Sancar, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, hafta sonu Nevruz Bayramı'nı büyük bir coşkuyla kutladıklarını söyledi.
Nevruz'da vatandaşların HDP'nin etrafında kenetlendiğini belirten Sancar, "Siyaset mühendisliği yapmaya heveslenenlere, HDP’siz bir Türkiye hayali kuranlara cevabını açık bir şekilde vermiştir." dedi.
Sancar, demokrasinin ancak mücadeleyle kazanılacağını, mücadelenin de her zaman bedellerinin olduğunu ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bize karşı açılan kapatma davası, yargı süsü verilmiş siyasi bir intikam davasından başka bir şey değildir. Kürt halkının demokratik siyaset birikimine düşmanlıktan başka bir şey değildir. Kürt halkının onurlu barış, özgürlük ve demokrasi yürüyüşünü bütünüyle durdurmak çabasından, hevesinden, hırsından başka bir şey değildir. Elbette hukuki hiçbir yanı yoktur bu davanın. Hukukla tartışılacak bir tarafı da yoktur. Çünkü bu ülkede hukuk, adalet yoktur. Davanın savcısı kimdir diye sorarsanız elbette Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı değildir. Bu davanın savcısı iktidarın başıdır. Kapatma davası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı binasında değil; bizzat sarayda hazırlanmıştır. O nedenle ortada hukuki bir mesele varmış gibi tartışanları da bu çabadan, boşa enerji harcamaktan vazgeçmeye, meselenin ne kadar hayati, siyasi bir nitelik taşıdığını görmeye ve buradan bakmaya, konuşmaya bir kez daha çağırıyorum."
HDP'nin, kurulduğu günden beri fiili olarak kapatılmak amacıyla kesintisiz bir şekilde baskı hamleleriyle, zulüm uygulamalarıyla karşı karşıya olduğunu savunan Sancar, "HDP bir bina mıdır, dükkan mıdır? HDP, meydanlardaki milyonlardır, meydana gelemeyip kalbi o meydanda atan milyonlardır. HDP, halktır. HDP'yi kapatamazsınız. Bu fikriyat toprağa derin bir şekilde kök salmıştır. Hangi dalı budamaya kalkarsanız 10, 20, 100, 1000 dal daha çıkacaktır." ifadesini kullandı.
Sancar, partisine yönelik açılan kapatma davasının aslında iktidarın tükendiğinin de itirafı olduğunu iddia ederek, "Günlerce, haftalarca, 'AKP kapatma davasından yana değil de MHP bastırıyor' diye tartıştılar. Bunların hepsi hikaye. Ortada merkezi bir iktidar aklı var ve bu iktidar aklı yapılan her şeyin sorumlusudur. Hiç kimse sorumluluğu birinden diğerine atıp, birini aklamaya, diğerini daha kötü göstermeye çalışmasın. O nedenle bu, 'iktidarın tükeniş itirafnamesi iddianamesidir' diyoruz. İktidar tükendiğini bu iddianameyle, davayla bir kez daha göstermiştir." değerlendirmesinde bulundu.
HDP hakkındaki kapatma davası iddianamesinin, iktidarın bir bildirisinden öte anlam taşımadığını ileri süren Sancar, şunları kaydetti:
"Karşımıza iddianame diye getirdikleri belgede, hayatta olmayan arkadaşlarımıza siyasi yasak istiyorlar. Bu da bir itiraftır. Korkuyorsunuz. İddianame, savcılıkta hazırlanmadı. Nerede hazırlandığını biliyoruz. İktidarın küçük ortağının genel merkezinde, son hali sarayda verilmiş bir belgedir bu. Sonuçta karşımıza bir iktidarın siyasi bülteni çıkmıştır. İddianamede, 'HDP, milli meselelerde devletin yanında durmamıştır' diyorlar. Bir faşizan zihniyetin bu kadar açık itirafı olabilir mi? Siyasi partiler niye var? Eğer biz sizin gibi olsaydık adımız niye HDP olsun. Tabii ki karşı çıkacağız ve hepsinde haklı olduğumuzu da bütün dünya, bu ülkenin bütün halkları görüyor. Savaş tezkerelerinize elbette karşı çıkacağız."
Sancar, HDP'nin kapatılmasına ilişkin davada görevlendirilen raportöre, "Reddet bu iddianameyi, ortak olma. 'Bu iddianame kabul edilemez' diye bir karar ver ve tarihe aydınlık sayfalarda geç." diye seslendi.
Neye mal olursa olsun demokratik siyasette ısrarlarını sürdüreceklerini kaydeden Sancar, "Onlar yolumuza engeller çıkarsa da bugüne kadar o engelleri, örülen duvarları nasıl birer birer aştıysak, aynı kararlılık ve azimle bu karanlığı da aşacağız." ifadelerini kullandı.
Kendilerine yol haritalarının sorulduğunu aktaran Sancar, "Bu ülkenin insanlarını nefessiz bırakan, açlığa ve sefalete, baskıya, şiddete mahkum eden zihniyeti değiştirmek. Özgür, eşit, onurlu ve huzurlu bir geleceği inşa etmek. Bizim yolumuz budur. Haritamızı da bu yola göre belirleyeceğiz. Haritamızı belirlerken parti kurullarıyla tartışacağız, tabanımızla istişare edeceğiz, tüm demokrasi güçleriyle konuşacağız. Çünkü bu dava sadece HDP'yi hedef alan bir dava değildir. Bu dava, ülkenin demokrasi yolunu, özgürlük inancını, barış özlemini gasp etme davasıdır." görüşünü savundu.
Hakkında kesinleşen ceza nedeniyle milletvekilliği düşen HDP'li Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, sabah namazı için abdest alırken Meclis'te gözaltına alındığını ileri süren Sancar, "10 dakika ibadetini yapmasına dahi tahammül edemeyen zihniyet zalimdir, kötücüldür. Hızla, yaka paça, üstünü değiştirmesine dahi izin vermeden götürdüler. O görüntüler hiç silinmeyecek bir kara leke olarak alınlarına kazındı. Bizler için ise direnişin onur belgesidir." dedi.
Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden ayrılmasına değinen Sancar, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bir gecede İstanbul Sözleşmesi'nden hemen çıkıverdiler. Peki bunu niye yaptılar? İstanbul Sözleşmesi ne içeriyordu ki bundan bu kadar korktular? Bu sözleşmeden çıktığınızda neyi söylemiş oluyorsunuz: 'Biz kadına karşı şiddet konusunda devlet olarak tedbir almayacağız.' Her gün üç kadın, erkek şiddetiyle hayatını kaybediyor. Kadın cinayetleri konusunda sicili en bozuk ülkelerden birisi Türkiye ve siz neredeyse katillere, kadınları öldürmeleri için açık çek veriyorsunuz ama kadınlar direnmeye devam ediyor. En büyük korkunuz olan kadın mücadelesi elbette susmayacak, durmayacak."
Sancar, İstanbul Sözleşmesi'nden Cumhurbaşkanı kararıyla çıkılmasının "Anayasa'ya darbe" olduğunu iddia etti.
AA