Kalkan, Şırnak’ın Cizre İlçesi’nde görüntülenen PKK’lı ‘asayiş’ gruplarına ilişkin, Kürt kendini savunmayacak mı? Süreç ilerlerse Kürtler’in asayişleri de, polisleri de, savunma kuvvetleri de olacak. Bunlar sadece Türk’ün hakkı değildir" dedi.
Avrupa’da PKK çizgisinde yayın yapan ‘Özgür Politika’ gazetesinde röportajı yayınlanan PKK’nın üst düzey isimlerinden Duran Kalkan, Abdullah Öcalan’ın 21 Mark’ta Diyarbakır’daki Nevruz kutlamalarında ilan ettiği yeni süreçte bazı sıkıntı, problem ve zorluklar olduğunu anlatırken, "Çünkü amaçlar farklı, görüş ayrılıkları var. Bazılarının sandığı ya da ifade ettiği gibi öyle bir anlaşmayla yürümüyor. Yani önce neler yapılacak taraflar anlaşmış da ondan sonra böyle bir süreç gelişmiş değil" dedi. Kalkan, şöyle devam etti:
"Sadece çatışmanın durması, silahlar yerine fikir ve siyasetin devreye girmesi yönünde karşılıklı bir mutabakat, söz verme var. Bunun dışındaki demokratik siyasi mücadeleyle sorunların çözümünü ifade ediyor. Bu anlamda süreç daha karmaşık, daha kapsamlı bir mücadele süreci. O tür düşünceler sürecin bu karakterini yadsıyor, görmezden geliyor, dolayısıyla süreci muğlaklaştırıyor, anlamsız kılıyor. Sanki mücadelesiz bir biçimde de bu süreç yürüyecekmiş, sorunlar çözülecekmiş gibi bir algı yaratıyor. Yanlış, tehlikeli bir durum. Söyleyenlerin amaçlarından, gücünden, etkilerinden öte bu tür anlayışların özellikle halk üzerindeki etkisi tehlikelidir. Çünkü mücadeleden alıkoyar, duyarsız kılar; görev ve sorumluluklarına sahip çıkmaktan uzaklaştırır. Halk böyle olursa, devrimci demokratik güçler böyle olursa, süreci mücadelesiz yürüyen bir süreç sanırsa, dolayısıyla görev ve sorumluluklarının bilincinde olup onlara sahip çıkarak pratik çalışma yürütmezse süreci kim yürütecek? Mücadeleyi kim geliştirecek, çözümü kim yaratacak? Kimse yapamayacağına göre, o zaman bu yaklaşım baştan süreci başarısız kılıyor, tehlikeye itiyor. O nedenle de yaklaşımın kendisi çok çok tehlikelidir."
PKK’nın Kürt sorununun çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesi açısından kilit konumda olduğunu ifade ederken, "Kilit kaybederse herkes kaybeder" dedi. Duran Kalkan, herkesin gerçekçi olması gerektiğini anlatırken, 21 Mart’taki Nevruz ile ilan edilen çözüm sürecinin 1’inci aşamasında Haziran ayı başına kadar çatışmasızlığın, Haziran ayı başından 2013’ün sonuna kadar ‘Demokratikleşme’ aşamasının tamamlanması ve son aşamada ‘Normalleşmenin’ öngörüldüğünü söyledi. Kalkan, "Bu iki aşamanın başarısından sonra başlayacak ve kalıcı çözümün her iki taraf açısından da netleşmesiyle gündeme girecekti. Üçüncü aşama için herhangi bir zaman dilimi belirtilmiyordu; zamanı, koşulları belirler denilmişti" dedi.
Kalkan, ellerinde tuttukları kamu görevlilerini serbest bırakma dahil ilk aşamadaki görev ve sorumluluklarını öngörülünden 15 gün önce tamamladıklarını, ateşkes ilan ettiklerini, 8 Mayıs’tan itibaren sınırların dışına çekilmeye başladıklarını, hükümetin bu süreçte operasyonları durdurduğunu, akil insanların görüşmeler yaptığını, TBMM’de komisyon oluşturulduğunu belirtti. Duran Kalkan, buna karşılık Türkiye’de devletin korucu alımı, karakol, askeri amaçlı yol, baraj yapımı, keşif uçaklarının uçuşunun devam ettiğini, yazdıkları bir mektubun zamanında Öcalan’a zamanında ulaştırılmadığını, oyalama, savsaklama, erteleme, muğlaklaştırma ile karşılaştıklarını, BDP heyetinin en geç 25 Mayıs’ta yapması gereken görüşmesinin 7 Haziran’da yapılabildiğini anlattı.
Kalkan, Türkiye’de anayasa komisyonu, Taksim Gezi parkı eylemleri ile gündemin değiştirildiğini, sürecin unutturulmaya çalışıldığını, AK Parti’yi MHP ve CHP’yi aynı merkezin yönettiğine dair kanaate ulaşmaya başladıklarını söyledi. Duran Kalkan demokratikleşme adımlarının atılmaması üzerine PKK’nın silahlı güçlerini sınırların dışına çekilmesinin basitleştirmeye çalışıldığını , hükümetin PKK çekilmesinin karşılığında kendisine bir siyasi sorumluluk yüklenmemesini istediğini iddialarına ekledi.