Son dönemde sağlık alanında gündemden düşmeyen konulardan biri de aşı… Bazı doktorlar aşıya gerek olmadığını, aşının farklı hastalıklara neden olduğunu iddia ederken; uzmanlar ve sağlık meslek örgütleri, özellikle çocuklarda aşılanma yapılmadığı takdirde sadece çocuğun değil toplum sağlığının da riske girdiğinin altını çiziyor. Çocuk sağlığında koruyucu sağlık hizmetlerinin son derece önemli bir yer tuttuğuna dikkat çeken Uzm. Dr. Efsun Sızmaz, “Koruyucu sağlık hizmetlerinin en önemli unsurlarından birisi de aşıyla yapılan bağışıklamadır. Hastalıkların önlenmesi, tedaviye göre her zaman daha etkili ve daha ucuzdur. Aşılar da hastalıkların önlenmesinde en temel unsurlardan biridir. Ayrıca bazı aşılar yalnız aşılanan çocukları değil aşılanmayan çocukları da korur. Aşılama toplum sağlığının iyileştirilmesi açısından insanlık tarihinin en önemli buluşlarından biridir” diyor.
Yeni pnömokok ve rotavirus aşılarıyla ölüm oranları daha da azalacak
Uzman Dr. Efsun Sızmaz, hastalık yapma yeteneği yok edilmiş bakteri veya virüslerin ya da bakterilerin toksinlerinin zararlı etkilerinin yok edilmesiyle elde edilen aşının, hastalığın ortaya çıkmasını veya hastalıkların olumsuz etkilerinin oluşumunu engellediğini hatırlatıyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün 1974 yılında başlattığı Genişletilmiş Bağışıklama Programı ile birlikte çocuklardaki ölüm oranı önemli ölçüde azaldığına dikkat çeken Uzm. Dr. Sızmaz, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Günümüzde kullanılan aşılarla bağışıklama oranlarının artırılması ve önemli ölüm nedenlerinden ikisi olan pnömokok ve rotavirus gibi mikroorganizmalara karşı yeni geliştirilen aşıların kullanıma girmesiyle birlikte çocuk ölümlerinin daha da azaltılması hedefleniyor. Ancak yeni geliştirilen aşıların pahalı olması nedeniyle bu aşıların ulusal aşı takvimlerinde yer almaları zaman alacak.”
Aşıyla kazanılan bağışıklık uzun sürelidir
Bağışıklık sisteminin bir kısmının enfeksiyon hastalıklarına karşı korunma için çalıştığını söyleyen Uzm. Dr. Sızmaz, bağışıklığın aktif ve pasif olmak üzere iki yolla kazanılabildiğini anlatıyor: “Aktif bağışıklık ya hastalık geçirilmesiyle ya da aşılarla sağlanır. Bu tür kazanılan bağışıklık uzun sürelidir. Pasif bağışıklık ise diğer insanlar ya da hayvanlardan antikorların (immün globülinler) alınmasıyla sağlanır. Bu yolla sağlanan bağışıklık kısa sürelidir, birkaç hafta ile birkaç ay arasında değişir. Anneden bebeğe plasenta yolu ile antikorların geçmesi, kan ve kan ürünlerinin verilmesi (tam kan, plazma, eritrosit ve trombosit süspansiyonları, immün globülin preparatları gibi) pasif bağışıklık sağlayan durumlardır.”
İddiaların bilimsel kanıtı yok
Tarihsel olarak, kültürel ve inanç değerleri açısından, aşı ile bağışıklamaya karşı çıkışlar olduğuna ve olmaya da devam ettiğini söyleyen Uzm. Dr. Sızmaz, karşıt görüş olarak kabul edebilecek ve üzerinde konuşmaya değer görecek tek şeyin, bilimin kurallarına göre elde edilmiş verilerin yayınlanmış biçimleri olduğunun altını çiziyor.
Uzm. Dr. Sızmaz, şöyle devam ediyor: “Örneğin DTP ile ani çocuk ölümü sendromu, hepatit B aşısı ile MS, MMR aşısı ile otizm, Hib ile DM, Tiomersal ile zeka geriliği, OPV ile AIDS, kombine aşılar ile immün sistemin aşırı yüklenmesi gibi henüz bilimsel olarak bir kanıtı bulunmayan suçlamalar oldukça yaygın. Günümüzde bazı aşıların stabilizasyonunu sağlamak için tiomersal denen etil cıvaya benzer bir organik madde kullanılır. Bu sağlığa zararlı metil cıvaya benzemez, vücuttan daha hızlı metabolize olur ve atılır. 6 dozluk uygulama ile maksimum 200 mikrogram cıva alınır ve bu değer Dünya Sağlık Örgütü’nün limitinin çok altındadır. Aşılar iddia edildiği gibi astım da yapmaz.”
Aşıların ani bebek ölüm sendromuna yol açtığına dair iddialar da var. Bu iddiaların bilimsel bir dayanağı olmadığını belirten Uzm. Dr. Sızmaz, bilimsel olarak ani bebek ölüm sendromunun sebeplerinin prone (yüzükoyun) pozisyonunda uyutmak, annenin sigara kullanımı, yumuşak yatak, biberonla beslenme, düşük doğum ağırlığı olduğunu anlatıyor. Uzm. Dr. Sızmaz, Son dönemde bu sendromun yaşandığı çocukların genellikle aşısız olduğunun görüldüğünü söylüyor.
Aşılar konusunda hassas davranılmalı
Uzm. Dr. Sızmaz, yine grip aşısı ve GBS ( Guillain Barre Sendromu- Kas güçsüzlüğü ve geçici paraliziler) arasındaki ilişki sorgulandığında bu çocukların yüzde 99’unun aşılanmamış çocuklar olduğu görüldüğünü hatırlatıyor. Grip aşısı sonrası GBS görülme olasılığının bir milyonda 1-2 iken, toplumda bir milyonda 10-20, grip geçirenlerde ise bir milyonda 40 olduğunu ifade ediyor. Her yıl aşı uygulamalarıyla 3 milyon çocuk aşılanmamaya bağlı oluşan hastalıkların yol açtığı ölümlerden kurtulduğunun altını çizen Uzman Dr. Sızmaz, “Aşılanma çocukların hakkıdır ve bu hak ellerinden alınmamalıdır. Ayrıca aşılar ve koruyucu hekimlik konusunda hassas davranmak biz hekimlerin de sorumluluğu” diyor.