Çelik, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında, Ramazan'ın 16. gününde "Rojava'da vahşi, kirli, kabul edilemez bir savaşın devam ettiğini" söyledi. Düşmanlaştırıcı politikalara alet edildikleri için "halklar kırımı" yaşandığını belirten Çelik, "IŞİD'in Rojava'ya dönük saldırılarının 10. günündeyiz. Vahşi ve kirli olan bir savaşın IŞİD görünen yüzü ise perdenin arka yüzünde Türk, Arap, Fars sömürgeci sisteminin Ortadoğu'daki egemenlik savaşının bizatihi kendisi vardır" dedi. Çelik, şunları söyledi:
Rojava halkının, malına, canına, namusuna saldırı var; geleceğine, kültürüne, özgürlüğüne, kutsiyetlere saldırı var. Hem de bu saldırılar din ve İslamiyet adına yapılıyor. Bunu kabul edilemez buluyoruz. IŞİD'in, Türkiye, Suudi arabistan, Katar'ın desteği olmadan ileri teknoloji silahları bulabilmesi, kullanabilmesinin koşulu yok. Ellerini kollarını sallayarak sınırlardan giriş çıkış yapıyorlar. Rojava'da ahlaki olamayan, insanlık dışı olan bu savaş kural, kaide tanımıyor. IŞİD, kendisinden olmayanın kafasını koparıp top oynama ahlaksızlığını gösterecek kadar insanlıktan çıkmışsa, insanım diyenin desteğini onlardan çekmesi lazım.
Baştan itibaren Türk Dışişleri Bakanlığı'nın stratejik derinlik adı altında komşularla sıfır politikası olarak telkin edilen 10 yıllık dış politikası iflas etmiştir. Savaştan nemalanarak halkları çatıştırıp, halkların ölümünden ve kırımından medet ummanın sonu gelmiştir. Artık Türkiye 780 bin km karesindeki her bir karış toprağında özgürlük ve barışı tesis etmek durumundayken, dışarıda savaşı arayan, savaş argümanları üzerinden halkları iradesizleştirip teslim alma çabası emperyalist hevestir. Bu hevesin sahibiyse, biz dur diyeceğiz. O nedenle bir kez daha zaman geçmedi. IŞİD’e olan destekten hemen ellerini çekmeli ve kamplarda hastanelerde IŞİD'in yaralılarının tedavisi, IŞİD miltanlarının tedavisi ve bu konudaki destekleri sona erdirilmeli, adı geçen sınır kapılarının tümü ama tümü insani yardımlara açılmalı.
Açılmazsa da biz onbinler, yüzbinler olarak meşru görmediğimiz, kaldırmak gibi bir meşruiyete sahip olduğumuz Bakur’la (Güneydoğu bölgesi) Rojava arasındaki sınır tellerini Kürdistan’ın bağrına deşilmiş olan tren hattını ve mayın tarlalarını hiçe sayarak canımızı canlı kalkan yaparak, Rojava sınırına, Kobane’ye uzanacağız gideceğiz. Binler ölebilir, onbinler ölebilir. Birilerinin umurunda değilse biz en azından yüzbinlerin önüne geçebilmek adına ölüme hazırız. Yeter ki dışımızdaki suçsuz günahsız kadın çocuk demeden herkesin katliamına fetva çıkaranlara dur diyebilmenin tek seçeneği buysa biz bunu yapacağız. Artık durmanın zamanı geldi. Bu yönüyle HDP, DBP ve onların seçilmişleri olarak, onlara gönül veren milyonlar olarak biz AKP’yi samimiyete davet ediyoruz. İktidarı samimiyete davet ediyoruz. Gerekirse açlık grevine gideceğiz, ölüm orucuna oturacağız."