“Bir anne için oldukça genç görünüyorsun”
Ya da şöyle diyelim..
“ Nasıl yani bebeğin mi var? Daha neler! Sen daha kendin bebek gibi duruyorsun!”
Bekleyin, iyi bir tane geliyor.
“Dadısı falan mısın yoksa?
“Hayır, annesiyim” diye cevap veririm. “Evet, gencim” diyerek kabul ederim.
Üniversiteden hemen sonra hamile kaldığımdan dolayı, ebeveynlik spektrumu içerisinde genç klasmanında yer aldığım belli. (Kimse buna benden daha fazla şaşırmadı, sizi temin ederim) Gene de tam anlamıyla genç bir anne değildim. Öğrenci olan birçok anne gibi annelik görevim ile okul dersleri arasında boğuşmuyordum.
Kendi dairem vardı ve hayır kurumu mağazasından çıkma mobilyalara ve boş banka hesabıma rağmen bir yetişkin gibi yaşıyordum. 21 yaşındakilerin lisansüstü eğitime başladıklarının veya aileleri tarafından el bebek gül bebek bir yaşam tarzı sürdüklerinin bilincindeyim ama ben? Elimde taze bir üniversite diploması, yeni tam zamanlı bir iş, karnımda bir bebek. Karnım işgal edilmeden önce hayatım boyunca karnımı hiç düşündüm mü emin bile değilim.
Evet biliyorum epeyce gencim.
BU YAŞAYACAKLARIMI SÖYLESELER ASLA İNANMAZDIM
Genç bir anne olacağımı biliyordum. Sadece dış dünyanın beni ne kadar çok sıklıkta anımsadığına şaşırmıştım. Alışveriş merkezinin yemek katında rastgele bir kişinin gelip de bana “ Kaç yaşındasın sen?” diye yarı suçlar yarı şaşırmış bir tavırla sorular yönelteceğini söyleseler asla inanmazdım ama buna rağmen olan bu, hem de gözlerimin önünde.
Genelde insanlar sadece öylesine muhabbet açıyorlardı, amaçları da beni incitmek değildi. Hepimiz yeterince hızlı bir şekilde geri viteste bulunamadığımız üzerine düşünülmemiş yorumlar yaparız.
Gerek genç bir anne olalım (bebeğin bakıcı mısın?)
Gerek yaşlı bir anne olalım (anneannesi mi oluyorsun?)
Gerek az sayıda çocuğumuz olsun ya da fazla sayıda- hepimizin yinelediği bir dizi yorum ve akşam geç saatlerde provasını yaptığımız hazır cevapları içeren bir envanter bulunur.
Süpermarkette yürümeyi henüz yeni yeni öğrenen ve gözleri ışıl ışıl parlayan bebeğimi, yüzüne dağılmış olan nostalji duygusuyla süzen 50’li yaşlardaki bayanı ele alalım. “ Bu sizin bebeğiniz mi? Başka bir bebek, bebek sahibi olmuş” dediği zaman son altı saatte iki tane daha yabancı ile şok edici bir benzerlikte konuştuğunun farkında değildi.
Yaşımla ilgili gene bir soru sorulduğunda cevap vermeye ne kadar ürktüğümü veya ne kadar savunmacı olduğumu farkında değildi. Internet yorumcularının tabiriyle “ bebek pompalayıp ülke ekonomisini kurutmaktan başka yapacak daha önemli bir işi olmayan” basmakalıp bir genç anne olmadığımı kadına kanıtlamak için gerekçelerle ve kendimi doldurmuştum.
Disney gemi hostesi bize kahvaltıyı getirip o çekici egzotik aksanıyla “Sizin bebeğiniz mi? Öyle mi? Çok genç gözüküyorsunuz” dediğinde gemi yolcularına takındığı arkadaşça tavrını takınıyordu - hatta iltifatta bile bulundu.
“A öyle mi? Yani evet yaşım 26” şeklinde sıcakkanlı bir cevapta bulundum.
“Yok artık! 18 yaşında olduğunuzu sandım” diyerek pohpohladı.
Ama gördüğünüz gibi, 26 yaşlarına geldiğimde bu tarz durumları rahatsız edici bulmaktan çok eğlenceli bulmaya başladım. Bu zamana kadar yabancıların diline düşmekten uzak durarak kendimi yetkin biri olarak kanıtladım. Takındığım rolde daha çok güven ve konfora sahibim. Kronolojik yaşımı itiraf etmekten gurur duyuyorum.- evet sadece 26 yaşındayım, ama çocuğumun ne kadar mutlu olduğuna bakın ve bir kez bile hayatımı çöpe atmadım!
Tabi her zaman işler böyle yürümüyordu.
-Ah hayır. Başlarda yapılan yorumlar üzerine ciddi boyutta endişe ve utanç duyuyordum. Hatta 23 yaşındayken, yaşım hakkında yalan söyleyerek 26 yaşında olduğumu söylüyordum. İnternette yazdığım ilk bloglardan biri “İtiraf ediyorum: Yaşım Hakkında Yalan Söylüyorum” yazısıydı ve bu bloğa dair mesajları bu güne dek almaya halen devam ediyorum.
Mesaj atan veya yorumda bulunan genç annelerin hepsi aynı dertten muzdaripti “BEN DE YALAN SÖYLÜYORUM”. Yaşadığım utançtan ve bıkkınlıktan kendilerine pay çıkarıyorlardı ve yabancı insanlar net bir şekilde yüzümü aratarak yaşımı bulmaya çalışıyorlardı.Onlar da yaş ile ilgili cevaplarında yaşlarını iki üç sene büyüterek reaksiyonları hafifletmeye çalışıyorlardı. Bloğa şimdi bir dönüp baktığımda eski benliğimin güvensizlik içinde süzüldüğünü görüyorum. ( Bloğumu da her zaman yetişkin bir cevap olarak sayılabilecek bir yazıyla bitirdim: İŞTE YAŞIM )
O zamanlar farkına varamamıştım ama yabancılardan hissettiğim yargılamaların hepsi benim kendi yargı sistemim içinde sağlamlaştırılarak bana geri döndü. Kendimi dünya çapındaki “gerçek anneler” ile karşılaştırdım. Gözlerini fal taşı gibi açmış yabancıların ve ailemin reaksiyonlarının yansımalarından hissettiğim kadarıyla, tükenmek bilmeyen bir yetersizlik korkusu içindeydim.
Aynı zamanda çok gençtim (evet bu konuyu oturttuğumuzu biliyorum). Demek istediğim daha yaşlı bir annenin yaşadığı kadar hayatı tanıyamadım veya perspektif değiştirici tecrübelerim olmadı. İnsanların bana parmak sallamasının nedeninin bir çeşit yetişkin anlayışından yoksun olduğumdan değil de, bütün yetişkinlerin bir şekilde yargılandığından ötürü olduğunu anlamamıştım; Çünkü tüm yetişkinler bir şeyler için yargılanır. Çünkü tüm insanlar içten de dıştan da güvensiz ve peşin hükümlü hisseder. Çünkü insanlar çok kaba ve uygunsuz davranabilir ve bunlar bizim yansımamızdan çok onların yansımasıdır.
Keşke her şeyin düzeleceğini bilseydim: Genç bir anne olurken bundan mutluluk duyacağımı bilseydim. Keşke küçük yaşımın, tecrübe ve güven kazandıkça, ne kadar öneminin artacağını bilseydim.
Ancak her şey bir yana, keşke biri bana “Gençsin” dediğinde saçlarımı kabartarak ve gözlerimi kısarak “ Genç mi görünüyorum? Çok kibarsın hayatım” diyebilseydim.