İstanbul’da sıradan bir gün, tarih 1 Ağustos 2014... 40 yaşındaki Elif Balkeser, sabahın erken saatlerinde Göztepe’den işe gitmek üzere Kadıköy vapur iskelesini kullanan birçok kişiden sadece biriydi.
Milliyet'in haberine göre, Balkeser, Kabataş vapur iskelesine geldiğinde bu sefer işine gidemedi. Talihsiz kadın, şoförün hakimiyetini kaybettiği İETT otobüsünün çarptığı bir ticari taksinin altında kaldı. Başından aldığı darbeyle hafızasını yitiren Balkeser’in 33 günlük hastane sürecinden sonrası yaşadıkları ‘50 İlk Öpücük’ filmini hatırlatıyor.
Filmde, her gece hafızasının silinmesine yol açan ender bir nörolojik rahatsızlığa yakalanan Lucy’e aşık olan Henry aşkını ispatlamak için Lucy’le hayata her gün tekrar sıfırdan başlamak zorunda kalıyordu. Balkeser’in annesi de kızıyla her güne sıfırdan başlıyor. Azimli anne, kızının hatırlamasını beklediği olayları hatırlayıp sordukça mutlu oluyor.
‘Ne olur bana dua edin’
Yaklaşık 1.5 ay önce Kabataş vapur iskelesinde meydana gelen talihsiz kazanın tanığı Elif Balkeser, aldığı darbe nedeniyle kazaya maalesef şahitlik edemiyor. Milliyet’e evinin kapısını açan Balkeser ailesi, kızlarının her geçen gün yeniden kayıt yapan hafızasını güçlendirmeye çalışıyor. Eve ilk girdiğimizde kardeşi Kerem ile bizi bekleyen Elif Balkeser, “Hoş geldiniz” diyor ve devam ediyor: “Benim bir hatam yokken beni bu hale getiren nedir? Bana ne çarpmış olabilir? Sabah uyandığımda bulanık görüyorum. Ne olur bana dua edin.” Balkeser, ufacık görüşmemiz sırasında aynı cümleleri 2-3 kez tekrarlıyor. Sonra duruyor ve soruyor, “Siz ne için gelmiştiniz? Nereden geldiniz?” sorularını sıralıyor. Geçirdiği operasyon nedeniyle saçları kazınmış halde olan Balkeser, fotoğrafını çektirmek istemediğini belirterek kardeşiyle birlikte odasına dinlenmeye geçmek istediğini söylüyor ve yanımızdan ayrılıyor.
‘Çok zor bir süreçti’
Kızı odasına gittikten sonra kazayı öğrendiği anı anne İclal Balkeser anlatıyor bize: “Ayvalık’ta yazlıktaydık. Elif o gece mumluklara olan ilgimi bildiği için bana fenerli mumluk almıştı. Mumları yakıp hatıra fotoğrafı da çektirmiştik. Daha sonra kızlarım İrem ve Elif’i izinleri bittiği için İstanbul’a yolculadık. Kaza olmadan bir önceki gün. 1 Ağustos sabahı çalan telefona uyandım. Bir ses ‘Kızınız araba kazası yaptı’ dedi. Şoka girdim. Diğer küçük kızım İrem aklıma geldi, çünkü o işe servisle gidiyordu. O şokla ‘Nerede’ dedim. Cevap olarak ‘Kabataş İskelesi’ni duyduğumda Elif olduğunu anladım. Anlam veremiyordum. Feryat ve sorularla İstanbul’a geldim. Doktorlar sürekli ‘Hayati tehlikesi devam ediyor’ uyarısında bulunuyorlardı. 10 gün yoğun bakım kapısının önünde bekledik. Çok zor bir süreçti. Eşim Çetin’i diğer kızımın evine gönderiyordum. Yüksek tansiyonu vardı. Dayanmak çok zordu, kapının ardında yaşam mücadelesi veren yavrunu beklemek...”
‘Seni çok seviyoruz’ videosu hazırlandı
Anne İclal Balkeser, kızının yoğun bakımda geçirdiği günleri şöyle anlattı: “Her gün endişemiz büyüyordu. Biliyorduk ki hayati tehlikesi devam ediyor. Bir gün kızımın doktoru Deniz Şirinoğlu, ‘Elif’in sevdikleri olarak bir video hazırlayın. Sizi duysun’ dedi. Tüm sevenleri ‘Elif seni çok seviyoruz’ şeklinde seslendiğimiz video hazırladık. Videoda o kadar kişi varken odada sadece ‘büyük aşkım’ dediği kardeşinin 6 yaşındaki oğlu Deniz’in sesini duyduğunda parmağını oynattı. O kadar mutluydum ki. ‘Denizler iyi ki var’ dedim. Biri videoyu hazırlamamızı isteyen Doktor Deniz bey, diğeri torunum Deniz...”
‘Kayıtsızca bakıyordu’
“Kazadan 10 gün sonra yoğun bakımdan çıktığında tedavisinin devamı için Şişli Memorial Hastanesi’ne götürdük. Elif, yoğun bakımdan çıktığında seslere el hareketleriyle tepki veriyordu. Bir gün kendini ifade etmekte zorlanarak ‘Bana ne oldu?’ dedi. O an anladık ki bir şey hatırlamıyor. Kolu kırık ve sargıdaydı. Sürekli ‘Bunu kolumdan alın’ diyordu. Bizi kardeşlerini hatırlıyordu. Ama ‘ne oldu’ sorusunu sürekli tekrarlıyordu. ‘Büyük aşkım’ dediği, bir tek onun sesine parmağını ve kirpiğini oynattığı torunum Deniz’i sorduğumda
‘O kim’ dedi. O an anladım ki hafıza kaybı yaşıyor. Videoda Deniz’in sesine tepki verse de ilginçtir onu hatırlamadı. Ona her gün defalarca tekrarladığı sorularını her seferinde mutlu şekilde cevaplandırdım. Üzüldüğümü asla yansıtmadım.”
Birden hatırladı
Durumu anladığımda kızımın tam olarak iyileştiğini anlayabilmem için kendimce iki hedef koydum. Biri Deniz’i tanıması, diğeri ise kesmeye kıyamadığı saçlarının kesik olduğunu anladığı gün... Hastaneden çıkmamıza bir hafta kala kahvaltıda birden ‘Deniz nerede onu çok özledim’ dedi. İşte o an bir hedeflerden biri gerçekleşmiş oldu. Dedim ki ‘Elif’im iyi olacak.’ O anki mutluluğumu anlatamam...”
‘Saçı varmış gibi taradım’
“Eve geldiğimizde tek başına oturamıyor, yürüyemiyordu. Gün geçtikçe gördüğümüz ilerlemelerle mutlu oluyoruz. Şimdi tek hedefim saçlarına ne olduğunu sorması. Dişini fırçalarken her gün saçının olmadığını görüyor ama sorgulamıyor. ‘Anne saçımı tarar mısın?’ dedi. Saçı varmış gibi tarağı alıp elime tarıyormuş gibi yaptım. Belediye arayıp soruyor. Dava açma yetkisi ise Elif’te ama o kendinde değil. Kendine gelince dava açıp açmayacağına kendisi karar verecek.”