Bilinen bir fıkradır:
Adamın biri hayatın anlamını arıyormuş. Bunun için yapmadığı bir şey kalmamış. Her şeyi denemiş. Ama bir türlü hayatın anlamını bulamamış. Sonunda bir gün bir arkadaşı “Nepal’de bir dağın tepesinde yaşayan bir bilge var, git ona sor, o mutlu bir insan!”. Adama hemen uçağa atlayıp Nepal’e gitmiş. Katır tepesinde zorlu yolculuklar yaparak bilgeyi bulmuş ve sormuş “hayatın anlamı nedir, bilge?”. Bilge düşünmüş, düşünmüş ve biraz daha düşünmüş. İlerilere bakıp, bir nehri göstermiş ve demiş ki “o nehri görüyor musun?”. Adam heyecanlanmış “hayatın anlamı bu mu?”. Bilge biraz duraksamış ve şaşkın gözlerle sormuş “yoksa değil mi?”
Sorgulamak mutluluk getirir mi? Belki bunu sorarak başlamak gerek söze…
Her şeyi bilmek insanı ne kadar mutlu eder?
Bilmek, anlamak önemlidir.
Ama bazen yaşamak ve hissetmek, bilmek kadar değerlidir.
Durmak; hareket etmek kadar aktiftir.
Kovaladığımız anlam bazen insana gelir.
Anlamın peşinden koşmak kadar, geleni de fark etmek gerekir…
Anlam ve mutluluk üstüne 397 kişi ile yapılan bir araştırmanın sonuçları ilginç:
Anlam kültürel, mutluluk ise doğaldır.
Bireyin kişisel kimliği hakkındaki sorgulamaları aslında anlamın peşinde koşmaktır. Olanı kabul etmek mutluluk içerir.Burada değişimin önemini değersizleştiriyorum sanılmasın. Değişim ve sorgulama hedeftir, hedef ise umuttur.
Sabah insanı yataktan çıkaran da umuttur.
Ama hedefleri düşünmekten, kilitlenmek ve yataktan çıkamamak da var…
Anlam peşinden koşarken, mutluluk noktasının üstünden atlamak da var.
Mutluluk daim değildir, anlıktır. Onu fark etmek ise dikkat ister…
Prof. Dr. Kültegin Ögel
Yazının orjinalini Dünyalılar'dan okuyabilirsiniz.