Tarihin en büyük ressamlarından biri olarak kabul edilen Salvador Dali’nin aşk hayatı da en az sanatı kadar deliceydi! Salvador Dali ve eşi Gala, evlilik yaşamları boyunca hiç cinsel ilişkiye girmemiş. Kulağa çılgınca geldiğinin farkındayız ama Salvador ve Gala arasındaki aşk tamamen birbirlerine bağlılıktan oluşuyor.
Salvador Dali’den önce anne ve babasının aynı ismi verdikleri bir başka çocukları doğdu. Kardeşinin ölümünden tam 9 ay 10 gün sonra ünlü ressam dünyaya geldi.
Salvador Dali, 1904 yılında Katalonya’da doğdu. Aynı ismi taşıyan kardeşinin ölümünden 9 ay 10 gün sonra doğan ünlü ressamın ailesi, Dali’nin doğumuyla vefat eden çocuklarının yeniden dünyaya geldiğine inandı. İşin ilginç tarifi ise Salvador Dali de kendisinin ölen kardeşinin reenkarnasyonu olduğunu düşünüyordu.
Salvador Dali, ilk eserini ise yaklaşık 6 yaşındayken yaptı. Annesinin yeteneğini keşfetmesi üzerine özel bir resim okuluna kayıt oldu. 1919 yılında ilk kişisel sergisini açtı.
Salvador Dali’nin 6 yaşındayken çizdiği ilk resminin adı Fingures Çevresi Manzarası’ydı. (Landscape near Figueres). 1922 yılında Madrid’e taşındı ve burada eğitimine devam etti. 1923 yılında geçici olarak okuldan uzaklaştırıldı ve 3 yıl sonrasında okuldan tamamen atıldı. Okuldan atıldıktan sonra askere giden Dali, Mart 1928 yılında Luis Montanya ve Sebastia Gasch ile beraber “Sanat Karşıtı Katalan Manifesto”yu yazdı. 1928 yılında Salvador Dali ve Luis Bunuel’in birbirlerine gördükleri rüyaları anlatmaları üzerine sürrealist bir film ortaya çıktı. Bu film deneysel sinemanın ilk örneği olarak kabul ediliyor.
Çocukluk döneminde yaşadığı ölüm travması Dali’nin bütün hayatını köklü bir şekilde değiştirdi. O dönemde Dali, ölüm ve cinsellik arasında derin bir bağ olduğunu keşfetti.
Cinselliği ölümle kafasında kodlandırdıktan sonra Dali adeta dokunmaktan köşe bucak kaçmaya başladı. Birine dokunmaktan ziyade kendisine de dokunulmasından hoşlanmıyordu. İçinde yaşadığı çalkantılı dönemler Salvador Dali’nin sanatına ilham oldu. Cinsellikle ilgili yaşadığı bütün sorun Dali’nin sanatını zenginleştirirken onu bir yanda da içten içe eritip bitiyordu. Dali, penisi acınacak bir şey olarak görüyordu.
Sanatının zirvesinde olduğu o dönemde hayatının aşkıyla tanıştı ve Dali için bambaşka bir yaşamın kapıları aralandı.
Salvador Dali, Paris’te Fransız şair Paul Eluard ile tanıştı ve kısa zaman içinde yakın arkadaş oldular. Ancak Dali ve yakın arkadaşı arasındaki en büyük sorun Paul Eluard’ın karısı Gala’ydı. Gala oldukça hoş, etkileyici ve çekici bir kadındı. Fakat evliydi ve bir çocuğu vardı. Yıllar sonra Dali ilk defa bir kadına karşı bir şeyler hissetmeye başlamıştı. Başbaşa gerçekleşen buluşmaların sonrasında Gala, kocasını ve çocuğunu terk ederek Dali’ye kaçtı.
Dali, duygusal olarak korkularını yense de cinsellik konusunda tereddütleri hala devam ediyordu. Söylentilere göre Gala ve Dali hiç sevişemedi.
Salvador Dali’nin yaşadığı bu derin aşkı onun eserlerinde görmek mümkündür. Cinsellikle ilgili evliliklerinde sorun yaşayan Gala ve Dali’nin aralarında bir anlaşma yapıldı. Gala, Dali’den sadece özgürlüğünü istedi ve başka insanlarla cinsel ilişki yaşamaya başladı. Dali, Gala’nın bu renkli hayatını yalnızca uzaktan izledi ve yaşadığı üzüntüyü sanat eserlerine yansıttı. Dali, acının sanatını beslediğini fark edince bu yöntemi kendi lehine çevirmeye başladı. Gala’nın başkalarıyla beraber olmasını izleyen Dali, hissettiği yoğun duyguları resmediyordu. Ancak bir süre sonra buna daha fazla dayanamayan Dali sevdiği kadın için bir şato satın aldı ve kendisi de ziyaretlerini önceden haber vererek gerçekleştirmeye başladı.
Gala ve Dali arasındaki aşk tam 50 yıl boyunca kesintisiz bir şekilde devam etti. Ta ki Gala’nın ölümüne dek...
Gala’nın ölümünden sonra yıkılan Dali, hayatla tüm bağlarını kopardı. Acısını ise son olarak şu sözlerle dile getirdi;
"Gala'nın acısından
ki benim acımdır
Gala'nın ölümünden
ki benim ölümümdür
Başka hiçbir şey hayatıma dokunamaz."