Hayatınız Boyunca En Az Bir Kez İzlemeniz Gereken Unutulmaz Filmler!

Bazı filmler vardır, onları izlemeden tam yaşamış sayılmayız. Kimisinden ders çıkarır, kimisini de izledikten sonra hayata bakış açımız tamamen değişir. Peki en az bir kere izlemeniz gereken unutulmaz filmler neler mi? Gelin beraber göz atalım.

The Shawshank Redemption – Esaretin Bedeli (1994)

Frank Darabont’un senaryosunu yazdığı ve yönettiği, başrollerinde Tim Robbins ve Morgan Freeman’ın yer aldığı 1994 yapımı Amerikan dram filmidir. Stephen King’in Rita Hayworth ve Shawshank’in Kefareti adlı romanından uyarlanan filmde Andy Dufresne, genç ve başarılı bir bankerdir. Karısını ve karısının sevgilisini öldürmek suçundan yargılanır ve ömür boyu hapis cezası alır. Shawsank Hapishanesi’nde dayak, işkence, tecavüz, her türlü durum yaşanmaktadır fakat, Andy yine de hayata bağlı ve iyimserdir. Bu tutumu etrafındakileri de etkiler. Andy umutlu bakış açısıyla çevresindeki tüm mahkumları, parmaklıklar arkasında bile özgür bir yaşam olabileceğine inandırır. Andy’nin bu çabalarına ortak olacak bir arkadaşı da olacaktır: Red. Andy cezaevi müdürünün para aklama faaliyetlerine yardım etmeye başladıktan sonra ise gardiyanlar tarafından korunmaya başlanır. Film, 1995’te, aralarında en iyi film adaylığı da olmak üzere tam 7 dalda Oscar’a aday gösterilmiştir.

Reklam
Reklam

IMDB : 9.2

Pulp Fiction – Ucuz Roman (1994)

Travolta, Bruce Willis, Harvey Keitel, Samuel L. Jackson, Uma Thurman ve sayısız ünlü oyuncu, Tarantino imzalı bu popüler kültür başyapıtında bir araya geliyorlar. Filmde Honey Bunny ve Pumpkin, hayatlarına biraz hareket katmak isteyen genç ve birbirine aşık bir çift küçük soyguncudur. Öteyandan, iki kaşarlanmış gangster, Vincent Vega ve Jules, günlük işlerinden biri olarak, patronlarına ödemeyi geciktiren birkaç sahtekar genci vurmaya giderler. Vincent patronun güzel ve genç karısına bebek bakıcılığı yapmakla da görevlendirilirken ortağı suç yaşamına son vermeye karar verir. Cesur bir boksör ise para karşılığı hile yapmayı reddederek şehirden kaçar. Kader bu aykırı tipleri muhteşem bir şekilde bir araya getirecek, yollarını kesiştirecektir. Ucuz Roman, o yıl tam 7 dalda Oscar’a aday gösterilmiş ve En İyi Orjinal Senaryo Oscarı’nı almıştır. Ayrıca 1994 Cannes Film Festivali’nde en iyi film ödülü olan Altın Palmiye Ödülü’nün de sahibidir.

IMDB : 8.9The Good, The Bad and The Ugly – İyi, Kötü ve Çirkin (1966)

Tuco (Çirkin), üzerine ödül konulmuş bir kanun kaçağıdır. Keskin nişancı Sarışın (İyi) adlı kovboyla işbirliği yaparak kasabaları dolaşmaktadırlar. Tuco’yu kanun adamlarına teslim eden Sarışın, ödülü alıp Tuco’yu asılmaktan son anda kurtarır. Bir kasabada işlerin ters gitmesi üzerine ortaklıkları bozulur. Ortaklığın bozulmasının ardından Sarışın, Tuco’yla yollarını ayırır ve Tuco’yu elleri bağlı yürüterek cezalandırır. Bunun üzerine Tuco, intikam için Sarışın’ın peşine düşer. Uzun uğraşlar sonucu yakaladıktan sonra ceza olarak Sarışın’ı çölde, susuz bir şekilde yürütür. Bu arada Melekgöz (Kötü) lakaplı Sentenza ise Bill Carson adında büyük miktarda altını ele geçirmiş eski bir askerin izini sürmektedir. Tuco’nun çölde Sarışın’ı susuzluktan öldürmek üzere olduğu bir anda ikisinin Bill Carson’la karşılaşmaları tüm planları değiştirir. Carson, altınları Amerikan İç Savaşı’nın hareketli olduğu bir cephede mezarlığa saklamıştır. Ancak Tuco mezarlığın yerini, Sarışın ise mezarın adını öğrenebilmiştir. Mecburen işbirliğine tekrar dönen ikili altınları aramaya koyulur. Cephede Güneyli üniformaları ile ilerleyen Tuco ve Sarışın, Kuzeylilere esir düşer. Melekgöz Sentenza ise adamlarıyla birlikte esir kampının Kuzeyli çavuşudur. Carson’ın altınlarının yerini öğrenmeye çalışan Melekgöz, Tuco’ya işkence yapar ve altınların yerini öğrenir. Tuco’yu trenle başka bir şehre yollar. Sarışın ile Melekgöz, mezarlığın olduğu bölgeye hareket eder. Bu sırada Tuco Kuzeyli askerlerden trenden atlayarak kurtulur. Sarışın ve Melekgöz’ü bulur. Tuco ile Sarışın tekrar işbirliği yapar ve Melekgöz’ün adamlarını öldürür. Melekgöz ise kaçar. Tuco ile Sarışın mezarlığa doğru yol almaktadırlar ancak mezarlık savaşın tüm hızıyla devam ettiği bir cephenin ortasındadır. Çarpışmayı durdurmak için iki tarafın da peşinde olduğu köprüyü havaya uçururlar. Altınlara ulaşmaya ramak kalmışken; Tuco, Sarışın’ı kandırır ve kaçar fakat Sarışın’dan kurtulamaz. Bu arada Melekgöz de mezarlığa yol almaktadır. Üçlü mezarlıkta karşılaşır fakat mezarın ismini sadece Sarışın bilmektedir. Hakimiyetin sürekli el değiştirdiği mücadelede mezarlığın ortasında yapılan üçlü bir düello kazananı belirleyecektir. Sarışın mezarın ismini taşa yazar ve düello başlar. Düello esnasında Sarışın, Melekgöz’ü vurarak öldürür. Sarışın, altınların yarısını alır ve Tuco’nun ellerini bağlayarak uzağa gider. Keskin nişancılığını konuşturarak Tuco’yu düşürür ve ardından uzaklaşır. Tuco, elleri bağlı bir şekilde kalan altınlarıyla baş başa kalır.

Reklam
Reklam

IMDB : 8.912 Angry Men – 12 Kızgın Adam (1957)

Latin Amerikalı bir genç adam, babasını öldürdüğü gerekçesiyle cinayetle suçlanır. Sanığın kaybettiğini söylediği bir bıçak ise cinayetin işlendiği odada bulunmuştur. Gencin mahkemeye sunduğu savunma zayıftır ve olan biteni duyduklarını söyleyen pek çok tanık vardır. Sanık suçlu bulunduğu takdirde idama mahkum edilecektir. Jüri sonuçları pek de şaşırtıcı değildir: 12 jüri üyesinden sadece sekiz numaralı jüri üyesi Davis ‘suçsuz’ hükmü yönünde oy vermiştir. Davis’in jüri üyelerini ikna etmeye çalışması esnasında her jüri üyesinin ‘suçlu’ kararı vermesinin arkasında ise, aralarında yabancı düşmanlığı, kanuna aşırı güven, çoğunluğa uyma, geçmişle hesaplaşma gibi farklı kişisel sebepler olduğu ortaya çıkacaktır.

IMDB : 8.9 Schindler’s List – Schindler’ın Listesi (1993)

Schindler’ın Listesi, Oskar Schindler adlı bir Alman işadamının 2. Dünya Savaşı zamanında Polonya’da kurduğu fabrikada Yahudi işçileri çalıştırması ve bu sayede 1100 Yahudi’nin hayatını kurtarmasını konu alıyor. Gerçek bir hayat hikayesinden uyarlanan film, ünlü yönetmen Steven Spielberg’in en önemli yapıtları arasında sayılan ve ona Oscar kazandıran bir yapımdır. Film, 1994 yılında 12 dalda Oscar’a aday olmuş ve 7 dalda ödül kazanmıştır. Filmin kazandığı Oscar’lar: En İyi Film, Yönetim, Kurgu, Sanat Yönetimi, Görüntü, Özgün Müzik ve Senaryo Uyarlaması’dır.

Reklam
Reklam

IMDB : 8.9One Flew Over The Cuckoo’s Nest – Guguk Kuşu (1975)

Guguk Kuşu Jack Nickolson’ın adeta oyunculukta destan yazdığı, muhteşem bir senaryoya sahip bir sinema klasiğidir. Tutuklu olduğu cezaevinden kurtulmak için deli taklidi yapan Randle P. McMurphy adlı kişinin dramını başarıyla beyazperde’ye aktaran aktör, gerçekten üstün bir performans sergiliyor. Aykırı mahkumun tavırları cezaevi otoritesinin gözüne batmaya başlayınca bir süre sonra teşhis için akıl hastanesine gönderilir ve kafadan çatlak olduğuna kanaat getirilir. Artık yeni meskeni, tımarhanedir. Randle hastanede de kurumun kurallarına uymaması ve arkadaşları ile olan ilişkileri ile dikkatleri üzerine çeker. Kısa süre içinde soğuk tavırlı, suratsız, otoriter bir görevli olan hemşire Ratched, Randle’ı yakın takibe alır ve her hareketini izlemeye başlar. Rathced ve Randle gibi birbirlerine son derece zıt iki karakterdir. Bu karakterlerin arasındaki gerilim Randle’ın yakın arkadaşları için planladığı çeşitli faaliyetlerle ve onların iyileşmesine yardımcı olmaya başlamasıyla daha da artacaktır.

Reklam
Reklam

IMDB : 8.8Forrest Gump (1994)

Düşük I.Q. sahibi Forrest Gump Jenny ile tanışır ve aşık olur. Gump aralarında Elvis Presley, Kennedy, Nixon’ın da olduğu tarihsel kişilerle kaza eseri tanışır ve 50’lerden 70’lerin sonuna kadar gelen bir süre zarfında olaylar gelişir. Gump tamamen tesadüf olarak Vietnam savaşına ve Amerikan yakın tarihinin önemli olaylarına şahitlik eder ve hatta rol alır. Ancak bilmeden yaptıklarının ne kadar önemli sonuçları olduğundan da haberi yoktur.

IMDB : 8.7Se7en – Yedi (1995)

Bir seri katil 7 ölümcül günahı işleyenleri kendi yöntemleriyle öldürmektedir. Yedi Ölümcül Günah, Hristiyanlık inançlarına göre kibir, açgözlülük, şehvet düşkünlüğü, kıskançlık, oburluk, yıkıcılık ve tembelliktir. İki polis dedektifi bu seri katilin peşindedir. Yönetmen David Fincher imzalı film, sürükleyici konusu ve oyuncuların performanslarıyla tüm dünyada gişede büyük başarı yakalamıştır. Başrollerde Brad Pitt, Morgan Freeman, Gywneth Paltrow vardır. Özellikle sürpriz ve çarpıcı finali ile şimdiden sinema tarihinde bir klasik olarak yerini almıştır.

Reklam
Reklam

IMDB : 8.6Saving Private Ryan – Er Ryan’ı Kurtarmak (1998)

Steven Spielberg tarafından yönetilen, Robert Rodat tarafından yazılan, II. Dünya Savaşı konulu bir savaş filmidir. Dört çocuk annesi bir anne İkinci Dünya Savaşı’nda kaybettiği üç oğlunun ardından fazlasıyla yaralanmıştır. Şimdi tek dileği hayatta kalan tek oğlunun savaştan sağ salim dönmesidir. Yakarışları karşılık bulur ve başkan tarafından verilen bir emirle James Ryan’ın ne pahasına olursa olsun bu savaştan sağ çıkması sağlanacaktır. Normandiya çıkarmasının yapıldığı gün, sekiz kişilik bir asker birliği farklı bir göreve, Ryan’ı kurtarma görevine atanır. Ancak yüzbaşı John Miller tarafından yönetilen bu birim, can pazarının yaşandığı bu zorlu ortamda hakikatli bir yaşam mücadelesine atılacak; tek bir adamı kurtarmak için sekiz kişinin hayatının tehlikeye atılmasının meşruluğunu sorgulayacaktır.

IMDB : 8.5City Lights – Şehir Işıkları (1931)

Charles Chaplin’in yapımcılığını, yönetmenliğini ve başrolünü üstlendiği sessiz bir filmdir. Chaplin aynı zamanda filmin müziklerini de bestelemiştir. Kör bir çiçekçiye aşık olan ve sokaklarda yaşayan iyi niyetli bir serseri, kıza kendisini varlıklı biri olarak tanıtır. Bir milyonerin hayatını kurtarmıştır ve onun kendisine yardım edeceğine güvenmektedir. Adamı ziyaret edip sevdiği kızın gözlerini ameliyat ettirebilecek kadar para ödünç alabileceğini düşünür. Ama zengin insanlar aslında ikiyüzlü bir yaşam sürmektedirler. Çoğu eleştirmene göre bu film Charlie Chaplin’in başyapıtıdır. Sesli sinemanın yeni yayılmaya başladığı bir dönemde, bu devrimi reddederek yine sessiz çektiği filminde, neredeyse tüm becerilerini konuşturuyor Chaplin.

Reklam
Reklam

IMDB : 8.5American Beauty – Amerikan Güzeli (1999)

Amerikan Rüyası’nın en büyük taşlamalarından biri olan filmde orta sınıf bir Amerikan ailesinin içinde bulunduğu çöküntü ve dağılmayı konu alır. Lester, kızıyla ve orta yaş bunalımındaki karısıyla iletişim kurmakta başarısızlığa uğrayan, rutinlerle dolu yaşamından tiksinerek yaşlanan bir babadır. İşini bırakıp zamanını hiç yapmadığı gibi değerlendirmeye başlayarak yeniden genç hissetmeye çalışırken, henüz 16 yaşındaki kızının, güzeller güzeli arkadaşı Angela ile arasında tuhaf bir cinsel gerilim doğar. Bu ilişki kızı ve karısıyla arasındaki zaten zayıf olan bağı koparacak, her bir aile ferdini farklı kaderlere sürükleyecektir. Ünlü İngiliz yönetmen Sam Mendes’in filmi güçlü göselliği ve Kevin Spacey performansıyla göz kamaştırıyor. Film Akademi Ödülleri’ne 8 dalda aday olmuş, En İyi Film dahil 5 dalda ödül almıştır.

IMDB : 8.5The Pianist – Piyanist (2002)

Roman Polanski’nin 3 Oscar kazanan filmi İkinci Dünya Savaşı sırasında yaşanan gerçek bir dramı konu alır. Polonyalı ünlü piyanist Wladyslaw Szpilman’ın anılarını anlattığı aynı isimli kitaptan sinemaya uyarlanan film, Nazi işgali altındaki Polonya’da yaşamanın imkansızlaştırıldığı bir dönemde, bir şekilde esir kampına gitmekten kurtulan ünlü piyanistin Varşova’nın kenar mahallelerindeki hayatta kalma mücadelesine odaklanır. Varşova’da tam anlamıyla sefil bir hayat süren müzisyen, diğer halkla birlikte, kıtlığa ve aşağılanmalara maruz kalsa da kahramanca mücadele edecektir. Gün gelip oradan kaçma şansı bulduğundaysa başkentin harabelerine sığınacak, beklemediği bir anda gelen bir yardımla umudunu yeniden kazanacaktır. Film, En İyi Erkek Oyuncu dalında Oscar alan Adrien Brody’nin de filmografisinin en güçlü işlerinden biridir.

Reklam
Reklam

IMDB : 8.4