'Hayata Dönüş'ün kararı açlık grevlerinden önce verildi'

Has Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Bekaroğlu, 'Hayata Dönüş' operasyonunun 11 yıldır gizlenen planını, 'Operasyon kararı açlık grevleri başlamadan önce verilmiş' sözleriyle değerlendirdi.

Has Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Bekaroğlu, "Hayata Dönüş" operasyonunun 11 yıldır gizlenen planını, "Operasyon kararı açlık grevleri başlamadan önce verilmiş" sözleriyle değerlendirdi.

30 tutuklu ve hükümlünün yanı sıra 2 askerin ölümüyle sonuçlanan, ancak adı "Hayata Dönüş" olan operasyonun 11 yıldır merak edilen ayrıntıları bugün günyüzüne çıktı.

Operasyon 2000 yılında 20 ayrı cezaevinde, F tipi cezaevlerini protesto amacıyla yapılan açlık grevlerini sona erdirmek üzere düzenlenmiş, sadece İstanbul Bayrampaşa'daki operasyonda 12 kişi ölmüştü. Radikal gazetesinden İsmail Saymaz ve Vatan gazetesinden Kemal Göktaş'ın ulaştığı belgeye göre, kamuoyuna "Hayata Dönüş" olarak açıklanan operasyonun gerçek adı "Tufan".

Reklam
Reklam

Jandarma daha önce bulamadığını bildirdiği planı, "arşiv tasnifi" sırasında rastlandığını belirterek mahkemeye göndermiş. Planda mahkumlara karşı, "Tereddütsüz, misliyle mukabelede bulunulacak, zor ve silah kullanılacak" gibi ifadeler yer alıyor. Has Parti Genel Başkan Yardımcısı olan Mehmet Bekaroğlu, o dönemde Fazilet Partisi milletvekili olarak operasyon öncesinde devlet ile mahkumlar arasında, Yaşar Kemal ile birlikte arabuluculuk girişimi yapmıştı.

Belgeyle ilgili görüşlerini sorduğumuzda, en dikkat çekici olanın operasyon için belirlenen tarih olduğunu söyledi.

Mehmet Bekaroğlu: Bu "Tufan Operasyonu"nun hazırlandığı tarihte aslında açlık grevleri yeni yeni başlıyor. Yani daha ne olacak belli değil. Daha ne bir arabulucu heyeti var, ne de hayatı tehdit edebilecek bir durum var cezaevlerinde. Zaten ben o günlerde arabuluculardan biri olarak, "Devlet bizi aldattı. Devlet burada zaten bir operasyon planlıyordu, bizi de kullandı. Sadece bizi değil medyayı ve kamuoyunu da psikolojik harbin bir aracı yaptı" diye bir açıklama yapmıştım. O günün gazetelerinde bu mevcut. Hala kanaatim odur ki, devlet bu ölüm oruçlarını fırsat bilerek cezaevlerine bir operasyon yaptı. Üstelik de milletle dalga geçer gibi buna "Hayata Dönüş" adını verdi ve tutuklu ve hükümlüleri F tipi cezaevlerine yani tecrit cezaevlerine nakletti.

Reklam
Reklam

BBC Türkçe: Peki operasyon planının 11 yıl sonra ortaya çıkmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bekaroğlu: Bu Türkiye hukuk sisteminin ciddi bir problemi. Sadece "Hayata Dönüş" operasyonuyla ilgili değil. Daha evvel Ulucanlar Cezaevi'nde de 12 kişinin öldüğü bir müdahale var biliyorsunuz. Bütün bu müdahaleler ile ilgili açılan soruşturmalar yasalara aykırı bir şekilde devlet görevlileri tarafından sabote edildi. Bu operasyona katılan insanların isimleri bile gönderilmedi. Bakın şu anda devam eden davada sadece erler yargılanıyor. İki tane astsubayın ismi verilmiş. Bunlardan biri Güneydoğu'da şehit olmuş, diğeri de ordudan ihraç edilmiş. Peki nerede bunun komutanı, bu emri verenler? Bunlar hep saklandı. Bu belge de saklandı. Şimdi mahkemenin ısrarlı talebi üzerine bulundu. Bu kadar önemli bir operasyon ile ilgili belge şimdiye kadar bulunamıyor, şimdi bulunmuş. Bakın başka bir şey daha var. Kamera kayıtları hala bu mahkemeye gönderilmiyor. Silinmiş deniyor. Ama başka bir soruşturmada gönderildi. Yani burada ölümlerle biten bir dosya var ve bu dosya ile ilgili delilleri toplayıp mahkemeye göndermekle sorumlu merciler ciddi bir şekilde delil karartıyor. Yani açıkça bir suç işleniyor.

Reklam
Reklam

BBC Türkçe: Ortaya çıkan belge sizce davanın seyrini ne yönde etkileyecek?

Bekaroğlu: Tabii bunu öngörmek çok zor. Ama bence savcı bundan sonra orada ismi geçenlere, yani sorumlulara bir şekilde ulaşmış olacak. Onlarla ilgili bir soruşturma başlayacak demektir bu. Bence soruşturmanın bundan sonraki aşamasında bu görevliler mahkemeye davet edilecek, en azından ifadeleri alınacak. Tabii mahkemenin takdiri ama, belki de bunlardan bazıları sanık durumuna düşecek.