde yer alan bu terk edilmiş kasaba yüzyıllardır aynı şekilde duruyor.
1100'lü yıllarda San Pietro prensi Benedictine tarafından kurulan şehir tarihi binaları ve kaleleriyle Ortaçağ'dan kalma bir görüntü sergiliyor.
Namibya’nın güneyinde, Lüderitz Limanı’na birkaç kilometre uzaklıkta bulunan kent, 1900'lu yıllarında başında, elmas bulmak ve kısa yoldan zengin olmak amacıyla insanların bölgeye akın etmesi sonucunda çölün ortasında büyük kumarhaneleri, hastanesi, pahalı evleri, yüzme havuzlarıyla bir nevi insan yapımı cennet olmuş.
Fakat Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra düşen elmas talebi, kuruluş nedeni ortadan kalkan kentin sonunu getirdi.
1950’li yıllarda tamamen terkedilen Kolmanskop’ta kumullar bir süre sonra zaten kendilerine ait olanı geri almaya başladı. Metal konstrüksiyonlar çürüdü, evler çöktü, bahçe ve sokaklar kumun altına gömüldü.
Kalıntıları hala ayakta duran binalarıyla teatral bir görüntüye bürünen Kolmanskop, şimdi hayalet bir kent.
Bölgeyi ziyaret eden turistler dizlerine kadar gelen kumun içinde ilerleyerek evleri gezebiliyorlar.
2000 yılı yapımı "The King is Alive" ve 1993 yapımı "Dust Devil" filmleri, ilginç atmosferi nedeniyle Kolmanskop’ta çekilmiş.
Tayvan’ın kuzeyinde bulunan San Zhi, fütüristik yaklaşımıyla dikkat çeken küçük bir yerleşim yeri. Yüksek gelirli kesim için lüks bir tatil köyü olarak inşa edilen San Zhi, inşaat sırasında ilginç bir şekilde meydana gelen ölümcül kazalar sonucunda tamamlanamamış.
Projenin durmasına neden olan önemli bir etken de bu söylentiler yüzünden kimsenin bu siteye yatırım yapmak ve hatta ziyarette dahi bulunmak istememesi. İnşaat kazasında ölen işçilerin hayaletlerinin San Zhi’de dolaştığı da söylentiler arasında.
Maddi kaynak yetersizliği ve çalışanların "isteksizliğinin" inşaatın durdurulmasına sebep olması sonucunda terkedilen garip formlardaki strüktürler, adeta kazalarda hayatını kaybedenlerin anısını yaşatıyor.
İtalya’nın Basilicata Bölgesi’nde yer alan etkileyici bir Ortaçağ kenti olan Craco oldukça dik bir zirve üzerinde yer alıyor ve etrafındaki verimli toprağa sahip inişli çıkışlı vadiler arasında zıtlık oluşturan sert hatlarıyla dikkat çekiyor.
Savunma amacıyla Taranto Körfezi’nden 40 km uzaklıkta inşa edilen kentin 1891 yılında 2.000’in üstünde nüfusu, kuraklık, deprem, heyelan ve savaşlar nedeniyle oldukça azaldı.
Nagazaki’den 15 km uzaklıkta, havadan bakıldığında dev bir uçak gemisine benzeyen Gunkanjima, 1887 yılına kadar kendi halinde sessiz bir adayken kömür bulunmasıyla aktif bir maden arama merkezi haline gelmiş.
Japon Nagazaki Yönetimi’ne bağlı ve üzerinde yerleşim olmayan 505 adadan biri olan Gunkanjima, 1887 - 1974 yılları arasında aktif olan kömür madenleri nedeniyle girdiği hızlı gelişim süreciyle dikkat çekiyor. Bu sürecin kömürün bir endüstriyel hammadde olarak önemini yitirmesiyle aniden durması ve üzerinde yükselen kale duvarları nedeniyle "Savaş Gemisi Adası" olarak da bilinen Gunkanjima’yı "hayalet ada" haline getirmesi ise adanın bu listede yer almasının sebebi.
1890 yılında Mitsubishi firmasının adayı satın alıp deniz dibinden kömür çıkartmaya başlaması, Gunkanjima’ya olan ilginin giderek artması ve 1916 yılında Japonya’nın ilk büyük beton binasının burada inşa edilmesiyle sonuçlandı.
Yapı, adadaki maden işçilerinin ikamet etmesi ve aynı zamanda tayfunlardan korunması için geliştirilen iki apartman bloğundan oluşuyordu. 1959 yılında nüfus, adanın tamamında her hektara 835 kişi, yerleşimin olduğu bölümünde ise her hektara 1.391 kişi düşecek şekilde arttı.
Dünyada kaydedilmiş en yüksek nüfus yoğunluğu oranlarından birine sahne olan Gunkanjima’daki kömür madenlerinin önemi, tüm dünyada olduğu gibi Japonya’da da petrolün 1960’lı yıllarda kömürün yerini almasıyla azalmaya başladı.
1974 yılında firmanın madenleri kapatacağını açıklamasından sonra ise tamamen terkedilen adada bugün kimse yaşamıyor. Geçici olarak seyahatin de yasaklandığı Gunkanjima’da 2003 yılında "Battle Royale II: Requiem" filmi çekilmiş ve ada, Asya’da oldukça popüler olan video oyunu "Killer 7"nin son seviyesine ilham kaynağı olmuş.
Kadykchan, Sovyetler Birliği dağıldığında çürümeye terkedilen birçok küçük Rus kentinden biri.
Su, sağlık hizmetleri ve okul gibi ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri için göç etmeye zorlanan kentliler, iki hafta içinde devlet tarafından başka bölgelerdeki yeni evlerine yerleştirilmiş.
Bir zamanlar 12.000 nüfusa ve alüminyum madenlerine sahip olan kent, yaşamaya elverişli olmasına rağmen şu anda ıssız.
Evlerini aceleyle terk etmek zorunda kalan halkın geride bıraktığı oyuncaklar, kitaplar, giysiler ve diğer eşyalar ise hala o günkü gibi duruyor.
Kowloon Walled City, Çin İngiltere’nin yönetimi altındayken Hong Kong’un hemen yanında kurulmuş ve duvarlarla çevrelenmiş.
İkinci Dünya Savaşı’nda bölgeyi korumak amacıyla Japonlar’ın yönetim altına aldığı kent, ülkenin yenilmesiyle teslim alındı.
Ne Çin’in ne de İngiltere’nin sorumluluğunu almak istemediği Kowloon, bağımsız ve kanunsuz bir kent haline geldi. Nüfus yıllarca artmaya devam etti ve bölgede oturanlar, çöplerle tıkanan sokakların üstünde yükselen labirent koridorlar inşa etti.
Binalar o kadar yükselmişti ki gün ışığının alt katlara ulaşamaması nedeniyle tüm kent gece-gündüz florasan lambalarla ışıklandırılmaya başlandı.
Genelev, kumarhane, uyuşturucu imalathaneleri ve dükkanları, köpek eti satan restoranlar ve kanun dışı üretim yapan tesislerle dolan Kowloon Walled City, 1993 yılında bu sağlıksız, anarşist kentten ve onun kontrol edilemeyen nüfusundan yorulan İngiliz ve Çin hükümetlerinin ortak kararıyla boşaltıldı ve kısmen yıkıldı.
1974 öncesi Akdeniz'in en ünlü tatil merkezlerinden biri olan Maraş, 1974 yılında 13 Ağustos'ta (o gün son bulan) İkinci Kıbrıs Harekâtı sırasında Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından ele geçirilmiş ve Rumlarla yapılan anlaşmalar sonrası yerleşim ve iskana kapatılmıştır.
Şu sıralar Birleşmiş Milletler tarafından denetlenen Maraş, Kıbrıs adasını ikiye ayıran "Yeşil Hat" tampon bölgesindedir. İçerisinde BM'ye ait bir adet bina bulunmaktadır.
Annan Planı'na göre kapalı Maraş, Rum tarafının denetimine bırakılacaktı. Ancak yapılan referandumda Annan planı Kıbrıs Türk'lerince kabul edilmesine rağmen, Kıbrıs Rumları tarafınca reddedilince, bu gerçekleşmedi.
Hayalet şehri görmek isteyen yabancı turistler Maraş İkon Kilisesi'nden öteye gidememektedirler.
Gulag, milyonlarca siyasi ve adli tutuklunun bulunduğu, muazzam büyüklükteki bir Sovyet toplama kampıydı.
İnsan eliyle yaratılan cehennem olarak da adlandırılan Gulag'ın için çok sayıda hapishane bulunuyor ve bugün hiçbiri kullanılmıyor.
**[**