Heybeliada yıllardır hep gitmek isteyipte bir türlü gidemediğim yerlerden birisiydi. İstanbul’un en güzel adalarının başında geldiğini söylemeliyim. İstanbul’da araç kiralayıp iskelede bırakarak adayı gezmek ve dönüşte tekrar aracınızla devam etmek için İstanbul rent a car fiyatlarını inceleyin!
Heybeliada görülecek yerler bakımından insanı mutlu eden bir yer. İstanbul'un ikinci büyük adası heybeye benzediği için bu ismi aldığı söylenmektedir. Adanın daha önceki Demonisos, Demonese ve Khalkitis isimleri dönem dönem kullanılmış.
Adanın en çok bilinen ismi ise Rumcada bakır anlamına gelen Halki. Sabah erken saatte Kabataş’tan kalkan Turyol’un tekneleri ile yaklaşık bir saat süren bir yolculuk sonrası adaya varabilirsiniz.
Özel tekneler sadece Heybeliada ve Büyükada’ya uğrarken şehir hatları ise sırasıyla Burgazada, Kınalıada, Heybeliada ve Büyükada’ya uğruyor. Dolayısıyla zamanda diğerine göre biraz daha uzun tutuyor. Vapur saatlerini detaylı öğrenmek için şehir hatları sitesini ziyaret edebilirsiniz. Adayı gezmenin üç yolu var, birincisi ve en özeli yürüyerek keşfedebilir, saati 15 Tl’ye (pazarlık yaparsanız 10 Tl’ye bırakıyorlar) kent merkezinden bisiklet kiralayabilirsiniz. Ama biraz dik ada yollarında nefes nefese kalsanız da mis gibi temiz havada aheste aheste gezmenizi öneririm.
İlk ziyaretim sahilden ümit tepesindeki Ruhban Okulu oldu. Burası aslında bir yüksekokul, ve Atina Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden sonra ilk akademik okul olma özelliğini taşıyormuş. Okul ilk zamanlarında mezun ettiği kişiler arasında şu an Fener Rum Patriği 1. Bartholomeos’da bulunmaktadır. Okulu ziyaret edebilmenize izin veriliyor fakat sadece bir sınıfı ve bahçesini gezebiliyorsunuz. Bahçesinde ise 9. y.y. kurulan Aya Tiriada Manastırı bulunmaktadır, manastırı sadece gruplar geldiği zaman ziyarete açıyorlarmış. Görevliden rica minnet 2 dakika izin isteyince sağ olsun kırmadı, içerisi küçük bir manastırdı ve vitrayların renk cümbüşü ise harikaydı. Manastırın arka tarafında ise küçük bir mezarlık ve mini bir hayvanat bahçesi bulunmaktadır. 1971 yılında dönemin şartlarından dolayı özel yüksekokullar devlet kontrolünde olması istenince Fener Rum Patriği bunu kabul etmeyip eğitim durdurulmuş, okul ve sıralar şu an bomboş. Harika çam ağaçlarının ve bence adanın en güzel yerinde görülmesi gereken adanın öncelikli önemli yapılarından biri, adaya ziyaretinizde es geçmeyin derim. Ümit burnunun alt tarafındaki yolu takip ettiğinizde Terki Dünya Kilisesini ziyaret etmek için 20 dakikalık bir yol yürümeme rağmen görememek üzüntü verici olduğunu belirtmeliyim.
Burası 1859 yılında dünya hayatını terk etmek isteyen bir keşiş burada ev yapmış ve daha sonrasında ise onun Ortodoks olan keşiş ölünce onun hatırasını yaşatmak için adından anlaşılabileceği gibi evi kiliseye çevrilmiş. Yol boyunda ise geçerken çam ağaçlarının içerisinde yan yana olan Türk ve Rum Ortodoks mezarlıklarını görebilirsiniz. Dönüş yolunda ise dışarıdan görüpte bayıldığım bina olan Tarihi Halki Palace Oteli, beyaz ve pembe boyalı köşk ve bahçesindeki rengine uyan çiçeklerle harika gözüküyordu. Yürüdüğüm bu yol Refah Şehitleri Caddesi birbirinden güzel köşkleri görmenin keyfini yaşadım. Cadde sonunda şehir merkezine yaklaşırken Demirtaş sokağının sonunda ünlü edebiyatçımız Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın köşkünü ziyaret edebilirsiniz. Cadde’de kapısında Türk bayrakları ile dikkat çeken pembe beyaz köşk ise Atatürk’ün bir müddet kaldığı, İsmet İnönü’nün yaşadığı Mavromatis Köşkü diğer adıyla İsmet İnönü Müzesi. İsmet Paşa rahatsızlanınca doktorlar temiz orman havasının iyi geleceği söylenince adadan bu köşk gösterilmiş. Fransız ev sahibi eşyaları ile birlikte 25.000 Lira isteyip Paşada 9.000 Lira verebileceğini söyleyince ev sahibi eşyasız evi 9.500 Liraya Paşaya vermiş. Müze içerisindeki şimdi sergilenen eşyalar ise zamanında Ankara’dan Atatürk tarafından getirilerek İsmet Paşa’ya ev hediyesi olarak verilmiş.
Sadece iki katını ziyaret edebileceğiniz müzeye giriş ücretsiz, fakat köşk vakıf malı olduğu fotoğraf ve video kesinlikle çekilmesine izin verilmiyor (rica minnet 5 fotoğraf alabilmem için izin verdiği için görevli abiye teşekkürlerimle). Buradan ise Ümit sokağında sıra sıra tarihi rengarenk köşklerin arasında keyifle yürümek harikaydı. Adanın diğer yönüne Denizcilik Lisesinin arkasından yaklaşık 20 dakika yürüyüş sonrası Çam limanına bakan tepedeki Sanatoryum’u ziyaret edebilirsiniz kapısındaki bekçi şuan da kapalı demesi biraz üzdü tabi. O kadar yol teptim, fakat göremedim. Burası öğrendiğim bilgiye göre 1924 yılında Atatürk tarafından hizmete verilmiş verem hastanesiymiş. Bu limanı tepeden büyük bir keyifle seyredebilirsiniz. Ben bu güzel adayı çok sevdim. İnsanın huzur ve sessizlik istediğinde temiz havası ve güzelliğiyle kafasını dinleyebileceği enfes bir yer. Hafta sonu İstanbul’da olursanız vakit ayırın, bu güzel adanın tarihi sokaklarında güzel tarihi binaların arasında dolaşın. Mevsim yaz ise koylarında denize girin, sahilde balığınızı yiyin. Çay bahçelerinde simit çayın keyfini sürün ama bu güzel adaya gelin. Bir günde yürüyerek adanın altını üstüne getirebilirsiniz.
Keşfetmeniz dileğiyle...