DUYGU YENER - Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği Başkanı Prof. Dr. Sevim Güllü, iyot esikliği, genetik yatkınlık, çevre kirliliği ve sigaranın tiroitte nodül gelişiminde artışa neden olduğunu belirterek, "Ülkemizde nodüler tiroid erişkin yaş grubunda neredeyse her 3-4 kişiden birinde görülüyor. Burada önemli olan, 'Nodül iyi huylu mu yoksa kanser mi?', 'Bu nodül bezin fazla çalışmasına mı neden oluyor?' ya da 'Bası mı yapıyor?' bunun tespit edilmesidir." dedi.
Prof. Dr. Sevim Güllü, AA muhabirine yaptığı açıklamada, tiroid kanseri görülme sıklığının Türkiye'de ve dünyada arttığını bildirdi.
Dünyada sıklık olarak mikro papiller kanser artışının söz konusu olduğunu ifade eden Güllü, ultrasonografi, tomografi ve manyetik rezonans (MR) gibi görüntüleme yöntemlerinin daha sık kullanılmaya başlanmasıyla hastalığın tespit edilme oranlarının da yükseldiğini söyledi.
Güllü, görüntüleme yöntemleri ile milimetrik kitlelerin dahi görülebildiğine dikkati çekerek, "Bunun yanı sıra biyopsi teknikleri de çok gelişti. Dolayısıyla tanı koyma ihtimali artıyor. Tanı koydukça da cerrahiler artıyor. Dolayısıyla tiroid kanseri sıklığı artışını tespit yöntemlerinin artışına bağlıyoruz." diye konuştu.
Prof. Dr. Güllü, Türkiye'de kadınlarda meme kanserinden sonra en sık görülen kanser türünün tiroid kanseri olduğunu belirterek, her yıl 100 bin kadından 20'sinin, 100 bin erkekten ise 5'inin tiroid kanseri tanısı aldığını kaydetti.
- "100 nodülün 95'i iyi huyludur"
Türkiye'de iyot esikliği, genetik yatkınlık, çevre kirliliği ve sigaranın nodül gelişiminde artışa neden olabildiğine işaret eden Güllü, "Ülkemizde nodüler tiroid erişkin yaş grubunda neredeyse her 3-4 kişiden birinde görülüyor. Burada önemli olan, 'Nodül iyi huylu mu yoksa kanser mi?', 'Bu nodül bezin fazla çalışmasına mı neden oluyor?' ya da 'Bası mı yapıyor?' bunun tespit edilmesidir." dedi.
Tiroid bezinde yer alan nodüllerin büyük boyutta olmaları durumunda nefes ve yemek borusuna ya da ses tellerine baskı yapabildiğini dile getirerek, değerlendirmede bunlara dikkat edilmesi gerektiğini söyledi.
Prof. Dr. Güllü, nodüllerin baskı yapmasının kişinin yaşam kalitesini bozduğuna, nefes darlığı, yutma zorluğu ve ses kısıklığı gibi olumsuz birçok sonucu da doğurabileceğine işaret etti.
Tiroid nodülü olan 100 hastanın 95'inde iyi huylu nodül görüldüğünü ifade eden Güllü, "Biz bu hastaları, nodüller boyun bölgesine bası ya da hormon yapmadığı sürece tedavi etmeyiz. İyi huylu, hormon üretmeyen nodüllerin varlığında bu hastalığa 'basit nodüler guatr hastalığı' diyoruz. Bu grup hastaların çoğu sadece takip edilir, ilaç verilmez. " diye konuştu.
Güllü, tiroid hastalığının görülme sıklığının yaş ile birlikte arttığını belirterek, 80 yaşına gelen bir insanda nodül görülme sıklığının neredeyse yüzde 80'lere kadar çıkabildiğine dikkati çekti.
- "Tiroid diyeti diye bir liste yoktur"
Prof. Dr. Güllü, toplumda iyot konusunda yanlış bilgilerin yer alması nedeniyle gereksiz yere iyot kısıtlaması yapıldığını ifade ederek, "Özellikle gebeler ve çocuklar başta olmak üzere iyotlu tuz tüketilmesi çok önemli. Bu tuzlar marketlerde satılan rafine iyotlu tuzlar olmalı. Kaya tuzu, himalaya tuzu gibi şehir efsanelerine inanılmamalı. Kaya tuzu mide tarafından sindirilebilen bir tuz değildir.
Doktorunuz tavsiye etmedikçe iyotu kesmeyin, özel bir diyet programı uygulamayın. İyot kısıtlaması sadece radyoaktif iyot tedavisi öncesindeki 1-2 hafta için yapılır. Bu hastalara 1-2 hafta süreyle iyottan zengin gıdaları kısıtlarız. Ancak onun dışında hastalara 'Şunu ye, bunu yeme' gibi bir diyet listesi vermeyiz. 'Tiroid diyeti' diye bir liste yoktur. Toplumda 'Dereotu yiyin, cevizin suyunu için' gibi şehir efsaneleri var, bu bilgilerin hiçbir bilimsel dayanağı yok."
\
- "Selenyum açısından zengin gıdalarla beslenilmeli"
Prof. Dr. Sevim Güllü, İngiltere ve Danimarka'da selenyumun tiroid hastalığı ile ilişkisinin araştırıldığını, hasta bilgilerinin toplandığı iki yeni çalışmanın başlatıldığını belirterek, yeni olmasına rağmen selenyumun tiroid riskini azalttığını göstermesi açısından da çalışmaların önem taşıdığını söyledi.
Sağlıklı ve dengeli beslenmek açısından selenyumun önemine vurgu yapan Güllü, özellikle tavuk, balık, et, sakatat, tahıllar ve kuru yemişlerin selenyum açısından zengin besinler olduğunu aktardı.