"Hemodiyaliz hastalarına ‘AVF’ doğru zamanda yapılmalı"

HEMODİYALİZ hastaları için 'yaşam yolu' olarak tanımlanan ve hayati önem taşıyan damar yolu için en güvenilir yöntemin kişinin kendi damarlarıyla yapılan otojen yöntem (AVF) olduğu belirten Genel Cerrahi Uzmanı Prof.

İSTANBUL, (DHA)- HEMODİYALİZ hastaları için 'yaşam yolu' olarak tanımlanan ve hayati önem taşıyan damar yolu için en güvenilir yöntemin kişinin kendi damarlarıyla yapılan otojen yöntem (AVF) olduğu belirten Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Selçuk Baktıroğlu, "İşlemin doğru hastaya doğru zamanda yapılması gerekiyor" dedi.

Türkiye’de 70 bin civarında diyaliz hastası bulunuyor. Böbrek yetmezliğinin tedavisinde en çok kullanılan yöntemin hemodiyaliz olduğunu belirten Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Selçuk Baktıroğlu, önemli bilgiler verdi.

Reklam
Reklam

HASTALAR NEREYE BAŞVURACAKLARINI BİLMİYOR

Böbrek transplantasyonun, en iyi yöntem olmasına rağmen çeşitli nedenlerle az sayıda insana uygulanabildiğini ifade eden Prof. Dr. Selçuk Baktıroğlu, “Kateter takma yöntemi, acil ve zorunlu durumlar dışında, yaratabileceği önemli komplikasyonlar açısından tercih edilmiyor. Periton diyalizi ise aslında iyi, tercih edilen bir yöntem olmasına rağmen kullanım zorlukları nedeni ile yeterince kullanılamıyor. Hemodiyaliz hastaları için güvenli, iyi fonksiyon gören bir damar yolu girişi hayati önem taşıyor. Zira vücutta biriken atık ve zararlı maddelerin bir makine tarafından temizlenmesi gerekiyor. Bu makineye girebilmek için haftada ortalama 3 gün, 4’er saat güvenli bir şekilde kullanılabilecek bir damar yoluna ihtiyaç duyuluyor. Bu şekilde uzun süreli hemodiyaliz tedavisi alacak hastalarda arteriyovenöz fistül (AVF) açılması olarak tanımlanan bir cerrahi işlem uygulanıyor” diye konuştu. Prof. Dr. Selçuk Baktıroğlu, kronik böbrek hastalarının hemodiyaliz tedavisi başlamadan önce yaptırması gereken bu işlemle ilgili ne zaman ve nereye başvurmaları gerektiğini hala bilmediklerini söyledi.

Reklam
Reklam

ÜÇ FARKLI YÖNTEM KULLANILIYOR

Güvenli bir damar yolu için tercih ettikleri yöntemlerle ilgili Prof. Dr. Selçuk Baktıroğlu, şu bilgileri verdi:

“En riskli ve tercih etmediğimiz yöntem kateterler, en uygun ve tercih ettiğimiz ise kişinin kendi damarlarıyla yapılan yani otojen yöntemdir. Otojen yapamadığımız durumlarda ya da yarı acil durumlarda ise sentetik greftlerden yararlanıyoruz. Yani, acil durumlarda kateterleri, yarı acil durumlarda sentetik damarları, diyalize girmek için birkaç ay zamanı olduğunu düşündüğümüz, acil olmayan durumlardaysa da otojen yöntemi uyguluyoruz. AV fistüller mümkünse kullanılmayan kolda (genellikle sol) ve kolun ele yakın bölgesinde atardamar ile toplardamar arasında bir bağlantı kurularak yapılıyor. Atardamar ve toplardamar birbirine dikilerek, atardamar kanının toplardamara akması ve yüzeydeki bu damar içinden yüksek miktarda akan kan nedeni ile kolayca diyaliz yapılabilmesi sağlanıyor. AVF’lerde hastanın kendi damarları ile diyalize girebilmeleri için bu damarların genişlemesi 'olgunlaşması' gerekli olduğundan bu da ortalama 6 haftalık bir süre alıyor.”

Reklam
Reklam

Hastaların düzenli nefroloji takipleri yaptırmaları gerektiğini ve acil duruma gelmeden birkaç ay önce AVF’nin yapılmasının uygun olduğunu söyleyen Prof. Dr. Baktıroğlu, “Ancak hasta acil olarak geldiğinde kateter takmak zorunda kalıyoruz. Keza hasta çok fazla ameliyat geçirmiş ve AVF için uygun damar bulunamıyorsa yine kateter takmak mecburiyetinde kalabiliyoruz” dedi.

TOPLUMUN YÜZDE 15’İ KRONİK BÖBREK YETMEZLİĞİ HASTASI

Türkiye’de 70 bin civarında diyaliz hastası olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Selçuk Baktıroğlu Türkiye’de toplumun yaklaşık yüzde 15’inde kronik böbrek yetmezliği bulunduğunu ancak insanların çoğunun bunun farkında olmadığını hatırlattı. Baktıroğlu, “Bu hastaların nefrologlar tarafından takip edilmesi gerekirken, zamanında hekime ulaşılmadığı için ne yazık ki hastalarımızın önemli bir bölümü acil olarak başvuruyor ve kateter takılmak zorunda kalınıyor” diye konuştu.

DAMAR YOLU HAZIRLIĞI NE ZAMAN YAPILMALI?

Hemodiyaliz için uygun bir damar giriş yolunun öncelikle hastanın kullanmadığı kolundan ve ele en yakın bölgesinden mümkünse el bileğinin hemen üstünden yapılması gerektiğini belirten Prof. Dr. Selçuk Baktıroğlu, asıl önemli konunun diyalize girecek hastalarda damar yolu hazırlığı için doğru zamanı belirlemek olduğunu anlattı. Prof. Dr. Selçuk Baktıroğlu konuyla ilgili şu bilgileri verdi:

Reklam
Reklam

“Hastaların ne zaman diyaliz tedavisine ihtiyaçlarının olacağını kestirebilmek çok zor. Bu nedenle nefroloji hekimleri tarafından yakın ve sık takip edilmeleri çok önemli. Bazı hastalarımıza damar yolu yapmakta geç kalındığı için kateter takmak zorunda kalıyoruz. Bazı hastalarımıza da damar yolu açıyoruz ama hastalık çok yavaş ilerlediği için diyalize ihtiyaç duyulmuyor. Hastalarımızın çoğunluğu 65 yaşın üstünde. Diyabet, hipertansiyon, kalp sorunları gibi birçok yandaş hastalıkları olduğu için her şeyi önceden öngörebilmek zorlaşıyor, hatta imkânsız olabiliyor. Bu olumsuz durumu en aza indirmenin tek yöntemi de hastanın nefrolog kontrolünde olmasıdır.”

OLASI KOMPLİKASYONLARI ÖNLEMEK İÇİN

Hemodiyaliz hastalarında damar yolu açılması planlanırken olası komplikasyonları önlemek için mümkün olduğunca kateter takılmasından kaçınmak gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Selçuk Baktıroğlu, sözlerine şöyle devam etti:

“Öncelik AV fistül olmalı. Bunun yanı sıra, mümkünse kolda (bacakta yapılan işlemlerde komplikasyon oranları çok daha yüksektir) ve omuzdan uzak, ele en yakın bölgede yapılmalıdır. Çünkü, dirsek önü bölgesi ve daha yukarı kısmına geldikçe komplikasyon riski çok daha fazla artıyor. Komplikasyon görülme sıklığı yaş ilerledikçe yandaş hastalıklar da arttığı için artış gösteriyor. Ancak ileri yaşlarda hastalığın ilerleyip son evreye gelmesi hızı da yavaşlıyor. Özetle doğru hastaya doğru zamanda doğru işlemin yapılması gerekiyor.”

Reklam
Reklam

HASTA KİŞİSEL HİJYENİNE ÖNEM VERMELİ

Komplikasyonları önlemek için hastanın kişisel hijyenine mutlaka önem ve öncelik vermesi gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Baktıroğlu, kişisel hijyenine dikkat etmeyen hastalarda özellikle infeksiyon başta olmak üzere komplikasyon oranlarının daha yüksek görüldüğünü anlattı. Sigara kullanmamak, bol su tüketmek, dengeli beslenmenin yanı sıra mümkün olduğunca olumsuz düşüncelerden uzak durmak ve hayata bağlı kalmaya çalışmak da sürecin sağlıklı yürütülmesi açısından son derece önem taşıyor.